Erol KATIRCIOĞLU

Erol KATIRCIOĞLU
Erol KATIRCIOĞLU
Tüm Yazıları
‘Şiddet’le ‘demokrasi’ arasında
24.03.2012
2460

Bir dönem önce “vesayet rejimi” dediğimiz rejimin güçlüleri “İslami kimlik” üzerinden yapılan siyasetle nasıl başedeceklerini biliyorlar mıydı dersiniz? Bence bilmiyorlardı. Daha doğrusu “fiili güç”kendilerinde olduğu için İslami siyasetin önünü kesecek aletleri vardı ama bunların da her zaman etkisi tartışılırdı.

Demirel gibi liderlerle, “sandığı” olan ve fakat her zaman için sınırlarını kendilerinin belirleyebilecekleri bir demokrasinin varlığı bu önlemlerden biriydi ve uzun yıllar da etkili olmuştu. Ama bu “sandık” işi zaman içinde “İslami kimlik” üzerinden siyaset yapanları da uyandırmıştı ve onların da “sandığı” ciddiye alan bir siyasete yönelmelerini sağlamıştı.

Tabii bu “vesayet rejimi” dediğimiz rejimin bir de en son başvuracağı daha radikal bir önlem vardı ki zaten onu da her on yılda bir kullanıyordu. Darbelerden söz ediyorum tabii ki. Her seferinde toplumda devletin görmek istediğinin dışında bir siyasetin başgöstermesi halinde kullanılacak en son önlem olarak darbelerden.

Ama yıllar geçtikçe “İslami kimliğin” siyasi partisi AKP kurulup sandığı ciddiye alan bir siyasetle iktidara gelince “vesayet rejimi”nin güçlü aktörleri Demirelvari liderlerin döneminin bittiğini anladılar. Eldeki “Anayasa Mahkemesi”“Cumhuriyet Savcığı” gibi silahlarla “kapatma davaları”nın da işe yaramadığını gördüler ve en son silahı da yürürlüğe sokmaktan geri durmadılar. Darbe planları yaptılar ama ne var ki bir türlü başarılı olamadılar vs.

Peki ama şimdi AKP, (tıpkı bir zamanların “vesayet rejimi”ne olduğu gibi), karşılaştığı “Kürt kimliği”üzerinden yapılan siyasetle nasıl başedeceğini biliyor mu dersiniz? Bence o da bilmiyor. Her ne kadar“sandığın gücüne” sahip olsa da kendi kimlikleri üzerinden siyasi ve kültürel taleplerde bulunan Kürt siyasetiyle ne yapacağını bilmiyor. “Kürt açılımı” olarak başlattığı girişimi de demokratik hak ve yetkiler üzerinden değil kendi hegemonyasının kabulü çerçevesinde planladığı giderek anlaşılıyor.

Doğrusu AKP bilmiyor da bilen var mı diye sorduğumuzda olumlu bir cevap almamız da neredeyse pek mümkün değil. Değil, çünkü yaşanmakta olan, çağımızın liberal demokrasilerinin karşılaştığı en zor durumlardan biri. Bu nedenle de başka ülke deneyimlerinin de yol göstericiliği çok zayıf.

Etnik kimlik politikaları genellikle iki biçimde ortaya çıkıyor: biri daha çok eşitlik ve tanınma ekseninde, diğeri ise ayrı bir hayat tarzı ya da kültürün yaşanması talebiyle “kendi kendini yönetme” ekseninde. Bunun daha da zor olanı ise belirli bir toprak parçası üzerinden“ulusal otonomi” ve “bağımsızlık” ekseninde. AKP’nin de Kürt sorunu bağlamında karşılaştığı durum bu. Ciddi ve zor bir durum.

 Bu zor durumun çözümünü sağlamasa da çözüme yaklaştıracak en doğru yol bence AKP’nin kendi deneyimine bakması olabilir. Bir kere nasıl kendi kimliğinin mücadelesinde karşısına “vesayet rejimi” tarafından konan darbe dâhil bütün sert engeller işe yaramamışsa tıpkı onun gibi AKP’nin de şimdi iktidardaki güç olarak Kürt siyaseti üzerine sertlikle ve şiddetle gitmenin hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayacağını görmesi gerekir. Dolayısıyla çözümün de “daha fazla sertlik”den değil “daha fazla demokrasi”den geçtiğini de...

 Ama burada AKP’nin de tıpkı “vesayet rejimi” gibi bir sorunu var. Nasıl “vesayet rejimi” “İslami kimlik” siyasetinin ülkede irticai bir rejimi getireceğinden korkuyor idiyse, AKP de Kürtlerin kimlik taleplerinin bir bölünmeye yol açacağından korkuyor. O nedenle de tıpkı “vesayet rejimi” gibi “daha fazla demokrasi” yerine “daha fazla sertlik” politikasına başvuruyor. O nedenle de ben diyorum ki AKP’nin “siyasetsizliği” “güvenlik bürokrasisi”ne bağlı hale gelmiş olmasından çok değil, sahip olduğu demokrasi vizyonunun yetersizliğinden, bir türlü “daha fazla demokrasi” diyememesinden kaynaklanıyor.

 Burada AKP’nin “vesayet rejimi”nin yerini aldığı gibi ucuz bir yorum yapmaya çalışmıyorum. Ama karşılaşılan sorunların benzerliklerine bakarak çözümün de “daha fazla demokrasi” yönünde olması gerektiğine işaret ediyorum.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar