Murat AKSOY
Başbakan Erdoğan 2008 yılının başında Almanya'yı ziyaretinde yaptığı konuşmada; "Asimilasyon ile entegrasyonu birbirinden kesin çizgilerle ayırmak gerekir, asmilasyon bir insanlık suçudur" ifadesini kullanmıştı.
Aradan geçen 3 yılı aşkın süre içinde bu konuda çok fazla ilerleme olmadığını Başbakan'ın son ziyaretinde bir kez daha gördük. Erdoğan'ın Türkiye ile Almanya arasında imzalanan "işçi alımı anlaşması"nın 50. yılı dolayısıyla gerçekleştirdiği ziyarette verilen mesajlar üç yıl öncesinden farklı değildi. Almanya'da 3 milyon civarında Türk yaşıyor. Bunların büyük bir kısmı da Alman vatandaşı. Buna rağmen Almanya'da "vatandaşlık" bağlamındaki tartışmalar sona ermiş değil.
Göçmen ve yabancı uyruklu Alman vatandaşlarının ülkede karşılaştıkları en büyük sorun toplumsal uyum ve entegrasyon olduğunu fark eden Alman hükumeti 2005 yılında bu konuda somut adımlar atmanın zorunluluğunu hissetti. Hükumet önce Almaya'nın göç ülkesi olduğunu kabul etti ve göçmen ve yabancı uyruklu Alman vatandaşlarının topluma uyum sağlamasını hızlandırmak için bir çalışma başlattı. Hazırlanan "Ulusal Uyum Planı" sorumlu bakanlığın gözetiminde 2007'den itiberan uygulanmaya başladı. Ancak aradan geçen sürede fazla ilerleme sağlamadığı görülüyor.
Uygulamaya konulan "Ulusal uyum planı" göçmen ve yabancı uyruklu Alman vatandaşlarının topluma uyum sağlamasında en büyük araç olarak "dil"i yani Almanca öğrenilmesini belirlemiş. Bu bakışa göre ortada ana gövde olarak duran Almanya ve Almanlık ile ona entegre olup uyum sağlaması gereken "yabancılar" var. Yani hedef dışarıda kalanların, bütüne dahil edilmesi. Bu bakış, entegrasyondan çok asimilasyona yakın duruyor dersek yanılır mıyız?
Entegrasyon Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde "uyum" adı altında; "Toplumsal çevreye veya bir duruma uyma, uyum sağlama, intibak, entegrasyon" olarak tanımlanmış.
Asimilasyon ise aynı sözlükte; "farklı kökenden gelen azınlıkları veya etnik grupları, bunların kültür birikimlerini, kimliklerini baskın doku ve yapı içinde eriterek yok etme sürecinin sonu" olarak tarif ediliyor.
Almanya'daki durum ne? Buna cevap vermek için Almanya'nın "Ulusal Uyum Planı"nda temel araç olarak kullanılan "dil"in işlevine bakmak yeterli. Dil öğreniminin, iletişim kurmadaki önemine atfen, toplumsal uyumda önemli bir araç olacağı varsayımına dayanan hedefler, toplumsal bir varlık olan insanı, mekanik bir varlığa dönüştürmektedir. Oysa dil öğrenimi kadar önemli olan; dilin kullanımı, dili kültürel olarak beslemek, ortak bir dili konuşanların ortak bir kültür üretmesi ve onun üzerinden bir iletişim dili üretmelerine fırsat tanınmasıdır. Bir ülkeye aidiyet duymak sadece ortak dili kullanmak değil ortak bir değerler sistemini sahiplenmektir. Sahiplenmenin araçlarından birisi iletişimse, diğeri de siyasettir. Siyasal süreçlere katılım, toplumsal ortaklığı sadece üretmez aynı zamanda dönüştürür. Almanya'daki Türklerin (ve diğer yabancıların) bulundukları yerlerde yerel siyasete katılım kanallarının kısmen sınırlı oluşu, doğal olarak toplumsal dışlanmanın ilk adımı olarak karşımıza çıkmaktadır. Almanya örneğinde dilin bu kadar belirleyici ve baskın bir uyum aracı olarak görülmesi entegrasyon hedefini, asimilasyon çizgisine yaklaştırmaktadır.
Almanya'nın uygulamaya koyduğu bu programın iki temel eksiği var. İlki, uyum gibi zihinsel bir kabullenme ve sahiplenme gerektiren süreci teknik değişiklerle gerçekleşeceğine olan inanç. İkincisi ve daha temel eksik ise; uyumun "tek taraflı beklenti" oluşu. Bu iki eksiğin bize gösterdiği gerçek şu; ortada olan sorun sadece göçmenlerin/vatandaşların Almanya'ya uyum sağlayamaması değil, Almanya'nın vatandaşlık tanımının toplumdaki farklılıklara "artık" cevap verememesidir. Bugün Almanya'daki (ev bir çok Avrupa ülkesindeki) sorun, entegrasyon ve uyumun sadece "beklenmesidir". Avrupa'nın bir çok ülkesinde karşımıza çıkan "ırkçı sağ"ın yükselişi bu tek taraflı bakışın siyaseten güçlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu tek taraflı bakış terk edilmelidir.
Farklılıkların bütüne uyum sağlamasının yolu, katılımcı bir süreçle çok kültürlü vatandaşlığın üretilmesi sürecinin başlatılmasıdır. Bu, daha fazla siyaset, daha fazla katılım ve daha fazla demokrasi ile gerçekleşebilir.
Yazıya Başbakan Erdoğan'ın sözü ile başladık, Türkiye ile bitirelim. Başbakan Erdoğan'ın Almanya'da 3 yıl önce söylediği önemli söz, Türkiye için de değerini koruyor. Türkiye'de de bütün farklı kültürel kimliklerin bütüne asimilasyonunu değil entegrasyonunu sağlamak, farklılıkların kendilerini kamusal alanda ifade etmelerini ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hissetmelerini sağlamak ve bunu anayasal güvence altına almaktan geçiyor.
Bunun yolu da Almanya'ya önerdiğimiz gibi Türkiye'de de daha fazla siyaset, daha fazla katılım ve daha fazla demokrasiden geçmektedir.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018