Barış Soydan
Gündemin yoğunluğundan Besim Dellaloğlu'nun Gazete Duvar'da yayımlanan, "Solcu Aydının Krizi" ve "Sağcı Aydının Krizi" adlı güzel yazılarını kaçırmış olabilirsiniz. Dellaloğlu sağcı aydının kriziyle ilgili şöyle diyor: "Hamur, et ve sebzeden oluşan pizzayı aynı içerikli lahmacuna, üstelik onun daha medeni olduğu iddiasıyla tercih eden birini 'oryantalist' ya da 'Batı hayranı' olmakla eleştirmek doğru olabilir. Ancak demokrasi, insan hakları, katılımcılık, kuvvetler ayrılığı gibi kavramları onların yerine daha iyisini koymadan reddetmek sizi medeniyet dışı, taşralı bir 'kendine özgü' kılabilir. Sağcılığın Türkiye'de kendini kitlediği hapishane işte burasıdır."
Evet, aynen böyle. Pizza yerine lahmacunu, Batı müziği yerine geleneksel musikiyi tercih edebiliriz ama insan haklarının Doğulusu Batılısı olmaz. İşkencenin, ifade özgürlüğünü yasaklamanın, savunma hakkını gasp etmenin, insanları düzmece delillerle hapse tıkmanın sağcılıkla solculukla, Doğu'yla Batı'yla ilgisi yok. Sadece sağ aydınların değil pek çok sağcı politikacı ve partinin de kendini kilitlediği hapishane burası.
Neyse, konumuz ekonomi, yazının başlığındaki soruya gelelim. Besim Dellaloğlu, bir yerde şöyle diyor:
"Bugün Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir 8 bin dolar civarındadır. İsveç'te ise 64 bin dolar. Bizim açımızdan mesafenin açılması özellikle 1960'lardan sonradır. Ben 55 yaşındayım. Yaklaşık 40 yıldır siyaseti takip ederim ve oy veririm. Bu kırk yıllık dönemde Türkiye'yi hakiki bir sol parti yönetseydi, milli gelirin 25 bin dolardan aşağı olmayacağını düşünüyorum. Ayrıca, Türkiye'nin kronik kadın-erkek, Alevi-Sünni, Kürt-Türk meseleleri de büyük ihtimalle çözülmüş olurdu. Ama elbette benim görüşüm bu. Benim de bir tercihim var. Yurttaş olarak da bir oyum."
Hatice'ye değil neticeye baktığımızda Dellaloğlu gerçekten de haklı: Türkiye'yi 50 yıldır sağ yönetiyor mu? Yönetiyor. 50 yılda kişi başına gelir gele gele 8 bin dolara mı geldi? Evet. (AK Parti döneminde bir ara 12 bin dolara çıkmıştı ama son yıllardaki krizlerle yine 8 bin dolara geriledi.) İsveç'i boş verelim, aynı dönemde Doğu Avrupa ülkeleri geriden gelip Türkiye'yi geçtiler, bir de üzerine tur bindirdiler mi? Evet geçtiler.
Daha önceki bir yazımda (Doğu Avrupa ülkeleri Türkiye'yi sollayıp nasıl geçti?) Doğu Avrupa ve Türkiye'de kişi başına gelirin son 50 yıldaki seyrini aktarmıştım:

Görüldüğü üzere, Çek Cumhuriyeti, Dellaloğlu'nun hayalini kurduğu 25 bin dolar gelire ulaşmayı başardı. Polonya ve Macaristan da ulaşmak üzere. Türkiye?..
Bu açıdan baktığımızda sağ iktidarların başarısız olduğunu pekala söyleyebiliriz. Bu görüşüme birçok kişinin, "Ama Türkiye çok zor bir coğrafyada" diyerek karşı çıkacağını biliyorum. "Doğu Avrupa ülkeleri Türkiye'yi sollayıp nasıl geçti?" yazıma da bu itiraz gelmişti. Tamam da, bu işin Hatice kısmı, netice ortada... Yoksa elbette her başarısızlığın nedenleri vardır. Gelin görün ki, Boğaziçi'ne, ODTÜ'ye, "Evde kavga vardı, o nedenle çalışamadım. Yoksa ben aslında çok zekiyim" diyenleri değil, en yüksek puanı elde edenleri alıyorlar. Netice önemli yani.
Ortada bir başarısızlık olduğuna göre Dellaloğlu'nun "Türkiye'yi 50 yıl sağ değil sol yönetseydi…" hayıflanması yerinde ve meşru. Acaba son 50 yılda Türkiye'yi sol yönetse ne olurdu?
Tarihte spekülasyona yer olmadığını biliyorum. Ayrıca sol derken hangi solu kastediyoruz? Radikal solu mu? Ulusalcı görüşü mü? Sosyal demokrasiyi mi?
Ekonomide sağın alternatifinden söz etmek için sanırım Avrupa tipi sosyal demokrasiye odaklanmamız gerek. Radikal solun önceliği ekonomik kalkınma değil devrim. Aynı şey, önceliği Türkiye'yi zenginler ligine taşımak değil ekonomik bağımsızlık olan ulusalcı düşünce için de geçerli.
Ayrıca unutmayalım ki, CHP'ye 1970'lerde iktidar kapısını açan Ecevit, "İskandinav tipi sosyal demokrasi"nin hayranıydı.
CHP iktidar fırsatını neden kullanamadı? Dellaloğlu'ndan başka bir ilginç yazıya geçelim. Halil Karaveli'nin Birikim dergisinin internet sitesinde yayımlanan, "Halkçılık ve Sınıflar: Atatürk ve Ecevit'ten Günümüz için Dersler" adlı yazısı bu soruyu tartışıyor. Karaveli'nin, Ecevit'in hayranı olduğu İsveç'te yaşadığını ve "İskandinav modelini" yakından tanıdığını belirteyim...
Karaveli'ye göre sanılanın aksine, Ecevit'in 1960'lar ve 70'lerdeki sosyal demokrasi anlayışıyla İsveç'i zenginliğe taşıyan sosyal demokrat partinin dünya anlayışı arasında çok fazla fark yoktu. Karaveli'nin cümleleriyle:
"Ecevit'in İsveç sosyal demokrat modelinin Türkiye'ye taşınabileceğini tasavvur etmesi genellikle aşırı 'idealist'lik, hatta 'naiflik' olarak görülmüştür. Böyle düşünmek belki anlaşılır olabilir, fakat gözden kaçırılan, Cumhuriyet Halk Partisi'nin halkçılık geleneği ile İsveçli akrabası arasındaki ortak noktaların varlığıdır. İsveç sosyal demokratlarının benzersiz başarının sırrı tam da bu partinin halkçılığında saklıydı."
Madem öyle CHP, İsveç sosyal demokratlarının başarısını neden tekrar edemedi? Karaveli'ye göre bunun nedeni, İsveç sermaye sınıfının, halkçı modelin alternatifinin komünizm olabileceği endişesiyle sınıf çıkarlarından taviz vermesi ve sosyal demokratların büyük sınıf uzlaşısında yerini almasıydı. Türkiye'de 1970'lerde olmayan buydu. Faşizm seçeneği varken, Türkiye burjuvazisi radikal sola set çekmek için halkçılığın öngördüğü sınıf uzlaşmasına gerek duymamıştı. Karaveli'nin cümleleriyle, "Eğer burjuvazi buna yanaşmış olsaydı Türkiye'nin de, aynı yıllarda sosyal demokrasilerin önderliğinde sağ otoriter rejimlerden demokrasiye geçiş yapan ve demokrasilerini kalıcı kılmayı başaran komşu Yunanistan ve İspanya ve Portekiz'in yolunu izlemiş olacağını düşünmemek için bir neden yok."
Ecevit Başbakanlığındaki CHP Hükümeti, 1979'da TÜSİAD'ın verdiği ilanlarla düşürüldü ve Türkiye için sosyal demokrat alternatif kapandı.
Ecevit'in ekonomide başarılı olduğunu iddia edecek değilim, onun zamanında kuyruklar ve karaborsa vardı. Ama aradan 50 yıl geçtikten sonra dönüp geriye baktığımızda, "netice"yi (25 bin dolarlık kişi başına gelir) getiren asıl etmenin, ekonomi ya da para politikaları değil başka bir şey olduğunu görüyoruz: İstikrarlı demokrasi.
Çek Cumhuriyeti'ni ve tabii ki İsveç'i, Besim Dellaloğlu'nun hayalini kurduğu 25 bin dolar gelire, uyguladıkları mucizevi ekonomi politikaları taşımadı. Demokrasi taşıdı.
Daron Acemoğlu'nun "Ulusların Düşüşü" adlı kitabında söylediği de bu değil mi: Güçlü demokratik kurumlar olmayınca ekonomik başarı da olmuyor.
TÜSİAD ve burjuvazi, kısa vadeli çıkarları için sosyal demokrasinin önünü kestiler. Bunu yaparken farkında olmadıkları şey, uzun vadede kendi çıkarlarına olan seçeneği boğduklarıydı. Bugün AK Parti'nin yönetiminden çok şikayetçiler ama astığım astık, kestiğim kestik bir rejimin ortaya çıkışında onların da büyük rolü var.
Sadede gelelim, Türkiye'yi 50 yıl sağ değil sol yönetse daha zengin bir ülke olur muyduk?
Türkiye, bir zamanlar İspanya ve Portekiz'i izleyerek demokrasiye geçmiş olsaydı evet, kişi başına gelirimiz bugün 25 bin doların üzerinde olurdu. Bence bu net. Ama bu (İspanya ve Portekiz'in peşinden demokrasiye geçmek) mümkün müydü, tartışılır. Unutmayalım ki, Avrupa Ekonomik Topluluğu'na katılmaya o tarihte bizzat Ecevit karşıydı...
Sol Türkiye'yi daha zengin bir ülke yapar mıydı, bilemiyoruz ama bir konuda kesin konuşabiliriz: Sağ veya sol, Türkiye eğer son 50 yılda kesintisiz, gerçek bir demokrasiyle (parti içi demokrasi de dahil) yönetilmiş olsaydı, kişi başına gelirimiz bugün 5.5 kat daha fazla olacaktı. Bunu nereden çıkarıyorum?
Bu, Prof. Ali Akarca'nın bulgusu: Akarca'nın hesabına göre 1950-2015 dönemi boyunca milli gelirdeki büyüme, tek-parti iktidarların ilk dönemlerindeki kadar yüksek olmuş olsaydı, bugün 5,5 kat daha fazla kişisel gelire sahip olacaktık. Olmadı çünkü sağ partiler, iktidarlarındaki ilk dönemlerinden sonra demokrasiden vazgeçtiler.
Besim Dellaloğlu ile yaşlarımız birbirine yakın. İnsan bir yaştan sonra Türkiye'nin yakın tarihine bakıp pek çok şeye hayıflanıyor. Ekonomik refahın bir ülkenin çehresini ve insanlarını nasıl değiştirdiğini Doğu Avrupalılardan biliyoruz. Bundan 30 yıl önce Sovyetler yıkılıp da ilk ekonomik göçmenler İngiltere'ye geldiğinde Londra'da yaşayan bir arkadaşımın sözleriyle Polonyalılar, "Üç kuruşun hesabını yapan, kıtipiyoz, gariban" insanlardı. Otuz yılda Polonya bir üst lige çıktı, garibanlık geçmişte kaldı. Tamam, bir Almanya değiller ama ilerledikleri yolun oraya çıkacağı belli.
Ben de ömür süremde kendi halkımın refaha kavuştuğunu görmeyi isterdim. Olmamasının hesabını sizce kime sormalıyım?
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2022
11.05.2022
7.03.2022
17.02.2022
7.02.2022
18.11.2021
15.11.2021
8.11.2021
2.11.2021
25.10.2021