Erol KATIRCIOĞLU
İslamcı siyasetin iktidarı İslamcı kitlelere maddi ya da manevi koruma sağladıkça, bu kitlelerin de bu siyaset içine hapsolması kaçınılmazdır. Burada bu kitlenin kendi içinde ne kadar heterojenleşmiş olduğunun ise bir önemi yoktur. Çünkü, siyasi İslamcı bir iktidarın iktidardan düşmesinin ima ettiği sonuçlar, bu kitle kendi içinde ne kadar heterojen olursa olsun, bu kitlenin insanlarını birbirine bağlayacak, aralarındaki dayanışma ruhunu ateşleyecek bir durum yaratacağı açıktır. Bu nedenle de bu kitlelerin yolsuzluklara rağmen AKP’yi desteklemeye devam ediyor olmaları, ne onların “cahillikleriyle” ve ne de onların “diktatör sever” bir karaktere sahip oldukları iddialarıyla ilgilidir.
Yukarıdaki satırlar Türkiye siyasetinin, tıpkı Türkiye sosyolojisi gibi kimlikler etrafında biçimlenmiş yapısının ürettiği parçalılığı görmeyen ve bu parçalılığın da toplumsal dokuyu daha da bozmakta olduğunu ve giderek de bir kutuplaşma ve çatışma ortamı yarattığını dikkate almayan bir bakış açısına karşı yazıldı.
Bir an için “kimlikleri” ifade etmek üzere “kabile” sözcüğünü kullanacak olursak, Türkiye’deki siyaset alanının, farklı kültürel kodları olan farklı büyüklükteki kabileleri arasında oluşmuş güç ilişkilerince biçimlenen bir alan olduğunu söyleyebiliriz. Siyasi partileri de bu kabilelerin taleplerini taşıyan örgütler olarak görürsek, siyasi partiler arasındaki siyasi çekişmeleri de aslında bu farklı kabilelerin farklı taleplerinin çekişmeleri olarak okuyabiliriz. Buradan bizdeki “demokrasi” ve “sandığın” anlamları üzerine çeşitli sonuçlar üretmek mümkündür. Örneğin, “sandık” (ya da “seçimler”), toplumdaki farklı kabilelerin “sayılmaları” anlamına geleceğine göre, demokrasi de her zaman, en geniş ve en yaygın kabilenin iktidarına işaret edecektir. Bunun da bu toplumun en yaygın ve en geniş kabilesi olarak “İslamcı” kabilenin iktidarına işaret edeceği açıktır.
Denebilir ki, eğer bizdeki durum bu ise neden eskiden “laik” partiler iktidarda olabildi? Ya da bu ülkede İslamcı kabile her zaman en geniş kabile olmuş olduğuna göre neden sandıktan daha önceleri onlar çıkmadılar? Doğrusu bu soruların cevapları da “vesayet rejimi” dediğimiz, askerin gölgesinin her daim üzerinde olduğu eski rejimin İslamcı siyaseti önlemek için kurgulanmış-üstelik de başından beri-bir rejim olmasıyla ilgilidir. Siyasi kabilenin en geniş kabile olduğu bilinciyle devlet her zaman “laiklik” kılıcıyla İslamcı siyasetin yükselmesini önlemiş ve önlemeye çalışmıştır. AKP iktidarı bu rejimi geriletince İslamcı siyasetin de önünü açmış ve böylelikle de en geniş kabilenin iktidarını sağlamlaştırmıştır.
Bütün yukarıda ifade ettiklerimden, AKP iktidarının dışında kimsenin bu İslamcı kabileye etki edemeyeceği gibi bir sonuç çıkardığımı düşünmesin. Böyle bir sonuç siyasetin doğasını ve toplumsal rolünü önemsememek ya da küçümsemek anlamına gelir. Çünkü siyaset “ikna etmekle” ilgili bir faaliyettir ve İslamcı kabilenin bireylerinin de ikna edilmeye ihtiyaçları vardır.
Demokrasi her hangi “bir” kabilenin iktidarını üreten bir sistem olamaz. Eğer bu ülkede demokrasinin gerçek bir anlamı olacaksa, o da, var olan kabilelerinin toplumsal yapıda renklerinin kaldığı ama siyaset alanında birbirleriyle eşitlendikleri ve böylelikle de birlikte yaşayabildikleri yeni bir yaşam ve yeni bir demokrasi üretmekle mümkündür ki HDP hariç böyle bir söylemi olan bir parti de yoktur.
Siyasi tercihlerini her hangi bir kabilenin iktidarına adamış aydınların içine düştükleri hata ise bu toplumun dokusunu Batı toplumlarıyla karıştırıyor olmalarıyla ilgilidir. Ya da en geniş kabilenin iktidarının kaçınılmaz olarak diğer kabilelerin de içinde eşit yer alacağı bir demokrasiyi kendi başına inşa edebileceğine inanmalardır. Bu inancın ise şu anda AKP iktidarının verdiği işaretlerle doğrulanmasının pek mümkün olmadığı ise açıktır.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.09.2025
9.09.2025
3.09.2025
26.08.2025
12.08.2025
6.08.2025
29.07.2025
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025