Salih Tuna
Seni Seven Ölsün” filminin galasına giderken yolda Nedim Şener aradı. Beklediğimiz yazısının Die Zeit dergisinde yayımlandığını haber verdi.
Beklediğimiz diyorum, zira bir süre önce mezkur Alman dergisindeFetullah Gülen, Nedim Şener üzerinden akıl almaz palavralar atmıştı.
Bu köşecikte iki hafta evvel, “Kozmik zampara Şeref'in Fetullah'tan öğrendiği ayıp şeyler hakkında” başlıklı yazımda bu palavralara yer vermiştim.
Die Zeit dergisi, “Nedim Şener ve Ahmet Şık cemaatinizin devleti ele geçirmesini ele alan kitap yazdılar ve 2011'de hapse girdiler” deyince, Fetullah Gülen şu cevabı vermişti hani: “Edoğan'ı eleştiriyorlardı. Onlara karşı soruşturma başlatılmasını kendisi sağladı…”
Nedim Şener de “Yalancı hocaefendi” (Der Lügen – Hodscha) başlıklı Die Zeit'teki yazısında işte bunun ve daha nicesinin nasıl yalanlar olduğunu bir bir ispat ettikten sonra taşı gediğine koydu: “Yalan söyleyen her kötülüğü yapar. Gülen sadece yalancı değil aynı zamanda vicdansız bir terör örgütü yöneticisidir.”
Budur.
Bizim de özellikle 2013'ten beri Allah'ın her günü diller döktüğümüz halde anlatamadığımız da budur.
Şayet bunu anlatabilseydik, MİT TIR'ları operasyonunun ne menem kahpelik olduğunu anlayabilirlerdi.
Gerçi, Fetullah'ın ayakkabı kutularından çıkamayan okuryazar takımına anlatmak hiç de kolay değildi.
«««
Şuncağızı fehmetmeleri de zor ama yine de söyleyeyim: Türkiye bu saatten sonra istese de bölgedeki gelişmelere kayıtsız kalamaz.
Kimlerle birlikte nasıl pozisyon alacağız; mesele bu!
ABD'nin Türkiye'ye karşı tavrı artık gizli saklı değil. Fetullah Gülen'i hâlâ iade etmemesinden PKK'nın YPG koluna açık seçik şekilde silah yardımı yapmasına kadar her şey meydanda.
Artık bebeler de farkında; ABD “enerji yolunun” güvenliği için jandarma arıyor.
Jandarma, yani, İkinci İsrail…
Aradığı jandarmayı da buldu. Tevekkeli “kara kuvvetlerimiz” demiyorYPG'ye.
Türkiye'yi de paramparça etmek istedikleri besbelli…
Ne ki, her fırsatta söylediğim üzre Rusya ve bölge ülkeleriyle birlikte direnirsek hiçbir halt edemezler.
Geçen gün “Türk Akımı” dolayımında yapılan anlaşma, Rusya'yla birlikte hareket etmenin en güzel ifadesi olmuştur.
Müstekbirlere rağmen dönemin başbakanı Erdoğan, “Türk akımına varız” dediği için Putin, “Delikanlı adam” demişti.
O “delikanlı adam” bugün Cumhurbaşkanı, aynı zamandaBaşkomutan.
Bir de “delikanlı bakan” var şimdi: Berat Albayrak.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak geceli gündüzlü çalışmasının yanı sıra çok önemli işlere de imza attı.
CIA de “Türk Akımı” anlaşmasının intikamını almak istercesine taşeronlarını devreye sokmakta gecikmedi.
Onlar da kendilerine yakışanı yaparak “Delikanlı Bakan”a çemkirdiler, kişilik katline maruz bıraktılar, hülasa, tezvirat rüzgârı estirdiler.
Lakin, nasıl ki rüzgar kayadan havasını alır, onlar da çirkinliklerini dermeyan etmenin dışında hiçbir şey başaramadılar.
Pes edecek değiller herhalde. Balkanları karıştıracaklar. Malumunuz, “Türk Akımı” güzergâhı Rusya-Türkiye-Yunanistan-Makedonya-Sırbistan ve Macaristan.
En önemli ve en yumuşak halka Makedonya…
Ve, Sorosçu çocukları Makedonya'yı karıştırmak için çoktan harekete geçti.
***
Bölge ülkeleriyle ittifak kurulmasın diye de etnisite ve mezhep asabiyetini sürekli kaşıyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan daha evvel, “Bizim Şiilik diye bir dinimiz yok. Bizim Sünnilik diye de bir dinimiz yok. Bizim tek dinimiz var o da İslam'dır” şeklinde dünya durdukça durası bir çıkış yapmıştı.
Geçen gün de MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli partisin grup toplantısına yaptığı muazzam konuşmada şöyle dedi: “Müslüman toplumların karşısında iki seçenek var: ya Hüseyin ahlakı etkin olacak, ya Yezidi anlayış (…) Hz. Hüseyin bütün mazlumların tercümanıydı (…) Kerbela'da kaybeden zalimlerdir. Aksini iddia etmek Yezid'le bir olmaktır. Mezhepçi bakış ve yaklaşımlar İslamiyet'in kanını kurutmaktadır. DEAŞ gibi terör örgütleri böylesi zeminde yeşermiştir (…) Haçlı saldırılarıyla amaçlarına ulaşamayanlar şimdi başka yollar denemektedir. Sırf Şii ve Sünni olduğu için insanlar katledilmektedir. Ön tarafta Müslümanlar birbirini yiyip tüketmekteyken, arka tarafta haritalar değişmektedir. Vekalet savaşları körüklenirken Washington'da, Londra'da, Paris'te Müslümanlar için defin hazırlığı sürmektedir…”
Şükür ki şükür Türkiye oyunu gördü; ne kavmiyetçilik ne de mezhepçilik tuzağına düşmeyecek.
***
Karadeniz yöresi eksenli filmler içinde son yıllarda izlediğim en iyi film: “Seni Seven Ölsün”.
“Yöre” dedim diye sakın yanlış anlaşılmasın; film çok şirin bir aşk masalını anlatıyor.
Yapımcısı Mehmet Yiğit Alp dostumuz başta olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ederim.
Yönetmen arkadaşımız Cem Tabak da bu ilk sinema filminde bence çok iyi, çok sağlam bir iş çıkarmış.
Sağlam dedim de aklıma Oğuz Atay'ın “Tutunamayanlar”daki esprisi geldi: “Alman filmleri çok sağlamdır, hiç kopmuyor.”
“Seni Seven Ölsün” filmindeki “sağlamlık” elbette böyle değil. Son derece kompakt; bunu demek istedim.
Nazarlık sadedinde bazı kusurları yok değil tabii.
Mesela, Fulya Zenginer (Ilgaz) Türkçe konuşmaya çalışan Fransız gibi. Şive belasına bu kadar kasması gerekmezdi oysa. Filmin öyküsü şivesiz oynamasını kaldırırdı. Hazır yeri gelmişken hanım kızımıza şuncağızı da söylemek isterim: O güzelim şelaleye nazır ve o kamyonetin yanında olduğu gibi her zaman bağırıp çağırmakla duygu geçmez. Rukiye rolündeki Sacide Taşaner'i tekrar tekrar izlesin, bir karede bir ömürlük aşk nasıl anlatılırmış, görsün. Bana da alınmasın; Beren Saat'e falan nal toplatacak bir yeteneği var, heba etmesin, çok çalışsın.
Remi Kuyucuk rolündeki Hüseyin Avni Danyal'ı anmadan geçmeyelim. Kesinlikle oyunculuğunu konuşturmuş bu filmde.
Senarist kardeşimiz Şeyda Delibaşı yer yer hüzünlü de olsa çok eğlenceli bir aşk masalı dercetmiş. Ama eğlenceli olsun diye mi yoksa “Sağ Salim”den kalan alışkanlıkla mıdır nedir, tabutlara gereğinden fazla kafayı takmış. Bu da mezarlık yeri muhabbeti fake bir durum olduğu için daha çok göze batıyor.
Bütün bunlar inanın nazarlık.
Bana sorarsanız, “Düğün Dernek 2”den çok daha iyi, çok daha eğlenceli film “Seni Seven Ölsün”.
Müzikleri de bir harika. Gidin görün, derim.
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2019
5.02.2019
21.02.2019
20.02.2019
19.02.2019
12.02.2019
6.02.2019
5.02.2019
31.01.2019
29.01.2019