Sezin ÖNEY
Türkiye'nin, bu döneminde, "başkanlığa" ilerlenirmiş gibi gözükürken, aslında 1960'lar, 1970'ler, 1980'ler, 1990'lar ile 2007'deki karanlık dönemi birleştiren bir kara deliğe doğru gerileniyor.
Ve sivil irade, sadece Meclis'in varlığının sıfırlanması, kifayetsizleşmesiyle değil; tüm alanlarda kendi kendini yok ediyor. "2010'da darbelere zemin hazırlıyor" diye kaldırılan EMASYA Protokolü'nün muhteşem dönüşü de, "remilitarizasyon" sürecinin, mükemmel bir halka biçiminde tamamlanması olacak.
Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı.
Sıradan her vatandaş "dokunulma" tehdidi altında.
Ordu ve MİT, sonsuz dokunulmazlığa sahipler ve bu imtiyaza sahip yegane kurumlar olacaklar.
Yeniden militerleşme, "remilitarizyon" dönemi başladı.
Nedir bu "remilitarizasyon"?
"Derin devletin" dönüşü mü? Bu işin sadece bir parçası. Siyasi ve kurumsal şeffaflığın olmadığı her yerde, "derin" yapılar olur. İster en küçük bürokratik kurum, ister en tepesi olun devletin; fark etmez. Şeffaflık ve eşit biçimde hesap verebilirliğin olmadığı yerde, birileri muhakkak, "derinleşir"-yani, gücünü kötüye kullanır. Dünyanın her yerinde böyledir. Kurumun ister başı, ister alt tabanı iyi niyetli veya dürüst olsa da fark etmez; şeffaflık ve hesap verebilirlik olmazsa, bunların boşluğunu "derin yapılar" doldurur.
Nedir bu "remilitarizasyon"?
"Terörle mücadele"nin bir saplantı haline gelmesi ve bu arada, terörü en çok besleyecek bir toplumsal şiddet sarmalının önünün açılması mı? Bu işin sadece bir parçası. Türkiye, dünya tarihinde terör sorununu yaşayan ilk ülke değil, son ülke de olmayacak. "Terör, Habil ile Kabil'den bu yana var; ilk insanla başladı, son insanla bitecek" gibi bir terörle mücadele konseptini daha ortaya koyan dünya ülkesi olmamıştı; Türkiye, bunu da başardı. Terörle mücadele edeceğim diye çok hata yapan ülke oldu da, hatanın bu kadar büyüğünü yapan, böylesi "terör doktrinini" ciddi ciddi ortaya koymaya kalkan olmadı zira. "Habil ile Kabil odaklı terör doktrini" ne güvenlik çalışmalarına, ne çatışma çözümü ve analizine, ne de teolojiye uygun. Kahvelerimizde, çok daha veciz ve bilgece analizler yapılıyor. Çok daha sert terörle mücadele yasaları çıkarılabilir, ağzını nefes almak için dahi açan herkes tutuklanabilir, hayatı mahvedilebilir, en sert askeri uygulamalar gerçekleştirilebilir-yine ve gene de, şiddete batmış, kan revan içinde, teröre gömülmüş bir ülke çıkar karşımıza. Zaten bugün olan da bu.
Nedir "remilitarizasyon"?
Sivil iradenin kendi beceriksizlikleri ve kapasitesizliklerini, Ordu'yu ön plana çıkararak örtmeye çalışması mı? Bu işin sadece bir parçası. Diyarbakır Sur'dan, Yüksekova'ya, tüm sınır hattı ve Kürt kimliğinin en az asimile olduğu noktalar, yerle bir edildi. Terör meselesi mi çözüldü? O zaman, neden Türkiye giderek artan biçimde bir "şiddet ve terör" ülkesi haline geliyor? Diyelim ki, devlet aklına göre, MGK diliyle konuşursak, "meskun mahallere, terör örgütünün hendek ve barikatlarını ve sözde özerklik ilanlarını bastırmak için ağır silahlarla girmek" çok dahiyane bir plandı. Şimdi, iki öğretim dönemini kaybetmiş öğrencilerin, evleri yıkılmış barınaksız kalmış Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının, şu veya bu biçimde yargısız infaza maruz kalanların yakınlarının, göçebe sığıntı halde başkalarının yanında yaşamını sürdürmeye çalışanların, kişisel ve toplumsal tarihleri yok edilenlerin mağduriyetini giderecek sivil siyaset nerede? Bu mağduriyetler zaten giderilebilir mi? Ama diyelim ki, her şeyin sorumlusu terör; vatandaşını koruması, kollaması ve mağdur ettirmemesi gereken devlet, siyaset nerede? Sivil irade, vatandaşlarının sorunlarını çözmek değil, sadece kendi "sorunu" çözmek kendi koltuğunu korumak için çalışırsa, doğan politik boşluğu birileri doldurur. Zaten, öyle de olacak-gücün tabiatı gereği bu. Politika, boşluk kabul etmez.
Nedir bu "remilitarizasyon"?
Ordunun, siyasete müdahalesi mi? İşin sadece bir kısmı bu. Siyaset, tamamen kifayetsizleştirilir ve "tek adam" rejimi, politikanın yerini doldurur zannedilirse, o işler öyle "kasaba kurnazlığı" ile fazla gitmez. Siyasette koca bir boşluk doğar. Bir ülkede, kamuoyu en büyük sorun olarak "güvenlik" ve "terör meselelerini" görüyorsa, o zaman zaten, kendini koruyacak adres olarak "silahlı kuvvetleri" görür. En organize ve güvenilir kurum olarak görülen yapılara yönelim başlar. Ordu veya diğer güvenlik kurumları, sorun çözecek ve tüm toplumun ortak aklını temsil eden bir diyalog kanalı, siyasi temsiliyet kalmayınca, politik kararlar almaya, siyasi düşünmeye başlar. Olması gereken ideal asker-sivil ilişkisi, Ordunun güvenlik açısından yapabileceğini ortaya koyduğu, profesyonelliği ve uzmanlığını mükemmelleştirdiği, ideolojik bir çizgiyi değil, toplumun ortak ama gerçekten ortak değerlerini, evrensel değerleri de gözeterek sahiplendiği-koruduğu diyalog ilişkisidir. Sivil irade de, tüm toplumu temsil etme sorumluluğunu üzerine aldığının bilincinde, kendi çıkarını değil toplumun ortak çıkarını ön plana çıkaracak şekilde hareket etmek, güvenlik güçleriyle "kişiselleştirilmiş" değil, profesyonel bir diyalog ilişkisi kurmak zorundadır. Kimsenin çocuğunun hayatı, oyuncak değil.
Nedir bu "remilitarizsyon"?
Akrabalık, eş dost ahbap çavuş ilişkileriyle, silah endüstrisi-devlet-siyasi irade üçgeni kurup, sonu gelmeyecek savaşlar kurgulamak mı? İşin sadece bir kısmı bu.
Son kertede, evrensel hukuk değerlerini, anayasal düzeni, milyonların siyasi iradesini, hatta kendi partisinin iradesini hiçe sayanın ve kendini yaratan güç olan politikayı yok edenin; kimseye güvenmeye güvenmeye, bindiği dalları kese kese en tepesine çıktığı piramit, bir gün yıkılır. Hem de, en alttan tek bir tuğlanın çekilmesiyle...
Remilitarizasyon, sivilliğin bitişi demektir.
Kendi düşen de ağlamaz.
SEZİN ÖNEY / HABERDAR
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024