Hadi ULUENGİN

Gezi’nin ortak paydası
17.07.2013
2199

 GEZİ Parkı olaylarının sosyolojik boyutu hakkında şimdiden kesin hüküm veremeyiz.

Ayrıntıya ancak ciddi araştırmalar sonucunda ve zaman içinde vâkıf olacağız.

Fakat bunu söylemek ana ögeyi görmezden gelmek anlamına gelmiyor. O da şudur:

Heterojen bir memnuniyetsizler koalisyonu olarak ortaya çıkan ve zaten de böyle bir ortaklık sayesinde kitleselliğe ulaşan eylemler bir bıkkınlık birikiminin tezahürü oldu.

Bununla tabii ki AKP’nin ve özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın otoriter eğilimlerine karşı oluşan tepkiyi kastediyorum.

Esas bileşkeni ise laik hayat tarzına müdahil söylemlerden duyulan kaygı oluşturdu.

Hemen bir açıklama getireyim: Gerek cümledeki laik kelimesini, gerekse aşağıda zikredeceğim dindarsözcüğünü çok geniş ve çok elastiki bir anlamda kullanıyorum.


Modernler- muhafazakârlar
sekülerler- mütedeyyinler falan da denebilir ki, yani heyhat artık bizim mahalle- sizin mahalle deyimleri reva görülen ayrışmayı kastediyorum.

Tekrar sadede gelirsem…

***

DEDİĞİM gibi, iş yukarıdaki hayat tarzında düğümleniyor. Oysa AKP de, lideri de en azından kısa- orta vadede laikleri dindarlaştırmak gibi bir proje peşinde koşmuyor.

Tersini söylemek hem haksızlık, hem iftiracılık olur!

Nitekim belki o laikler zaten iflah olmaz addedildiğinden; belki aynı AKP Müslüman demokratlığın öncüsü olduğundan; belki de ikisi birden devreye girdiğinden, bugüne kadarki iktidar pratiği seküler tercih yapan insanları mütedeyyin kılmak hedefini gütmedi.

Ama belagatte haydi haydi, uygulamada ise kısmen başka bir eksen devreye girdi:

Laikleri gettolaştırmak!

***

BUNUNLA dindar olmayan türden hayat tarzını sınırlamak çabasını kastediyorum.

Yani bu tarzı kademe kademe kamusal alanın dışına iteklemek; sahip bulunduğu sahayı tedricen daraltmak ve özellikle de mevcudiyetinin görünürlüğünü silikleştirmek!

Kaba bir metaforla söyleyeyim: İktidar ne akşamcıları meyhaneden çıkartıp camiye, ne de bikinilileri plajdan alıp haşemalı hamama sokmak gibi amaç taşıyor.

Mutaassıp, en azından muhafazakâr proje o meyhane ve o plajları mümkün mertebe asgariye indirgemeyi, her hâlükârda da yine mümkün mertebe gözden ırak tutmayı hedefliyor.

Zaten Erdoğan’ın “isteyen evinde zıkkımlanır” demeye getirdiği nobran tavır yahut otoritenin “metroda adaplı durun” diye yaptığı müdahil uyarı, laik hayat tarzını yukarıdaki kamusal alandan uzaklaştırmak ve belirli gettolara sığdırmak tasavvurunu apaçık ele veriyor.

***

ANCAK abartmayalım! Aslında her muhafazakâr iktidar benzer amaçlar taşır.

Fırsat olursa ABD’de de, Polonya’da da, Hint’te de ikizleri gündeme gelir ve geliyor.

Artı, AKP’nin uygulamalarında “Şeriat” (!) keşfetmek de ikinci bir iftira olur.

Fakat hem o AKP’nin siyasal İslam gibi baştan tedirginlik yaratan bir kimlikle ortaya çıkması; hem de bilhassa ve bilhassa dediğim dedik Başbakan’ın otoriter, hoyrat ve pederşahi bir üslupla meydan okuması, durumu emsallerinden daha farklı ve daha ciddi kılıyor.

Laikler sırf rencide olmakla kalmıyorlar. Gettolaştırma sinyalleri onların benliklerinde zaten kâh meşru, kâh vehim olarak varolan hayat tarzı endişesini daha da pekiştiriyor.

Başka bir deyişle, kaygıyı özden ziyade biçim ve pratikten ziyade retorik körüklüyor.

Dolayısıyla da Gezi Parkı eylemleriyle netleşen memnuniyetsizler koalisyonu yine esas olaraklaik hayat tarzı ortak paydasında birleşiyor.

Olayların sosyolojik ayrıntısına ciddi araştırmalar sonucunda ve zaman içinde vâkıf olacağız ama yukarıdaki ana ögenin yanılgı içereceğini sanmıyorum.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar