Oya BAYDAR
Aristo mantığından söz ediyorum; günümüzde bilim ve düşünce alanında geçerliğini yitirmiş ama gündelik yaşamımızı sürdürürken kullandığımız, kararlarımıza, davranışımıza yön veren düz mantıktan, özellikle de düz mantığa dayanan sebep-sonuç ilişkisinden…
Biri çıkar da "kar yağıyor, demek yarın iki kere iki beş edecek", veya "sebze fiyatları arttı, yazın deniz sıcak olacak" derse, ne mantıksız söz diye düşünürüz. Ya da, bir başka düz mantık kuralı çiğnendiğinde, mesela biri "bilgisayarım kedi oldu" veya "karşıdaki otobüs durağı AVM'dir" derse, önce iğretileme mi yoksa mizah mı yapıyor diye düşünür, ciddi olduğunu anlarsak, vah zavallı, kafayı yemiş diye acınırız.
Yaşadığımız şu zor günlerde devlet (Hem TC'lisi hem de Bahçeli'si), düz mantığı reddeden bir tavır sergiliyor; özellikle de nedensellik ilkesini. Üstelik bizden de aynı mantık abukluğunu paylaşmamız, düz mantığı (ki buna aklıselim/sağduyu da diyebilirsiniz) unutmamız isteniyor. İstenmekle de kalınmıyor, devletlû'ların mantık arızalarına uymayanlar, hain, düşman, suçlu ilan ediliyor.
Güzellikler müjdesi yerine şehit cenazeleri
Büyük şoklar sonucunda yaşanan psikolojik bunalımlar mantık arızalarına yol açar. Cumhur İttifakı ortaklarının son günlerde gösterdikleri semptomlar bu tanıyı bir kez daha doğruluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir süre önce, "Çarşamba günü millete sesleniş konuşmamı izleyin, sizlere birçok güzellikleri takdim edeceğim" müjdesini vermişti. Millet; bu defa Karadeniz'den doğal gaz mı, Ağrı dağından altın mı, yoksa şapkadan tavşan mı çıkacağını merakla beklerken 10 Şubat Çarşamba günkü konuşmada siyasî hasımlarını, muhalefeti ve kendisinden farklı düşünenlerin tümünü şeytanlaştırmaktan, suçlamaktan, ötekileştirmekten başka bir şey yoktu. Müjde henüz hazır değildi demek ki!
Sonra yürekleri dağlayan o acı haber geldi: Garê'de PYD sığınaklarında haince öldürülmüş on üç rehine, operasyon sırasında ölen üç asker; yani on altı şehit, onlarca da yaralı… Ve anlaşıldı ki, müjdesi verilen "güzellikler"; rehinelerin sağ salim kurtarılması, yurda getirilmesi, bu arada kamplarını Garê'ye taşıdığı bilinen PKK başlarının da orada ölü veya diri yakalanarak Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinde Ecevit iktidarının devşirdiği siyasî ranta benzer bir zafer görünümü sağlanması beklentisiydi.
Güzellikler'in şehit cenazelerine dönüşmesi, son zamanlarda her yönden sıkışmış olan iktidarın mantık ve sağduyu ile son kalan bağlarını da koparmasına yol açtı.
Garê'de neler oldu?
Bilenler elbette var, ama facianın sorumluları asla konuşmayacaklar, diğer bilenler ise korkup susacak, sormaya, sorgulamaya çekinecek. Korkulacak, çekinilecek bir şey olduğundan değil; çünkü ayrıntılar bir yana harekâtın amacı, kapsamı, sonucu, başarısız olduğu bizzat Cumhurbaşkanı tarafından açıklandı. Millî Savunma Bakanı Akar ve İçişleri Bakanı Soylu'nun -birbirleriyle yer yer çelişen anlatımlarla da olsa- söylediklerini dikkatle toparlarsanız epeyce bilgi sağlarsınız. Ama bağımsız yorumcular, stratejistler, uzmanlar korkmakta, çekinmekte haklılar. Çünkü sağduyu ve mantıkla ilişkisini koparmış bir saldırıyla karşı karşıyalar. PKK demenin değil (ki bir zamanlar terör örgütü propagandası sayılırdı PKK demek) PKK dememenin suç sayıldığı, rehine kurtarma operasyonunun başarısızlığının nedenleri konusunda soru sormanın en hafifi yüzsüzlük, ahlaksızlık olan haine, düşmana, teröriste, suç örgütü yandaşlığına kadar varan hakaretlere, tehditlere muhatap olunduğu bir cinnet ortamında konuşmak her babayiğitin harcı değil.
Benim, hiçbir özel bilgi kaynağına, olanağına sahip olmadan, bu işlerden de hiç anlamadan, sadece yetkili ve sorumluların resmî açıklamarıyla yetinerek, biraz da hafıza tazeleyerek çıkardığım sonuç:
PKK'nin karargâhını neredeyse taş taş üzerine bırakılmayan Kandil'den daha güvenli buldukları Garê'ye taşıdığı, Karayılan ve her kimlerse yöneticileri, onların da o bölgede bulunduğu, rehin tuttukları yurttaşlarımızı da oraya götürdükleri, katliamın gerçekleştirildiği "tünel" tabir edilen kompleksin kışla gibi bir yer olduğu, PKK'lilerin de orada bulundukları (Nitekim Akar 59 PKK/PYD'linin de o mekânda öldürüldüğünü açıkladı); bir taşla iki kuş vurma aymazlığı ile (yoksa hırsı mı desem?) rehineleri kurtarma operasyonunun PKK ve PYD başlarını yakalama operasyonu ile birleştirmek istendiği anlaşılıyor. Soylu'nun Karayılan'ı bin parçaya bölme söylemi boşuna değildi, ellerinde böyle bir istihbarat vardı anlaşılan.
Operasyonun, Akar'ın açıklamalarına göre sınırımızdan 35 kilometre güneyde, kara harekâtının çok zor olduğu bir bölgede gerçekleştirilmiş olduğunu, beş aydır bölgede çalışmaların sürdürüldüğünü, Pençe-Kartal 2 operasyonuna girişildiğini öğreniyoruz. Yine Akar'ın açıklamalarından, rehineleri kurtarma amacının bölgenin PKK'den temizlenmesi amacının parçası olarak planlandığını anlıyoruz. Bu açıklamayı Erdoğan'ın, "Garê düştü, hedefe ulaşıldı, operasyonlar genişleyerek devam edecek, oralarda ne kadar gerekiyorsa o kadar kalacağız" sözleriyle birleştirince ortaya çıkan manzara yorum gerektirmiyor.
Bahçeli'nin miladı, açık faşist rejimin başlangıcıdır
Bu gürültü patırtı arasında hepsini bastıran ses, Devlet Bahçeli'nin "HDP kapatılacak" uluması (kimse alınmasın, hakaret sayılmasın Bozkurtar ulur. Bahçeli'nin geleneğinde uluma kutsaldır). Garê'nin milat olduğunu haykıran MHP Genel Başkanı, çatışmalarda hayatını kaybeden üç şehitle birlikte, şimdilik on altı canımıza mâlolan acı gelişmeleri, tükenmeyen kin ve nefretiyle siyaset sofrasına meze yapıyor. Yitirilen canlar, Bahçeli'nin Kürt siyasî hareketi ve Kürt insanını ezme hırsına kan taşıyor.
Mantıkî düşüncenin, nede-sonuç ilişkisinin kopması dediğim de bu. Milat dediği, HDP'ye kapatılma davası açılması, Kürt siyasî kimliğinin yok edilmesi. Kürtlerin eşit yurttaşlık haklarından söz edilmesinin, Kürt sözcüğünün seslendirilmesinin bile ihanet suçu sayılacağı bir ortamda muhalefetin, demokratların, barışçıların, insan hakları savurucularının toptan tasfiyesi. Cumhurbaşkanı'nın "İnsan hakları, barışçı çözüm, demokrasi diyerek terör örgütüne arka çıkanlar" sözleriyle birleştirilince ülkeyi nasıl bir miladın beklediği apaçık ortaya çıkıyor.
Keşke kötümserler haklı çıkmasa…
Kötümser olarak bilinirim. Arkadaşlarım, dostlarım kimi öngörülerimi kötümser bulur, itiraz ederler. Sonra olaylar çoğunlukla beni haklı çıkarır. Çünkü kötü yönetilen ülkelerde, kötü koşullarda, kötücüllüğün kol gezdiği ortamlarda kötümser öngörüler gerçekleşir. Kötümserlik değil gerçekçiliktir bu. Ama insan çoğunlukla hoşuna gitmeyen, kendisini korkutan gerçekleri görmek istemez. Başını kuma değilse bile iyimser hayallere gömerek rahatlamayı yeğler.
Bir süredir, Devlet Bahçeli'nin HDP kapatılsın talebi gündem değiştirmek, ittifak ortağını zorda bırakıp istediklerini elde etmek için yapılan taktiklerden ibaret değil, bunları adım adım yapacaklar diyordum. Bunun gibi, iktidarın anayasa değişikliği çalışmaları, gündem değiştirmek için ortaya atılmış temelsiz söylentiler değil, diyordum da kimileri abarttığımı, kötümser olduğumu söylüyordu. Kısa sürede, "şekil.1"de görüldüğü gibi hepsi gündemin kendisi oldu.
Artık, "gündem değiştirmek için yapıyorlar, hiç sanmam, cesaret edemezler, vb…" aymazlığıyla oyalanma vakti değil. Muhalefet-iktidar diye ayırmıyorum; bu ülkenin hak, huzur, adalet, nefes almak isteyen bütün insanlarının, bütün siyasî oluşumlarının, partilerin, sivil toplumun, yaratılmak istenen bu yok oluş miladına karşı tek vücut, tek cephe çıkmasının zamanıdır.
Başarısız olduğu en yetkili ağızdan itiraf edilen rehine kurtarma operasyonunda şehit olan, yaralanan, yitip giden evlatlarımızı, daha fazla çatışma, daha fazla kan, daha fazla zulüm vaadinden başka bir şey olmayan kendi milatlarına gerekçe yapmalarına izin vermeyin. Bu lânetli miladın kurbanı haline getirilen HDP'ye sahip çıkın. HDP'nin arkasına saklanırsak kurşun ona isabet eder, postu kurtarırız, diye düşünmeyin. Hele de, HDP'yi harcarsak bize ilişmezler aymazlığına kapılmayın. Hedef hepinizsiniz, hepimiziz.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024