Cemile Bayraktar
Sloganları, kahramanlık hikayelerini, “heeyyyt” diye söze başlanmasını, meydanın sahibi olduğunu sandığı için “hodri meydan” diye bağırabilenleri seven, bu popülist hallerin mertlik falan olduğunu düşünen yığınlarız. Ancak baştan belirtmek isterim, başlıktaki ifadem, tamamıyla nezaket dolu, samimiyet içeren bir cümledir. Slogan, yüksek ses, herhangi bir meydan okuma, nispet içermemektedir. Malum, yazı her zaman konuşmada olduğu gibi vurguyu ifade edemiyor, dolayısıyla sesimin tonunu duyuramayınca, sesimin tonunu yazmak istedim.
CHP Genel Başkanı, cumhurbaşkanı adayı Sn Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinden önce CHP, topluma gereğince inmemiş, toplumun dini hassasiyetlerine yer yer tepeden bakmış, halkın partisi olmaktan ziyade statükonun partisi olmuştu. Kılıçdaroğlu, böyle bir partinin, halkla buluşma, halkla diyalog kurma, halkı dinleme pozisyonu almasına uğraştı. Ve başardı. Resmi ideolojiden zinhar ayrılmayan, laikliği din karşıtlığı olarak yorumlayabilen, alınmayın ama neredeyse tüm politikalarını bunun üzerine bina eden kendi tabanındaki bir zümreye rağmen o partiyi Türkiye’nin ihtiyaçlarını gören bir parti haline getirdi. Bu gerçekten bir başarıdır. Bu kolay kolay kimsenin de yapabileceği bir şey değildir. Ve bu sadece CHP için bir artı değildir, bu Türkiye siyaseti için bir kazanımdır.
Kılıçdaroğlu ile ilgili, benim ve binlerce başörtülü kadını ilgilendiren konu, hiç şüphesiz “helalleşme” söylemi. Kılıçdaroğlu, kadın hakları, insan hakları ihlali olan, tamamıyla ayrımcılık üzerine kurulmuş, din ve vicdan hürriyetini de kısıtlayan bir yasağı hem kaldırmayı teklif etti, hem de en samimi tondan “helalleşelim” dedi. Elbette iktidarın elinde CHP’ye karşı en önemli koz başörtüsü meselesi olduğu için, Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” söylemine Müslüman nezaketine, İslam ahlakına pek de uygun düşmeyecek tepkiler geldi. Bu minvalde yazan biri olarak, hem okurlardan hem de çevremden tepkiler aldım. Hatta Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi durumunda vebal altında olacağım bile söylendi. Şöyle ki, yaklaşık bir yıldır devam eden bu süreçte, Kılıçdaroğlu “helalleşelim” dediğinde, TV 5 kanalında konuşmacıydım ve “28 Şubat’ı yaşamış biri olarak bu teklifi çok değerli buluyorum, benimle helalleşebilirler” dedim. Yani bu, “hakkım helal olsun” demekti. Dolayısıyla bu mesele üzerinden tekrar edecek olursam, dindar kesimin, hatta 28 Şubat’ı yaşamamış olanların ya da mağduriyet ile gelip mağrur olunca, bu mağduriyeti istismar etmekten imtina etmeyenlerin, bu nazik teklife karşı sertlikle mukabele ettiklerini görünce, bu denli intikam duygusu taşımanın ne denli hayret verici olduğuna takıldım kaldım. Bir şeyleri aşırı suni görünce, samimi olma isteği duyuyorum, dolayısıyla bu yazıyı bu nedenle de bir samimiyetle dertleşme yazısı olarak yazıyorum.
Meseleleri şahsileştirmeyi sevmem, yazacaklarım da hem şahsileştirme değil hem de ikili tartışmaya indirgenmeyecek kadar büyük ölçekli olduğundan, vereceğim örneğin bir örnek olduğunu, şahsi bir durum olmadığını belirteyim. Zaten benzer şeyleri başkalarından da duyduğumu belirtmiştim. Ayşe Böhürler Hanım, AK Parti’den milletvekili adayı olmuş, hayırlı olsun. Kendisi, Kılıçdaroğlu’nun “helalleşelim” teklifine, “hakkımı helal etmiyorum” diye mukabele etti. Kendi tercihidir, etmeyebilir. Ancak şunu da belirtmek gerekiyor, iktidarın elinde fazla bir koz kalmadığı için, başörtüsünü hala bir koz olarak kullanmak istediği için, bu konuda birileri, özür dileseler, yasayla başörtüsü serbestliğini garanti altına almak isteseler dahi, o kişilerin öfke kusulacak halde kalması arzu ediliyor. Bu da sanırım en iyi başörtülü bir vekil adayına yaptırılıyor.
28 Şubat’ı kenarından değil tam ortasından yaşamış biriyim, ama dediğim gibi bu şahsi bir mesele değil, onlarca kadının 28 Şubat acılarına tanık oldum. Bugün ömrümün hoca olabileceğim bir döneminde, hala öğrenciyim, yarı yaşımdaki gençlerle okumak güzeldi ama lisans, yüksek lisans ve devam eden doktora döneminde yaşıma ait olmayan bir yerde olmanın verdiği rahatsızlığı tam 9 yıl her gün yaşadım. Ondan önce 15 yıl da “kendini gerçekleştirememe” krizleri içinde geçti. En güzel yıllarım maalesef böyle geçti. Bunları dizlerinizi dövün diye anlatmıyorum, hangi şartlardan geçip de helalleşelim diyebildiğim görülsün diye anlatıyorum. Bu arada belirmek isterim ki, AK Parti’yi desteklediğim dönemde, muhalif yayınların, sosyal medyadaki sayısız insanın hakkımda “yandaş” gibi en nazik ifadelerden başlayıp, en ağırlarını kullandığı, iftiralara uğramış biriyim. Ve hiçbir zaman, iktidarı bir ikbal, bir statü isteği ya da maddi bir beklenti için desteklemedim. İktidarın dolgun maaşları ya da avukat ordularından, korumalarından güç almadım. İsteseydim alırdım ama istemedim ve almadım. Sosyal medya linçleri sırasında yalnızdım, yani iktidarın nimetlerinden faydalanmadım. İktidarı desteklerken, onun yanlış bulduğum politikalarını da eleştirdim. “Başörtülü aday yoksa oy da yok” dedim ve o seçimde başörtüsü yasağını kaldırmak için vekil göstermeyen AK Parti’ye oy da vermedim. Bunları takdir toplamak için yazmıyorum, başta da belirttiğim gibi samimiyetle yazıyorum ve benim de helalleşirken samimiyetle içimi dökme hakkım var. Ve o hakkı kullanıyorum. Çünkü…
Çünkü, iktidarın cefasını çekenlere çemkirilirken, sefasını sürenlerin “en mağdur benim” demesinden yoruldum. Alevi, CHP’li bir siyasetçinin “helalleşelim” söylemine toplumsal barışı hiçe sayarak sırf siyasi faydacılık için intikamla mukabele edilmesine bozuldum. 28 Şubat’ı yaşamış insanların, bir zamanlar kendileri gibi baskı gören insanlara baskı göstermesinden utandım. 28 Şubat’tan bugüne başörtülü kadınların siyasi gerginlik içinde hunharca kullanılıp, sonra kendilerine bu kadar güç atfedilen kadınlar güçlü olunca, kendi mahallelerinin mücahitleri tarafından “sen fazla kamusal oldun, artık eş ve anne olmalısın” dayatmasında bulunmasına öfkelendim. 28 Şubat’ı yaşamadığı halde “eşim, annem, kızım” yaşadı diyerek, onlardan çok mağdur olduğunu iddia eden tipolojilerden ayıptır söylemesi biraz tiksindim. “Allah ve kul arasındaki bir mevzunun” siyasetin nesnesi haline getirilmesine kırıldım. Hele hele Türkiye’de başörtüsü yasağı sorunu yokken, varmış gibi davranan ya da olacakmış gibi hareket edenlerin riyakarlığından ve ülkede tek sorun, sorun olmayan başörtüsü problemiymiş gibi davrananların bencilliğinden ürktüm. Emin olun, bunları ben yazıyorum ama çok sayıda kadın bunları benim gibi belki de daha fazlasıyla yaşıyor.
İşte bu yaşananların tümü hafızalarımızda halen taze iken ben helalleşelim diyen bir nidaya aynı nezaketle cevap vermekten başka bir yol da bilmiyorum. Çünkü on yıllardır bu ülkede insanların din, laiklik, başörtüsü gibi kavramlar üzerinden kavga etmesinden, günün sonunda o insanlar maddi ve manevi yorgunluk yaşarken, bu gerilimden beslenen çevrelerin bu değerleri bir yandan istismar etmesinden, bir yandan bunun maddi manevi itibarını görmesinden aşırı rahatsızım. Bu gerilimin ne hayrını gördük? E hani Ayşe Hanım da, başörtülü kadınlar da, AK Partililer de başörtüsü sorunu çözülsün istiyordu, alın size fırsat ayağınıza geldi, bu sorunu bitirelim, helalleşelim diyor ama siz “yok hakkım helal değil” diyorsunuz. Böyle mi çözülecek bu hem siyasi hem de toplumsal sorun? Karşınızda “başörtüsü düşmanı” dediğiniz kitle, “başörtülü kardeşlerim” diyor, sorunu çözmek için size yanaşıyor ama çözmek istediğini söyleyenler o uzatılan eli itiyor. Başörtüsü sorununu çözmek istediğinize emin misiniz, ben çözmek istediğinizden artık emin değilim, kavgayı devam ettirmek isteyen bir haliniz var.
Dedim ya, bu samimi bir iç dökme yazısı ve böyle içten bir yazıda açıkçası insanları geçmişte yaptıklarıyla itham etmek pek ahlaki gelmiyor. Mesela bu nedenle, 28 Şubat’a destek vermiş hatta Merve Kavakçı Meclis’ten kovulurken, kendi başörtülü vekilinin başını açtırmış MHP’yi, bugün aynı şekilde davranmadığı için geçmişteki eylemleriyle itham etmeyeceğim. Dahası Sn Kılıçdaroğlu’ndan esirgemediğim nezaketi, MHP’den de esirgemeyeceğim. Ancak merak ediyorum, 28 Şubat nedeniyle, doğrudan 28 Şubat’ta siyasi bir aktör olmamasına rağmen, “helalleşelim” diyen Kılıçdaroğlu’na karşı, “hakkımı helal etmiyorum” diye öfkeyle mukabele eden Böhürler ve onun gibi düşünenler, MHP’ye karşı neden bu kadar müsamahakar?
28 Şubat’ı yaşamış biri olarak ben, kendi adıma Sn. Kılıçdaroğlu’na hakkımı helal ediyorum. Bu ülkede dindar-laik gerilimini toplumsal olarak bitirmek için gösterdiği çabalar için de Allah razı olsun, diyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.08.2025
16.01.2025
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024
20.08.2024
15.08.2024
28.07.2024