Erol KATIRCIOĞLU

Erol KATIRCIOĞLU
Erol KATIRCIOĞLU
Tüm Yazıları
Yerel kalkınma ve özerklik
18.02.2015
2013

 Kapitalizmin doymak bilmeyen hırs dünyası insanlığı çılgına çevirip doğayı tahrip etmeye yönelttikçe dünyanın yaşanır bir yer olmaktan çıktığını hepimiz biliyoruz. Bu nedenle de ekolojik duyarlılığı yüksek olanlar için “kalkınma” kavramı da çoğu kez, bir çeşit doğayı tahrip eden “sanayileşme” ile özdeş anlaşılıyor. Ama bırakın yapay yaratılmış talepleri, toplumların nüfusları arttıkça, artan yeme, içme, barınma gibi temel ihtiyaçların ima ettiği mal ve hizmet üretiminin de karşılanması gerekiyor. Bu da bizi bu üretimin, kapitalizmin bize söylediğinden başka nasıl yapılabileceği, bir başka ifadeyle doğayı ve insanı tahrip etmeyen bir ekonominin nasıl yaratılması gerektiği gibi konulara getiriyor.


Tabii ki bilmemiz gereken bu tartışma farklı farklı nedenleri de olsa yalnızca bizim gibi “kalkınmamış” ülkelerin değil, aynı zamanda Batı’nın “kalkınmış” ülkelerinin de yaptığı bir tartışma. Hani ne derler zamanın ruhu biraz bu tartışmaya sinmiş durumda.

“Kalkınma” kavramı karşılaştırma ima eden bir kavram. Bir duruma göre “daha iyiye” olmak üzere bir farklılaşmaya işaret ediyor. “Kalkınmış” ülke dediğimizde aynı anda aslında bir “kalkınmamış” ülke varsaymış olmamız gerekiyor ve ondan giderek de sözünü ettiğimiz ülkenin bu “kalkınmamış” olandan farklılaşıp daha iyi bir pozisyona gelmiş, yani, “kalkınmış” olduğunu ifade etmiş oluyoruz. Bu nedenle de iktisatçılar böyle bir karşılaştırmayı kolaylaştırmak için çeşitli ölçüler, endeksler geliştirmiş durumdalar. Bunların içinde en önemlisi de bilindiği gibi “kişi başına milli gelir” dediğimiz ölçü. Bu ölçüye göre ülkeleri karşılaştırmak çok kolay. Kim ki diğerine göre daha yüksek bir “kişi başına milli gelire” sahipse, o ülkenin diğerine göre daha “kalkınmış” olduğunu söylememiz mümkün. Tabii ki iktisatçılar bu ölçüyle de yetinmeyip, başka kriterler, başka endeksler de kullanmayı durumu daha iyi kavrayabilme imkanı vereceği düşüncesiyle eklemişler, “kişi başına otomobil sahipliği”, “kişi başına sağlık hizmetleri” vs. gibi.

Oysa “kalkınma” kavramını yeniden düşündüğümüzde bu kavramın özünde “yerel” bir kavram olduğunu söylememiz mümkün. Örneğin, bir Antepli’ye bu kavramın ne ifade ettiğini sorduğumuzda, aklına, büyük bir olasılıkla “Antep’te daha iyi bir alt yapı, daha iyi bir eğitim, daha iyi trafik vs” gelir. Yani Antepli’nin “Antep’in kalkınması” kavramına vereceği cevap, kendi yaşamı bakımından önemli bulduğu hizmetlere sahip olmakla ilgili olacaktır.

Buradan giderek kalkınmanın alternatif tarifini şöyle de yapabiliriz. Kalkınma bir toplumun, bir lokalitenin kendi varlığı için önemli ve anlamlı bulduğu ve o nedenle de benimsediği hedeflere doğru gitmek üzere sürdürdüğü bir süreçtir. O zaman da buradan şunu söyleyebiliriz: eğer “kalkınma” daha çok “yerel” bir süreçse, o zaman bu sürece “yerel insanların” da katılması gerekir.

Kalkınmayı böyle tanımladığımızda da toplumun ekonomik faaliyetlerinin nasıl bir çerçevede cereyan edeceğiyle ilgili önemli kararların yine o toplum tarafından alınması “kalkınma”nın, o yerellikteki insanların talepleri doğrultusunda gerçekleşmesini sağlayacaktır. Bu taleplerin ortaya çıkması kaçınılmaz olarak demokratik bir tartışma, uzlaşma, taviz gibi süreçleri içereceğinden çıkan sonuçların da o toplumun gerçek iradesini yansıtan sonuçlar olacağı ortadadır.

Burada insanın aklına; her bir yerelliğin kendisi için önemli bulduğu konu, bir diğerinden farklı olduğunda, o nedenle de yerellikler arasında anlaşmazlıklar ortaya çıktığında bu anlaşmazlıklar nasıl çözülecektir gibi sorular gelebilir. Bunun cevabı ise bu anlaşmazlık ve uyuşmazlıkların çözümünün hem yerel siyasetin ve hem de merkezi siyasetin daha gerçekçi konular üzerinde oluşmasını sağlayarak ülkedeki demokrasi çıtasının yükselmesiyle bulunacağı şeklinde olacaktır.

Zamanın ruhu “ekonomik kalkınma” konusunu, önemli ekonomik kararların yerel toplum tarafından alındığı ve bu nedenle de demokratik bakımdan “meşru” bir alan olarak tanımlamayı anlamlı kılıyor. HDP’nin “özerklik” konusundaki ısrarı da bundan değil mi?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar