Burhanettin DURAN
Doğu Akdeniz meselesi "bir gerilim tüneli" gibi her gün yeni gelişmelerle dünya gündemini belirliyor. Gerilimin odağındaki Türkiye-KKTC ve Yunanistan- Güney Kıbrıs-Fransa restleşmesi malum. Sahadaki kararlılığını göstermek için Ankara, Lefkoşa ile birlikte "Akdeniz Fırtınası" tatbikatı yapıyor. ABD ve Rusya'da da kıpırdanmalar var. En son Washington'ın Rus nüfuzunu kırmak için Güney Kıbrıs'a silah ambargosunu kaldırmasından sonra Rus Dış İşleri Bakanı Lavrov apar topar adayı ziyarete gidiyor. Bugünkü ziyareti öncesi Lavrov, Türkiye ve Güney Kıbrıs arasında arabuluculuk yapma sinyali veriyor. Moskova sahaya inerken NATO ikili teknik görüşmeleri önce kabul edip sonra yalanlayan Yunanistan ve Cumhurbaşkanı Macron'un giderek Türkiye karşıtı hale gelen agresif bölge siyaseti sebebiyle şimdilik etkisiz durumda. AB gerilimi ise nasıl yöneteceğini üyelerle müzakere ediyor. Ancak Fransa'nın etkisiyle yanlış bir söylem çerçevesinde tartışıyor. AB Konseyi Başkanı Michel, geçenlerde 24-25 Eylül'deki liderler toplantısında "Türkiye'ye yönelik havuç-sopa yaklaşımıyla ilgili karara varacaklarını" söyledi.
Bu yaklaşım AB'nin Türkiye ile kurması gereken yeni ilişki konusunda ne kadar sıkıntıda olduğunun yansıması. Uzun süredir aralarında tartıştıkları "Erdoğan'lı Türkiye ile ne yapalım?" sorusuna verilen sözde akıllı bir cevap. Öyle ya, Türkiye'nin iddiaları "ödül ve ceza ikilemi" ile sınırlandırılacak... Bazı tavizler sunulan Ankara geri adım atmazsa "yaptırımlarla" tedip edilecek... Çok açık ki bu çalışmaz... "Havuç-sopa" anlayışı sadece müzakere sürecindeki bir üyeye takınılan Avrupa nobranlığını göstermiyor. Aynı zamanda AB'nin Başkan Erdoğan yönetimindeki yeni Türkiye'nin varoluşsal önceliklerini anlamadıklarını ya da anlamazdan geldiklerini ifade ediyor.
Erdoğan'ın "Türkiye'nin kendisine dayatılan ahlaksız haritaları ve belgeleri yırtıp atacak siyasi, ekonomik ve askeri güce sahip olduğu" açıklaması bir blöf değil. Türkiye kamuoyunun üzerinde birleştiği, varoluşsal kaygılarla desteklenen milli bir oydaşma. Yani, "Türkiye, Karadeniz, Akdeniz ve Ege'den payına düşeni alacaktır" kararlılığı. Bu milli kararlılığın karşısına havuç-sopa yaklaşımı ile çıkmak "AB dayanışması" adı altında yeni bir hatanın altına imza atmaktır. Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ın maksimalist taleplerine destek vererek çözümü tıkamaktır. AB'yi etkisizleştirerek Rusya'nın ve ABD'nin Doğu Akdeniz'de denkleme daha fazla müdahil olmasına alan açmaktır. Hatalar zincirinin başı 2004'e uzanıyor.
Kıbrıs sorunu çözülmeden bu yılda Güney Kıbrıs'ın üye kabul edilmesi AB-Türkiye ilişkilerinde ağır bir yük oluşturdu. Yunanistan'ın ve şimdilerde Fransa'nın araçsallaştırdığı bu yük, Doğu Akdeniz'deki enerji ve savunma alanlarındaki jeopolitik rekabet ile birleşiyor. Transatlantik İttifakın çatırdadığı bir dönemde AB liderlerini Türkiye politikasında tepkiselliğe itiyor. AB, Ankara'nın Suriye ve Libya hamleleri karşısında "etkisiz aktörlük sendromu" yaşıyor. Bazı Avrupa ülkeleri, iç siyasetlerindeki popülist dalgalanmalar sebebiyle, Türkiye'nin aktörlüğünü "sınırlandırılması gereken bir öteki" haline dönüştürüyor. Fransa ve Avusturya, aslında bu ötekileştirmede Yunanistan'dan daha sorunlu yerdeler.
Yunan medyası, "Türkiye işgali" tehdidiyle meşgul ise de Yunanistan, Türk kamuoyunun "kurucu ötekisi" değildir. Ancak Fransa ve refikleri yüzünden Türkiye'yi "Ege ve Doğu Akdeniz'de karaya sıkıştırma" çabası AB'yi Türkiye'nin "ötekisi" haline getirebilir. İki yüzyıllık modernleşme serüveni ile Avrupa'ya entegre olmak isteyen Türkiye'yi "sorun" ya da "öteki" olarak etiketlemek Avrupa için "içe kapalı ve güvensiz" bir gelecek tahayyül etmektir. Rusya'dan sonra Türkiye'yi Avrupa çıkarlarının karşısında konumlandırmaktır. Geriye AB'nin dış politika sorumlusu Borrell'in dünkü La Stampa'da bahsettiği titrek, Avrupalı korkular kalır. Borrell'e göre AB, Rusya ve Türkiye'nin "imparatorluk nostaljisi" ile karşı karşıya. Avrupalı siyasetçilere önerim, havuç-sopa yaklaşımını terk etmeleri. Eskisi gibi aza razı edilen bir Türkiye aramaktan vazgeçmeleri. Hakkaniyet temelinde uzun vadeli ortak çıkarlara odaklanmaları.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2022
19.05.2021
15.05.2021
30.04.2021
24.04.2021
17.04.2021
6.01.2020
3.01.2020
13.10.2020