Murat BELGE
Malazgirt Savaşı’nın yıl dönümüymüş. 947. Yıl dönümü. Bayağı zaman geçmiş yani. Ama çok mu geçmiş, az mı geçmiş, böylesine eskimiş bir olay yad edilir mi, edilmez mi bakmadan, hatırlanacak ve kutlanacak bir olay haline getirildi. Getiren, Cumhurbaşkanı.
Milliyetçi ideolojilerde “köken” konusu önemlidir. Malazgirt de “köken” konusu açısından önemli sayılacak bir olay. Çünkü genel kabul, bu savaşı kazanmanın belirli Türkik boyların (ağırlıkla Oğuzlar ) Anadolu’ya yerleşmesinin önünü açtığı yolunda. Büyük kısmı “Osmanlı tarihi” olan 950 yıl.
Erdoğan, Malazgirt üstüne birikmiş tozu toprağı silkeleme gereği neden duyuyor? Bunun da temelinde Atatürk fobisinin yattığını sanıyorum. 600 yıllık bir imparatorluğun ardından kurulmuş bir cumhuriyetin bir “meşruiyet” sorunu olmadı doğaldır. Böyle bir sorun vardı. Atatürk bir yandan sonraki Osmanlı padişahlarını memleketi geri bırakmakla suçlayarak, bir de içinde Osmanlı’nın küçük bir parça haline geldiği “genel Türk milliyetçiliği” yaparak, bu sorunu çözmeye çalıştı. Bu “genel Türk milliyetçiliği” Atatürk’ün denetimi altında kültürel bir ırkçılık olarak kaldı ve bir siyasi programa dönüşmedi. (“Atatürkçü-olmayan ırkçılar” bundan siyasi bir öğreti çıkardılar.)
Aslında Tayyip Erdoğan da sarayında “16 Türk devleti”ni temsil eden pala bıyıklı adamaların arasından geçerek v.b. bu ideolojiye gerekli saygıyı gösteriyor (çünkü milliyetçilikle sıkı fıkı bir ittifakı sürdürmeye karar verdi) ama işi daha ileri götürmeye niyeti yok gibi.
Osmanlı padişahlarının yozlaşması ve memleketi ihmal etmesi hikayesine karşılık da Abdülhamid’e sarılma kararına vardı.
Yakında Abdülhamid’in doğum gününü ya da Yıldız’da patlayan bombadan zarar görmediği günün yıl dönümünü kutlamaya başlayabiliriz. Erdoğan, milletine, tarihte Atatürk ile ilgili olmayan kutlanası olaylar da bulunduğunu göstermeye ve belletmeye kararlı.
Önceki dönemin abartılı politikalarına karşı abartılı bir tepki. Görünürde “Tarih nasıl yazılmalı” sorusu üstüne bir çekişme. Ama bu “doğru bir tarih yazma” arayışı değil. Kimin uydurma tarihinin egemen olacağı kavgası.
İnsanlarda “geçmiş başarılar”la övünme ihtiyacı vardır. Bu, her zaman, gerçek bir başarı olmak zorunda da değildir. Neyle övünülür? Akla en kolay gelen şeylerden biri, askeri başarı, kahramanlık v.b. Bunun gibi bir de “medeniyet” var, insanlığa yararlı buluşlar, fikirler v.b. Atatürk’ün Türk milletine biçmeye çalıştığı tarihte medeniyet vurgulanmıştı. Gerçek tarihte böyle bir olaya pek rastlanmadığı için, medeniyet kuran herkesin aslında Türk olduğu iddia edilmişti: Çin, Hint, Mezopotamya, Mısır, Hitit Elen, Roma medeniyetlerinin aslında Türk olduğu söyleniyordu.
Tayyip Erdoğan’ın övünmelerinde ise askerlik öne çıkıyor. Şimdi bu Malazgirt kutlamaları da böyle. Kutlanan olay, bir askeri zafer. Bunu hatırlamamız gerekiyor. Bunu unutursak ne öncemiz ne sonramız kalırmış. Tayyip Erdoğan bunu büyütmeye karar verinceye Malazgirt’le yatıp kalkmıyorduk ama öncemizle sonramızla ilgili bir sorunumuz da olmuyordu.
“Malazgirt ruhuyla 2017’e yürüyeceğiz” gibi laflardan büyük bir “askeri zafer” özlemi yayılıyor. “Malazgirt’te bir millet olduğumuzu tüm dünyaya ilan ettik” gibi sözlerin de gerçeklikle bir ilgisi yok. O tarihte “millet” olduğunu düşünen kimse yoktu “tüm dünyada.”
Malazgirt’ten 5 yıl önce 1066’da Normanlar Britanya’yı fethetmişti. Bugün Britanya’nın tarihini bizim terimlerimizle yazmaya kalkışan birileri olacağını bir düşünün. Bir İngiliz Bahçeli “Sakson varsa Norman da vardır” mı derdi acaba? Herhalde demezdi çünkü onlar “İngiliz”in “Norman’la “Sakson”un karışımı olduğunu düşünürler. Peki burada hiç karışım olmadı mı?
Türkler “Türk milleti” olduklarını ilan ederek geldiler ve sonra hiç kimseyle karışmadılar mı? Kaç bin Türk Anadolu’ya geçti? Bu sırada Anadolu’da Türk olmayan kaç milyon kişi yaşıyordu?
“Anadolu bir benttir ve bu bent yıkılırsa ne Orta Doğu ne Orta Asya ne Balkanlar kalır” sözlerine bakıyorum. Bunun bir “siyasi analiz” olduğu sonucuna varıyorum. Ama ne anlama geldiği, ne gibi gelişmeler öngördüğü konularında hiçbir şey anlamıyorum. Hedefinin kim olduğu da anlaşılmayan bir “savaş” tavrı olmasından başka.
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025