Verda ÖZER
İnsanın kendi hayatının değiştiğini kabul etmesi nedense çok zor oluyor. Yaşamının merkezindeki şey bile değişmiş olsa, yine de “Her şey yeniden eskisi gibi” olacak inancından bir türlü kendini kurtaramıyor. Hani Şems-i Tebrizi’nin meşhur “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” deyişindeki gibi... İnsan altlar-üstler birbirine karışmasın istiyor. Yeniliğe, değişime direniyor.
Bunu aklıma getiren, hepimizin şu pandemi döneminde olan bitene bakışımız oldu. Hep bir “Ne zaman normale döneceğiz?” sorusu gündemde. Her şey ne zaman eskisi gibi olacak? Bunu konuşup, bunu sorup duruyoruz. Oysaki şunu görmekten kaçıyoruz: Bir şeyler kökten, derinden değişti. Bundan böyle “eski normal”e dönüş yok. Artık yeni bir normal var. Yeni bir düzen ve buna göre yeni alışkanlıklar var. Buna da ne kadar çabuk adapte olursanız, o kadar rahat edersiniz. Özellikle de ülkeler olarak. Çünkü eski kodlarla yeniyi anlayamazsınız.
*
Aslında böyle olmamız anlaşılabilir çünkü bugüne kadar tüm dünyayı dönüştürecek bir kırılmayı biz hiç yaşamadık. Dahası, şu kısa ömrümüzde zaten sürekli bir şeyler oldu ve bir şeyler değişti. Düşünün ki televizyonun olmadığı yıllardan, bugün “Televizyon devri bitti, artık Youtube var” noktasına ışık hızıyla geldik. Yani mütemadiyen o kadar çok şey değişti ki değişimi kanıksar olduk. O yüzden şu an yaşadığımız süreci de öyle bir şey sanıyoruz.
İnsan-dünya ilişkisi
Ama değil! Zira bu sefer olan şey, herkese değdi ve herkesi aynı şekilde etkiledi.
Her şeyden önce, bırakın bizim yaşamlarımızın süresini, insanlık tarihinde böyle bir şey daha önce görülmedi. Tüm yerküre aynı anda aynı şeyi hiçbir zaman yaşamadı. Dünya savaşları bile sadece belli bir coğrafyayı kapsadı. Kaldı ki o zamanlar iletişim araçları bu kadar yaygın olmadığı için, dünya üzerinde birçok ülkenin bu savaşlardan haberi bile yoktu. Daha önceki küresel salgınlar da aynı şekilde. Dünya bugünkü kadar küreselleşmemiş olduğu için, önceki salgınlar korona gibi tüm dünyayı aynı anda sarıp sarmalamamıştı.
Dolayısıyla, bu çok derin bir kırılma çünkü aslında bugün olmakta olan şu: Modern insan doğayı, dünyayı, evreni, kendi yaşamını kontrol edebileceği sanısı üzerine yaşadı bugüne kadar. Doğadan üstün olduğunu, iklimi bile kontrol edebileceğini sandı. Doğanın bir parçası olduğunu, yani kendi doğasını unutup tamamen ekonomiyi merkez alan bir düzen kurdu. Bu yüzden çevresine ve kendi canına verdiği zararı umursamadı.
İşte şimdi dank etti. “İnsanın doğa üzerindeki egemenliği” zannı sona erdi. Bir virüsü kontrol edemedik. Sağlığımız mevzubahis olunca, o çok önemsediğimiz ekonomik düzeni tüm dünya bir anda durdurmak zorunda kaldık Diğer her şey aniden önemsizleşti. Hepimiz bugün bir maskeye muhtacız. Hayatlarımızda şu an en değerli, en vazgeçilmez şey o. Olmasa, sokağa bile çıkamazsınız. Çıksanız da kendi hayatınızı ateşe atarsınız. Kim derdi ki tüm insanoğlu için 1 liralık bir maske her şeyden önemli olacak?
Devrim
Kısacası, uyanıyoruz. Gerçekliğe uyanıyoruz. Kendimizi kandırdığımız o yapay gerçeklik bitiyor. Bundan böyle daha az yıkıcı olmak zorundayız. Bu bir tercih ya da seçenek değil. Şu an olan bitenler, bizlere bunu dayatıyor. Kendi çevremizle, doğayla, diğer canlılarla, dünyayla ilişkimizi mecburen gözden geçiriyoruz.
En azından şunu fark ettik: Ne kadar çok kişi bizim için bir sürü şey yaptı ve yapıyor değil mi bu dönemde? Sağlık çalışanları başta olmak üzere, apartman görevlileri, kuryeler, bekçiler, market-bakkal çalışanları, polisler... Bizler evlerimizde sağlıkla kalabilelim diye, onlar arı gibi çalıştılar. Sayelerinde ne aç kaldık, ne susuz. Sırf bu yüzden bile birbirimizle, çevremizle, dünyayla ne kadar bağlantılı olduğumuzu biraz olsun anladık. Kendi canımızın ve diğer canlıların canının kıymetini ilk kez fark ettik.
Kısacası, aynı anlayışla ilerleyemeyeceğimizi biliyoruz artık. Yeni bir dünyaya uyanıyoruz. Bakın Çin, GSMH odaklı büyümeden, insan-odaklı büyümeye geçtiğini ilan etti bile. Birçok ülke şimdilerde benzer şekilde sosyal yanını güçlendiriyor. İnsana hizmet eden sağlık, eğitim gibi alanlar öne çıkıyor. Paranın değil, insan canının merkezde olduğu bir döneme giriyoruz. İlk kez tüm insanlar maskelerin ardında zar zor nefes alıyor. Kendi nefesimizin her şeyden önemli olduğu yeni bir gündeyiz...
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
28.11.2019
22.10.2019
20.06.2019
8.06.2019
5.06.2019
1.06.2019
29.05.2019
26.05.2019