Erol KATIRCIOĞLU
Bir dönem önce “vesayet rejimi” dediğimiz rejimin güçlüleri “İslami kimlik” üzerinden yapılan siyasetle nasıl başedeceklerini biliyorlar mıydı dersiniz? Bence bilmiyorlardı. Daha doğrusu “fiili güç”kendilerinde olduğu için İslami siyasetin önünü kesecek aletleri vardı ama bunların da her zaman etkisi tartışılırdı.
Demirel gibi liderlerle, “sandığı” olan ve fakat her zaman için sınırlarını kendilerinin belirleyebilecekleri bir demokrasinin varlığı bu önlemlerden biriydi ve uzun yıllar da etkili olmuştu. Ama bu “sandık” işi zaman içinde “İslami kimlik” üzerinden siyaset yapanları da uyandırmıştı ve onların da “sandığı” ciddiye alan bir siyasete yönelmelerini sağlamıştı.
Tabii bu “vesayet rejimi” dediğimiz rejimin bir de en son başvuracağı daha radikal bir önlem vardı ki zaten onu da her on yılda bir kullanıyordu. Darbelerden söz ediyorum tabii ki. Her seferinde toplumda devletin görmek istediğinin dışında bir siyasetin başgöstermesi halinde kullanılacak en son önlem olarak darbelerden.
Ama yıllar geçtikçe “İslami kimliğin” siyasi partisi AKP kurulup sandığı ciddiye alan bir siyasetle iktidara gelince “vesayet rejimi”nin güçlü aktörleri Demirelvari liderlerin döneminin bittiğini anladılar. Eldeki “Anayasa Mahkemesi”, “Cumhuriyet Savcığı” gibi silahlarla “kapatma davaları”nın da işe yaramadığını gördüler ve en son silahı da yürürlüğe sokmaktan geri durmadılar. Darbe planları yaptılar ama ne var ki bir türlü başarılı olamadılar vs.
Peki ama şimdi AKP, (tıpkı bir zamanların “vesayet rejimi”ne olduğu gibi), karşılaştığı “Kürt kimliği”üzerinden yapılan siyasetle nasıl başedeceğini biliyor mu dersiniz? Bence o da bilmiyor. Her ne kadar“sandığın gücüne” sahip olsa da kendi kimlikleri üzerinden siyasi ve kültürel taleplerde bulunan Kürt siyasetiyle ne yapacağını bilmiyor. “Kürt açılımı” olarak başlattığı girişimi de demokratik hak ve yetkiler üzerinden değil kendi hegemonyasının kabulü çerçevesinde planladığı giderek anlaşılıyor.
Doğrusu AKP bilmiyor da bilen var mı diye sorduğumuzda olumlu bir cevap almamız da neredeyse pek mümkün değil. Değil, çünkü yaşanmakta olan, çağımızın liberal demokrasilerinin karşılaştığı en zor durumlardan biri. Bu nedenle de başka ülke deneyimlerinin de yol göstericiliği çok zayıf.
Etnik kimlik politikaları genellikle iki biçimde ortaya çıkıyor: biri daha çok eşitlik ve tanınma ekseninde, diğeri ise ayrı bir hayat tarzı ya da kültürün yaşanması talebiyle “kendi kendini yönetme” ekseninde. Bunun daha da zor olanı ise belirli bir toprak parçası üzerinden“ulusal otonomi” ve “bağımsızlık” ekseninde. AKP’nin de Kürt sorunu bağlamında karşılaştığı durum bu. Ciddi ve zor bir durum.
Bu zor durumun çözümünü sağlamasa da çözüme yaklaştıracak en doğru yol bence AKP’nin kendi deneyimine bakması olabilir. Bir kere nasıl kendi kimliğinin mücadelesinde karşısına “vesayet rejimi” tarafından konan darbe dâhil bütün sert engeller işe yaramamışsa tıpkı onun gibi AKP’nin de şimdi iktidardaki güç olarak Kürt siyaseti üzerine sertlikle ve şiddetle gitmenin hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayacağını görmesi gerekir. Dolayısıyla çözümün de “daha fazla sertlik”den değil “daha fazla demokrasi”den geçtiğini de...
Ama burada AKP’nin de tıpkı “vesayet rejimi” gibi bir sorunu var. Nasıl “vesayet rejimi” “İslami kimlik” siyasetinin ülkede irticai bir rejimi getireceğinden korkuyor idiyse, AKP de Kürtlerin kimlik taleplerinin bir bölünmeye yol açacağından korkuyor. O nedenle de tıpkı “vesayet rejimi” gibi “daha fazla demokrasi” yerine “daha fazla sertlik” politikasına başvuruyor. O nedenle de ben diyorum ki AKP’nin “siyasetsizliği” “güvenlik bürokrasisi”ne bağlı hale gelmiş olmasından çok değil, sahip olduğu demokrasi vizyonunun yetersizliğinden, bir türlü “daha fazla demokrasi” diyememesinden kaynaklanıyor.
Burada AKP’nin “vesayet rejimi”nin yerini aldığı gibi ucuz bir yorum yapmaya çalışmıyorum. Ama karşılaşılan sorunların benzerliklerine bakarak çözümün de “daha fazla demokrasi” yönünde olması gerektiğine işaret ediyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025