Hadi ULUENGİN
GÜNÜ gününe tam yirmi yıl geçti.
Rahmetli Özal’ın ölmeden önce yaptığı son seyahate gazeteci olarak katılmıştım.
Kazakistan’dan Azerbaycan’a bilumum Türkî cumhuriyetlere gitmiştik.
Sondan bir önceki başkent ise Aşkabat’tı. Akşam genişçe bir mekânda ziyafet verildi. Eski Sovyet protokolü uyarınca da o zamanki lider Saparmurat Türkmenbaşı ve Türkiyeli konuğu bütün salona yukarıdan bakan setteki bir masaya oturdular.
Sanki tiyatrodayız ve sahnedeki iki aktörün yediği her lokmayı sayıyoruz.
FAKAT aslında Turgut Özal yemiyor. Kelimenin tam anlamıyla yutuyor.
Garsonlar tabağa ne koyarsa, ânında silip süpürüyor.
Üstelik zaten iki kişi iki koluna girerek oturtulabilmişti, acaba kalkışı nasıl olacak?
Zaten bütün seyahat boyunca hem yerinden kımıldamakta çok zorlandı, hem de her konuşmasında nefes nefese kaldı.
Ortada normal olmayan bir şey var ki bunu anlamak için de hekim olmak gerekmiyor.
AYNI masayı paylaştığımız Cengiz Çandar ve Fehmi Koru şahidimdir. Onların kulağına eğilip,“Yahu doktorunun eli armut mu topluyor? Böyle giderse ölecek” dedim.
Keşke şom ağzımı kapatıp demez olaymışım.
Çünkü Türkiye’ye döndük ve iki gün sonra da Cumhurbaşkanı’nın vefat haberi geldi.
İmdii...
İMDİSİ şu ki, benim gibi yukarıdaki manzarayı kendi gözleriyle görmüş pek çok insan Özal’ın sıhhati konusunda endişe beyan etmişken; artı, doktor raporu da zaten ameliyatlı kalbinin 17 Nisan 1993 sabahı ölümcül bir kriz geçirdiğini saptamışken, sen tut, üstelik aradan yirmi yıl geçtikten sonra“zehirlendi” diye komplo teorisi uydur!
Mezarını açtırt ve otopsi falan yaptırt! Bitmedi!
Yeni adli tıp belgesinin iddiayı doğrulan tek bir satır içermemesine rağmen, sanki faraziye gerçekmiş gibi emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında “zehirleme emrini o verdi” (!) diye savcı iddianamesi hazırla!
İnsaf ve el insaf ünlemleri bile bu traji-komik durum karşısında çok hafif kalıyorlar.
Dolayısıyla, kusura bakmayın ama “yok deve” demekten kendimi alamıyorum!
KABUL, şu melun ve meşum post-modern zamanlar muhtemelen komplo teorilerinin en çok uçuştuğu, en çok üretildiği ve en çok rağbet gördüğü tarih dilimine tekabül ediyor.
İnternet, sosyal medya, web blogu falan, rasyonel olmayan düşünceler rasyonalitenin yarattığı imkânları kullanarak bütün dünyada inanılmaz bir zihin kaosu yaratıyorlar.
Ancak bunun bile bir sınırı var ki, komplo teorileri babında Türkiye onu dahi aşıyor.
AŞIYOR, zira gayrı mantıki beyinler kendi fantazmagorik dünyalarında ürettikleri varsayımları ve hayalleri hem gerçek diye pazarlıyorlar, hem de diğerlerini inandırabiliyorlar.
Zaten işte bunun içindir ki Ergenekon ve Balyoz davaları giderek komplo teorileriyle bütünleştiler ve artık cılkı çıkmış duruma geldiler. Sanıkların encamı vicdan sızlatıyor.
Ve yine zaten işte bunun içindir ki, ancak somut verilerle hareket etmesi gereken bir savcı Özal’ın“zehirlendiği” (!) rivayetini hakikat kabul ederek iddianame hazırlayabiliyor.
Üstelik sağcısı solcusu, dindarı laiki, Türkü Kürdü her kesim komplo teorilerine yatkın olduğundanApo da satır aralarında rahmetli cumhurbaşkanının öldürüldüğünü söylüyor.
Tekrar kusura bakmayın, çünkü yine “yok deve” demekten kendimi alamayacağım.
[email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.02.2016
12.02.2016
6.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
18.01.2016
15.01.2016
8.02.2016
1.02.2016
25.12.2015