Etyen MAHÇUPYAN
Kemalist rejim modernliğe sahip çıktığı ve onu ehlileştirici bir süreç olarak tasarladığı ölçüde, Türkiye'nin dindar Müslümanları da kendilerini modernliğin dışında hayal ederek korumaya çalıştılar.
Ancak bu pek de gerçekçi bir yaklaşım değildi. Çünkü modernlik denen şey, günlük hayatımıza, alışkanlıklarımıza, beğenilerimize ve isteklerimize nüfuz eden bir özelliğe sahip. Hayat seviyesinin ve teknolojik imkânların gelişmesiyle birlikte sadece kullanılan aletler değil, bizzat yaşam normları da değişiyor. Dolayısıyla modernliğin dışında kalabilmek, bu imkânlardan mahrum olmayı ima etmekte... Nitekim laiklik üzerinden tanımlanan kamusal alan, Türkiye'de tam da bunu yaptı. Bu durum tepkisel niteliği yüksek, modernlikle bağdaştırılan 'demokrasi' gibi kavramları düşmanlaştıran bir 'İslamcılık' üretti. Yani modern dünyayı külliyen reddetmeyen, onu kullanan, ama onun değerlerini horlayarak kendine korunaklı alanlar açan bir 'modern' karşı koyuş...
Söz konusu direnç, devletin nüfuz edemediği, laikliğin kontrolü dışında kalan bir kurumsallaşmaya dayanmak ihtiyacındaydı. Öte yandan bu kurumsallaşmanın modern dünyada kalıcı olabilmesi, hayatiyetini sürdürebilmesi de gerekmekteydi. 'Aile' bu işi mükemmelen yürütebilecek kurum olarak ortaya çıktı... Aile İslamî 'biçimi' ve değerleri koruyan ve yaşatan bir çekirdek olarak işlevselleşti. Böylece kadının rolü ve anlamı da, ailenin korunması ve yaşatılması bağlamında tanımlanmış oldu. Buna karşılık ailenin kamusal dünya karşısında hayatiyetinin sürdürülmesi erkeğin işleviydi ve bu işbölümü dindar ailelerin zaten benimsemiş olduğu ataerkil zihniyetle de uyum içindeydi.
Ne var ki son yirmi yıl içinde sessiz bir devrim yaşandı. Bunun ilk ayağı modernliğin bir bütün olarak yıpranması ve yeni sorunlar karşısında çaresiz kalmasının sonucu olarak ortaya çıktı. Böylece dünya demokrat zihniyetle tanıştı ve katılımcılık, ikna, şeffaflık gibi normlar hızla yaygınlaştı. Sürecin ikinci ayağı ise bu yeni normların hak ve özgürlük arayışını meşrulaştırdığını keşfeden mağdurlar üzerinden yaşandı. Demokrasinin bir aldatmaca değil, tam da ihtiyaç duyulan ortam olduğunu anlayan mağdurlar merkeze talip oldular. Bugün tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika bu arayışın parçası. Türkiye ise gelişmeyi daha hazmederek yaşadı ve süreklilik kazanan AKP iktidarını üretti.
Ancak bu olumlu değişim, 'İslamcı modernliği' rahatsız edecek olan bir durumun da habercisiydi... Merkeze yürüyen ve bundan nemalanan dindar kesim, refah sıçramasının eşliğinde giderek çeşitlenen ve sınırlanması mümkün olmayan hayat tarzları üretmeye başladı. Diğer taraftan daha önce sakınılması gereken İslamî hayat tarzı bir yandan açığa çıkarken, diğer yandan da melezleşme belirtileri göstermekteydi. Bütün bunlar dindar muhafazakâr âlemde iki önemli kırılmaya neden oldu: Ailenin dışa kapalı yapısı yıkıldı ve buna bağlı olarak dindar ailelerde kadın/erkek dengesi ve ilişkisi dönüşmeye başladı.
Sonuç 'modern Müslümanlık' olarak adlandırabileceğimiz geçmişteki klasik adaptasyon mekanizmalarının geride kalmasıydı. Bu var olma biçimi, Müslümanların tam olarak içselleştirmedikleri ama içinde yaşadıkları modernliğe tutunma biçimlerini ifade ediyordu. Modernliği külliyen reddetmeyen, ama ona uyum sağlarken kendisini de bir alternatif olarak koruyan bir yapıdan söz etmiş oluyorduk. Oysa bugün farklı bir durum var... Ekonomik ve siyasî açıdan merkeze yürürken, kendi sosyal ve kültürel damgasını kamusal alana vuran bir toplumsallaşmadan söz ediyoruz. Diğer bir deyişle artık İslamî kesim modernliğe adapte olmuyor, onu dönüştürüyor. Bunu yaparken de onu sahiplenmiş oluyor... Üstelik bu artık geçmişteki otoriter kıvamı ağır basan bir modernlik değil. Reel dünyada hâlâ bu eğilimler mevcut olmakla birlikte, normatif açıdan bakıldığında eşdüzeyli ve heterojen bir yeni dünyanın çağrısı yapılıyor.
Dindar kesim de doğal olarak bu çağrıdan nasibini almış durumda. Dahası, başörtüsü hareketinin gösterdiği üzere, Türkiye'de dindar kadınlar söz konusu çağrının takipçileri değil, yürütücüleri. Bütün bunların anlamı kadın/erkek ilişkilerinin ve aile kurumunun geriye dönülmez bir biçimde yeniden şekillenecek olduğudur. Daha çarpıcı olan, bu yeniden şekillenmenin bizzat kadınlar tarafından istenmesi ve erkek dünyasının giderek arkaik bir değerler kümesi içine sıkışma ihtimalinin artmasıdır.
Dindarlar modernliğe direnmekte de, ona uyum sağlamakta da zorlanmadılar. Ama şimdi modernliğin dönüşümünün taşıyıcısı konumundalar ve bunun ima ettiği içsel dönüşüme de hazır olmak durumundalar.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024 - SEÇİMLERDEN KİM KAZANÇLI ÇIKACAK?
12.04.2024 - Bahçeli yine çok güzel konuştu…
11.04.2024 - E la nave andra (Ve gemi gidecek)
28.11.2023
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Ahmet KAYA
Ahmet Altan ve Taraf gazetesi... Türkiyenin en cesur, en dürüst yazarı ve en cesur En dürüst gazetesi...
adil ozcan
ahmet altan fettullah gulenle yaris icerisindesiniz fettullah gulen sagdan sen de soldan vuruyorsun.ama sunu unutma son gulen iyi gulermis senin gibilerin ipligi pazara cikti senin telasin bundan.
Okay
Yazıyı okuyamadım ki, yorum yapayım
Gülderen Gürcan
27 Mayıs sonrası CHP (Sizi ben bile kurtaramam diye DP ye yüklenen İnönü) ile birlikte Milli Birlik Komitesince Asker gençliğin başı yenilmiş (Fethi GÜRCAN-Talat AYDEMİR), Ordu Pazarları, OYAK kurulmuş, asker bilfiil ticarete bulaştırılmıştır. Generallerin dönemi (devri) hangi kanların üzerinde hangi ilişkilerle yükseltilmiştir. Yazar, adı gazozcuya, yumurtacıya çıkanların 27 mayıstan sonra hangi bankaların, KİTlerin vs. idare meclislerinde kimlerin oturtulduğunu da irdelerse seviniriz