Hilâl KAPLAN
Çözüm karşıtı cepheyi oluşturan iki bakış açısı birbirlerine zıt gibi görünseler de aslında birbirlerini tamamlayan bir söylemsel dizge eşliğinde kamuoyunda şüphe uyandırmaya ve çözüm kelimesini ihanetle eşdeğer göstermeye yarıyorlar. Özet geçerek anlatmak gerekirse:
BEYHUDE SAMİMİYET TESTLERİ
'PKK ile barış olmaz, samimi değil' ile 'Ak Parti ile barış olmaz, samimi değil' birbirlerini besleyen ve çözümü getirebilecek aktörlere en baştan kötücül bir öz atfetmeye yarıyor.
PKK taraftarlarının devlete ve 80 yıllık devlet aklından bariz farkları olsa da devlet gördükleri Ak Parti'ye yönelik bir kini var. PKK karşıtı geniş kitlelerin de örgüte yönelik bir kini var.
Ve samimiyet gibi soyut bir kavram üzerinden, kanıtlanması mümkün olmayan bir iddiayla sürecin vurulması ve atılan her adımın manipülasyona açık hale getirilmesi böylelikle kolaylaşıyor.
AKTÖRLERİ SERTLİĞE KIŞKIRTMAK
'PKK çözüm istemez, iç savaş hazırlığı yapıyor' iddiasıyla 'Ak Parti çözüm istemez, seçimlere yatırım yapıyor' iddiası, samimiyetsizlik argümanını daha somut bir art niyetle süslüyorlar.
Böylelikle tüm aktörler, en nihayetinde kendi tabanlarını kandıran 'radikal kötü' karakterlere dönüşüyor. Biraz önce dediğimiz gibi bir tarafın devlete, diğer tarafın da örgüte yönelik yoğun kötü duygular beslemesi de bu önermeleri sorgulamadan içselleştirmeyi kolaylaştırıyor.
'Başbakan kandırıldı, PKK önünde diz çöktürecekler' ile 'Öcalan kandırıldı, Başbakan'ın önünde diz çöktürecekler' ajitasyonunu da çözüm karşıtı cepheden sıklıkla duyuyoruz.
Çözümün halk nezdindeki siyasî iradesini temsil eden Erdoğan'ı, yine halk nezdinde itibarsızlaştırmaya yönelik bu önermeye 'kandırıldı' vurgusu da eklenerek sanki Erdoğan'ı da kolluyormuş gibi bir efekt yaratmaya çalışılıyor. Böylelikle hükümet kanadına da örgüte olabildiğince ters ve sert pozisyon alarak kamuoyunda yaratılan algıyı düzeltme ihtiyacı aşılanıyor.
Benzer şekilde örgüt nezdindeki siyasî iradeyi temsil eden Öcalan'ı da kendi tabanı karşısında itibarsızlaştırmaya çalışan bu söylem, Öcalan'ı da hükümete karşı aleyhtar bir konum alma durumuna sokmaya matuf bir çabayı içeriyor.
Çözüm sürecinin başlamadan 'en büyük aktör Öcalan' diyenlerin, süreç sonrası Öcalan'ı 'kukla' ya da 'AKP'nin sivil toplum temsilcisi' gibi sıfatlarla ele aldığını hatırlatmak gerekir.
SİLAH YOK, SANDIK VAR
Peki, çözümün aktörlerinin barış dışında hiç mi çıkarları yok? Elbette var. Çözüm süreci devam ederken sandığa gitmesi gereken BDP'nin de, önünde önemli ve belirleyici seçimler olan Ak Parti'nin de aldığı riskler ve beklentiler var. Son kertede BDP de Ak Parti kendi tabanlarını muhafaza ve tahkim etmeye çalışan oluşumlar...
Lakin silahın ortadan kalkmasının sandığa nasıl yansıyacağını kestiremeyen taraf BDP; çünkü silahların gölgesinden uzak bir seçim daha yaşanmadı. Yapılan yoklamalar da, çözüm sürecinin başındaki propaganda sırasında olduğu gibi BDP oylarında bir artışa işaret etmiyor.
HÜKÜMETİN ATTIĞI ADIMLAR
Ne var ki, Âkil İnsanlar Komisyonu'ndan, CHP ve MHP üye bile vermemesine rağmen kurulan Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu'na yol açan,
Çekilmeler sırasında bir tane bile can kaybı yaşanmamasına vesile olan,
Çekilme sürmemesine rağmen demokratikleşme paketinden geri adım atmayan,
BDP'li siyasetçilerle PKK yöneticilerinin ilk defa basına yansıyan fotoğraflarından, şimdilerde Kürtçe yayına başlayan Anadolu Ajansı'nın Murat Karayılan'ın basın toplantısına katılmasına veya MİT'in Salih Müslim'i ağırlamasına kadar pek çok aşamada normalleşme işaretleri veren,
Habur ve Oslo başarısızlıklarına rağmen, sandığa gidilmesine bir yıl kala, muhalefetin köstek olacağını bilerek büyük risk alan,
Çözüm sürecinin daha 'ç'si ortada yokken, Eylül 2012'de ilan ettiği 63 maddelik '2023 vizyonu'na göre anadilde kamu hizmetinden yerel yönetimlerin mali ve idari özerkliğine kadar reformlara yer vereceği söylenen siyasî iradeyi hâlâ 'Hükümet adım atmadı' argümanının arkasına sığınarak suçlamak da zevahiri kurtarmaya yetmeyecek gibi görünüyor. Benden söylemesi...
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019