Cemil ERTEM
Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği konusunda yeni bir uzlaşmaya varması ve Türkiye’nin taleplerinin kabul edilmesi çok önemli bir gelişme.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci Türkiye’nin talebi olan 4 konuyu şöyle sıraladı:
“Talep ettiğimiz şu 4 konuda Türkiye'nin istediği gibi uzlaştık. Bir; Türkiye'nin karar alma mekanizmalarında mutlaka yer alması. İki; AB'nin üçüncü ülkelerle imzalayacağı serbest ticaret anlaşmalarına Türkiye'nin otomatik olarak taraf olması. Üç; Türkiye'nin Gümrük Birliği kapsamındaki ürünlerinin AB içinde serbest dolaşımının önündeki engellerin ve kotaların kaldırılması.
Dört; AB ile Gümrük Birliği kapsamında 1996 yılında kapsam dışında bırakılan hizmetler, kamu alımları ve tarımın görüşmelere dahil edilmesi.”
Türkiye’nin bu konudaki taleplerinin olduğu gibi kabul edilmesi bize şunu anlatıyor; AB ve ABD Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşması, tam anlamıyla işlemeye başladığında, eğer Türkiye bu anlaşmanın doğrudan taraflarından biri olmazsa TTIP kadük kalır. Çünkü Türkiye, bu halde, AB ile GB anlaşmasını da sürdürülemez ilan edecekti.
AB-özellikle Almanya’nın baskısıyla- Türkiye’nin tam üyelik sürecini engellemeye çalışmaktadır. Ancak GB anlaşmasının bu şekliyle tadilatı, Türkiye’nin ticari olarak AB içinde olduğu anlamına gelmektedir. Bizim burada üzerinde durmak istediğimiz husus, Türkiye’nin gücünün farkında olmasına bağlı olarak, kendisine dayatılanların dışına çıktığında istediğini elde edebileceğidir.
Biz bu anlayışın G-20 gibi önemli platformlarda da sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
G-20 tarihi fırsat
Türkiye’nin, tam şimdi G-20 dönem başkanlığını yapması ve G-20’nin çok önemli bir alt organizasyonu olan B-20 platformunda Türkiye’den sanayicilerin, finansçıların, bankacıların, büyüme, rekabet, KOBİ’lerin finansmanı, işşizlikle mücadele, yeni iş alanları, yeni ticari düzen ve korumacılık, girişimcilik, yolsuzlukla mücadele gibi temel alanlarda oldukça yaratıcı faaliyetler yürütmesi bulunmaz ve tarihi bir fırsattır bize göre…
Öncelikle Türkiye’nin, G-20’den başlamak üzere, sistem içinde şimdiye değin gelişmiş ülkelerin çifte standardına maruz kalmış gelişmekte olan ülkelerin sesi olması ve içinde bulunduğumuz küresel kriz sonrası kurulacak “yeni dünya düzeninde” doğu ve güneyin eşit koşullarda yer almasını sağlayacak müesseseleri geliştirmek gibi bir vizyonunun olması esastır.
Bu açıdan Türkiye, iş dünyası için çok önemli bir platform olan, B-20’deki temel başlıklarda, gelişmiş ülkelerin çerçevesi dışında düşünmeli ve bu çerçeve dışında bu başlıkların temelini atmalıdır.
B-20’de farklı bakış gerekli
Örneğin “yolsuzlukla mücadele çalışma grubu, tedarik zincirlerindeki sorunlar, kamu alanı şeffaflığı, finans sektöründeki “moral-hazard” gibi yüzeysel sonuç ihtiva eden başlıklar dışında daha derin ve sistemik alanlara yönelmelidir. Piyasaların etkin işlemesi ancak adil dağıtım mekanizmasını önceleyen piyasa oluşumlarıyla mümkün olur. Burada anti-tekel düzenlemeler önceliklidir. Gelişmiş ülkelerin oluşturduğu kurumlar, sürekli olarak gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerdeki “yolsuzluklardan”, bürokratik zaafiyetlerden yakınırlar. Ancak yolsuzluk meselesine yalnızca operasyonel ve bürokratik zafiyetler üzerinden bakamayız. Yalnız 2008 yılından beri ortaya çıkan gelişmiş ülkelerdeki yolsuzluk skandalları bu meselenin sistemik bir sorun olduğunu ortaya koyuyor.
Medeniyet tartışması
Batı’da silah tekellerinden, tütün gibi kriminal sektörlere kadar tüm tekelci yapılar, gelişmekte olan ülkelerdeki bütün işlerini rüşvetle ele geçirdikleri bürokrasi üzerinden yürüttüler bütün bir 20. yüzyıl boyunca… Bizim burada çok daha kapsamlı, sistemik yenilenmeye kapı açan bir vizyonu gündeme getirmemiz gerekir. Bize göre, buradaki çıkış noktası, aynı zamanda bir medeniyet tartışması da olmalıdır.
Britanyalı tarihçi Niall Ferguson, Paranın Yükselişi-Dünyanın Finansal Tarihi (2011) kitabında ‘dünyanın adaletsizliği nedeniyle kızgın mısınız; şişman kapitalistler ve milyarder bankacılar sizi çıldırtıyor mu’ diye sorar ve sizin hiç de yalnız olmadığınızı, çünkü bu kızgınlığın, Batı Medeniyeti boyunca borç vererek para kazananların tarım ve imalat gibi ‘gerçek’ ekonomik faaliyetlerin paraziti olduğu düşüncesinin sonucu olduğunu söyler ki bu tespit doğrudur.
Kapitalizm tarihi krizlerle anlatılır ama bu krizlerde banka ve finans sisteminin rolü her zaman görünür olmuş, krizler sonucunda borç veren azınlık daha da zenginleşirken, borç alan çoğunluk daima fakirleşmiştir. Üstelik bütün bu kriz dönemlerinde finansçılar sayısız skandala, hırsızlığa imza atmışlardır. Şimdilerin iki örneği ile yetinelim sadece; birincisi Londra’da patlayan ‘Libor skandalıdır mesela…
Yani banka sisteminin, uluslararası faiz oranlarını, piyasa dışı yöntemlerle-danışıklı dövüş, şike vb- belirlemesi. Burada “tezgah” şöyleydi: Fon fazlası olan bankaların fon açığı olan bankalara günlük kullandıracakları paranın faizi bu libor “piyasasında” belirlenir. Bankalar birbirlerine teklif ettikleri faiz oranlarını günlük olarak deklare ederler. Burada bir ‘danışıklı-dövüşün’ olmaması lazım, çünkü olursa ekonominin kalbi olan para piyasaları gerçek anlamda piyasa olmaktan çıkar. Faiz oranları, piyasa dinamikleri dışında, ‘hastalıklı’ olarak belirlenir. Meğer dünya para ‘piyasalarının’ kalbi olan Londra’da bu hastalıklı piyasa dışı durum yıllardır varmış. Yani büyük bir banka ‘ bugün faizi düşük tutalım, yarın bizim durum sıkışık’ dediği zaman diğerleri bu ‘rica’ya uyuyormuş. Bunun tam tersi de olabilir, büyükler o gün aralarında anlaşıp faiz oranlarını yükselterek büyük bir vurgun yapabilirler. Libor skandalı birçok yönüyle tarihi bir skandaldır.
Son yılların ikinci büyük küresel yolsuzluk olayı da çok yakın zamanda gerçekleşmiştir.
Geçen yılın sonunda, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ),Lüksemburg’da uluslararası vergi kaçakçılığına ilişkin 28 bin sayfa gizli belgeleri ele geçirerek yayımladı ve böylece son yılların en büyük vergi kaçakçılığı skandalı ortaya çıktı. Bu skandalın bize göre birçok yönü var. Birincisi vergi kaçakçılığı merkezinin Luxemburg olması ve o zamanki Başbakan’ın şimdiki AB Komisyonu Başkanı olan Junker olması. ICIJ 'in ele geçirdiği ve yayımladığı 28 bin sayfa gizli belgede tam 340 küresel şirket var. Bu şirketler, 2002-2010 yılları arasında Luxemburg’daki birimlerine örtülü bir şekilde sermaye transfer ederek, bu birimlerin kârlarını finansal olarak şişirmiş ve diğer merkezlerdeki kârlarını düşük göstererek milyorlarca euro vergi kaçırmış.
İddiaların odağındaki 340 şirketin 68’ine ev sahipliği ise Almanya yapıyor. İşin ilginci, bu skandalın arkasındaki bir numaralı ismin Almanya’nın AB Komisyonu seçimlerinlerinde gözü kapalı destekleklediği Junker olması…
Yalnız bu iki yolsuzluk olayında trilyonlarca dolarlık bir büyüklükten bahsedebiliriz. Bu büyüklükte bir sermayeyle dünyadaki açlık sorununa kapsamlı bir çözüm için çok önemli adımlar atılabilirdi.
İşte Türkiye, B-20’de mesela gelişmiş ülkeler kaynaklı bu sistemik sorunu cesurca dile getirmelidir. Bu konuya devam edeceğiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018