Erol KATIRCIOĞLU
Kapitalizmin doymak bilmeyen hırs dünyası insanlığı çılgına çevirip doğayı tahrip etmeye yönelttikçe dünyanın yaşanır bir yer olmaktan çıktığını hepimiz biliyoruz. Bu nedenle de ekolojik duyarlılığı yüksek olanlar için “kalkınma” kavramı da çoğu kez, bir çeşit doğayı tahrip eden “sanayileşme” ile özdeş anlaşılıyor. Ama bırakın yapay yaratılmış talepleri, toplumların nüfusları arttıkça, artan yeme, içme, barınma gibi temel ihtiyaçların ima ettiği mal ve hizmet üretiminin de karşılanması gerekiyor. Bu da bizi bu üretimin, kapitalizmin bize söylediğinden başka nasıl yapılabileceği, bir başka ifadeyle doğayı ve insanı tahrip etmeyen bir ekonominin nasıl yaratılması gerektiği gibi konulara getiriyor.
Tabii ki bilmemiz gereken bu tartışma farklı farklı nedenleri de olsa yalnızca bizim gibi “kalkınmamış” ülkelerin değil, aynı zamanda Batı’nın “kalkınmış” ülkelerinin de yaptığı bir tartışma. Hani ne derler zamanın ruhu biraz bu tartışmaya sinmiş durumda.
“Kalkınma” kavramı karşılaştırma ima eden bir kavram. Bir duruma göre “daha iyiye” olmak üzere bir farklılaşmaya işaret ediyor. “Kalkınmış” ülke dediğimizde aynı anda aslında bir “kalkınmamış” ülke varsaymış olmamız gerekiyor ve ondan giderek de sözünü ettiğimiz ülkenin bu “kalkınmamış” olandan farklılaşıp daha iyi bir pozisyona gelmiş, yani, “kalkınmış” olduğunu ifade etmiş oluyoruz. Bu nedenle de iktisatçılar böyle bir karşılaştırmayı kolaylaştırmak için çeşitli ölçüler, endeksler geliştirmiş durumdalar. Bunların içinde en önemlisi de bilindiği gibi “kişi başına milli gelir” dediğimiz ölçü. Bu ölçüye göre ülkeleri karşılaştırmak çok kolay. Kim ki diğerine göre daha yüksek bir “kişi başına milli gelire” sahipse, o ülkenin diğerine göre daha “kalkınmış” olduğunu söylememiz mümkün. Tabii ki iktisatçılar bu ölçüyle de yetinmeyip, başka kriterler, başka endeksler de kullanmayı durumu daha iyi kavrayabilme imkanı vereceği düşüncesiyle eklemişler, “kişi başına otomobil sahipliği”, “kişi başına sağlık hizmetleri” vs. gibi.
Oysa “kalkınma” kavramını yeniden düşündüğümüzde bu kavramın özünde “yerel” bir kavram olduğunu söylememiz mümkün. Örneğin, bir Antepli’ye bu kavramın ne ifade ettiğini sorduğumuzda, aklına, büyük bir olasılıkla “Antep’te daha iyi bir alt yapı, daha iyi bir eğitim, daha iyi trafik vs” gelir. Yani Antepli’nin “Antep’in kalkınması” kavramına vereceği cevap, kendi yaşamı bakımından önemli bulduğu hizmetlere sahip olmakla ilgili olacaktır.
Buradan giderek kalkınmanın alternatif tarifini şöyle de yapabiliriz. Kalkınma bir toplumun, bir lokalitenin kendi varlığı için önemli ve anlamlı bulduğu ve o nedenle de benimsediği hedeflere doğru gitmek üzere sürdürdüğü bir süreçtir. O zaman da buradan şunu söyleyebiliriz: eğer “kalkınma” daha çok “yerel” bir süreçse, o zaman bu sürece “yerel insanların” da katılması gerekir.
Kalkınmayı böyle tanımladığımızda da toplumun ekonomik faaliyetlerinin nasıl bir çerçevede cereyan edeceğiyle ilgili önemli kararların yine o toplum tarafından alınması “kalkınma”nın, o yerellikteki insanların talepleri doğrultusunda gerçekleşmesini sağlayacaktır. Bu taleplerin ortaya çıkması kaçınılmaz olarak demokratik bir tartışma, uzlaşma, taviz gibi süreçleri içereceğinden çıkan sonuçların da o toplumun gerçek iradesini yansıtan sonuçlar olacağı ortadadır.
Burada insanın aklına; her bir yerelliğin kendisi için önemli bulduğu konu, bir diğerinden farklı olduğunda, o nedenle de yerellikler arasında anlaşmazlıklar ortaya çıktığında bu anlaşmazlıklar nasıl çözülecektir gibi sorular gelebilir. Bunun cevabı ise bu anlaşmazlık ve uyuşmazlıkların çözümünün hem yerel siyasetin ve hem de merkezi siyasetin daha gerçekçi konular üzerinde oluşmasını sağlayarak ülkedeki demokrasi çıtasının yükselmesiyle bulunacağı şeklinde olacaktır.
Zamanın ruhu “ekonomik kalkınma” konusunu, önemli ekonomik kararların yerel toplum tarafından alındığı ve bu nedenle de demokratik bakımdan “meşru” bir alan olarak tanımlamayı anlamlı kılıyor. HDP’nin “özerklik” konusundaki ısrarı da bundan değil mi?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025