Markar ESAYAN

Devlet ve kurumları
9.02.2012
2902

 

KCK soruşturmalarını sürdüren İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın KCK kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşarı Emre Taner ve eski müsteşar yardımcısı Afet Güneş’i şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırması gündeme bomba gibi düştü.

Geçen gece Hürriyet’in sitesinde çıkan haber internette jet hızıyla yayıldı. Sosyal medyada Hakan Fidan konuşuluyordu. Daha sonrasında İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı bir açıklama yaptı ve “Böyle bir şey yok. Böyle bir şey olsa İstanbul Başsavcısı olarak benim kesin olarak haberdar olmam gerekirdi. Ama başka bir ilden çağrılıyorsa bilemem” diyerek haberi kesin bir dille yalanladı. İstanbul Özel Yetkili Başsavcıvekili Fikret Seçen de bu üç kişinin ifadeye çağrıldığı haberlerinin doğru olmadığı yönünde bir açıklama yaptı.

Dün ise Fikret Seçen saat 11’de haberin doğru olduğu açıkladı. Belli ki durumdan haberdar değillerdi. Hatta Ankara’nın da ifadeye çağrılma konusundan evvelki gece itibariyle haberdar olmadığı anlaşılıyordu.

Haber, çoğu gazetede “iddia” boyutunda yer aldı dün sabah. Habertürk daha kesin bir dille ve manşetten vermişti haberi. “MİT bombası: Şüpheli sıfatıyla ifadeye” başlığıyla manşetine taşımıştı iddiayı. Habertürk’e göre ifade konusu Fidan, Taner ve Güneş Oslo’da yapılan MİT-PKK görüşmeleri, bu görüşmelerde hakem devletin rolü, özerklik istenen bölgenin KCK’ya teslim planı ve Öcalan’la örgüt arasındaki iletişim iddiaları...

Bunların ne ölçüde gerçeği yansıttığını henüz bilemiyoruz. KCK operasyonlarında tutuklanan avukat ve gazetecilerin ifadelerinde de MİT ile ilgili nasıl bir durum ortaya çıktığını da henüz bilme durumunda değiliz.

Ancak basına sızdırılan MİT-KCK görüşmelerinde “anaların ağlamaması için” devletin, Başbakan’ın ve MİT görevlilerinin önemli bir inisiyatif aldıklarını gördük. Hatırlayınız, birkaç çatlak ses dışında siyaset de, halk da buna önemli bir destek verdi. Referandumdan önce CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, devletin herkesle görüşebileceğini söyleyerek selefinden ayrı bir görüntü verdi. Devlet sorun çözmek için varolan bir kurumlar bütünü. Bir yandan oluk oluk kan akarken, 30 yıldır denenmiş, faili meçhuller boyutuna kadar savrulmuş savaş konseptinin bu işi çözmediği gibi, olası çözüm ümitlerini de yok ettiğini gördük. Kürtler bu kirli savaşın boyutlarını zaten biliyordu. Türkler de şeffaflaşma döneminde neredeyse Kürtleri de aşan bir demokratik olgunluk pozisyonuna girmişti.

Kuzey İrlanda ve Güney Afrika’daki gibi başarılı barış süreçlerinde, Türkiye’de açılım sürecinde ne yapılmışsa, benzer ve çok daha ileri diyalog yöntemleriyle sonuca ulaşmıştı.

Yani kimse ne Başbakan Erdoğan’ı, ne de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, ne de bu işe emek vermiş diğer yetkilileri ve aracıları böyle ateşten bir gömlek giydikleri için sorumlu göremez. Görmemeli. Sorun, bu sürecin akamete uğraması ve barış masasının devrilmiş olmasında. Tersi olsaydı, bugün suçlanan bu insanlar kahraman muamelesi görüyor olacaklardı.

“Özerklik istenen bölgenin KCK’ya teslim planı” gibi bir pazarlığın yapılmış olması hiç de akla yatkın değil. Bunun Başbakan tarafından kabul edilmesi, halka anlatılması da uygulanabilir şeyler değil... Ama müzakerelerde tabii ki silah bırakma şartları, af, yönetici kadrosunun başka bir ülkeye nakli ve Öcalan’ın hapis şartlarında iyileştirme gibi konular masada olabilirdi. Zaten, görüşmelerde neyi müzakere edeceksiniz ki?

Dün bir hamle de Hükümetten geldi ve iki üst düzey Emniyetçi, görevlerinden alındılar. Terör ve İstihbarat Daire Başkanları... Vali Çapkın bunun normal bir prosedür olduğunu açıklasa da, buna ihtimal verecek bir zamanlama değil bu doğrusu...

Neler olduğunu anlamak için erken, komplo teorileri ile ilerlemek faydasız. Ama sağolsunlar CHP ve MHP fırsatın üzerine balıklama atladılar. MİT müsteşarı üzerinden Başbakan Erdoğan hakkında “vatana ihanet” ve “yargılanmalı” türünden temenniler uçuşmaya başladı. Açılım sürecinde işin ucundan bir nebze tutmayanlar, bu fırsatı kaçırmadılar.

Şimdi gelelim şu MİT’in Mehmet Baransu’yu izleme ve bizi dinleme olayına...

Mehmet Baransu dün kendisini takip eden iki MİT mensubunu emniyete yakalattı. Taraf ’tan Ahmet Altan, Yasemin Çongar, ben ve o zaman Taraf yazarı olan arkadaşımız Amberin Zaman ile birlikte Mehmet Altan da kod isimlerle, yani isimlerimiz saklanarak çıkartılan mahkeme kararlarıyla MİT tarafından dinlenmiş. 2008 ve 2009 yıllarına ait dinleme kararları 11. ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilmiş. Benim kod ismim Vahan ve Hossain Seyfullah... MİT bizleri yabancı casuslar gibi gösterip yasadışı dinleme yapmış, bu dinlemeler daha sonra da devam etmiş olmalı. Mahkeme aşamasında dinlemeleri kimin talep ettiği, müsebbipleri ve ayrıntıları ortaya çıkar nasıl olsa.

Reformlar konusunda patinaj yapan, devletin sadece asker değil, her kurumuyla temizlenmesi, derinlerinden boşanması konusunda tereddütlü davranan ve böyle bir devlete sahip çıkan hükümet de, umarım, yaptığımız eleştirilerin haklılığını kabul eder ve gereklerini yapar.

Dün yaşananlardan sonra söylenecek başka da bir söz yok doğrusu...

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar