Hadi ULUENGİN

Gülümser Poetika
2.08.2014
1685

 GÜLMEYE ilişkin olarak bir rap şarkıya geleceğim ama edebiyatla başlamak istiyorum. O gülmek temasını işleyen eserlerden birisi de Umberto Eco imzasını taşır.

İtalyan yazar GülünAdı romanında okuyucuyu bir 14. yüzyıl manastırına götürür.

Henüz Rönesans gelmediği için entelektüel hayat hâlâ dinî yörüngede sürmektedir.

***

İŞTE sözkonusu manastırdaki eşsiz kütüphanenin hem hafızası, hem de bilhassa zaptiyesi olan Burgoslu Jorge gülmek fiilini Deccal’in kandırmacası olarak nitelemektedir.

Yaşlı ve bilge keşişe göre dünyada kahkaha atanı ahirette zebani ateşi beklemektedir.

Olayın kahramanı Baskervilli William ise bu sekter yaklaşıma muhalefet eder.

Aristo’nun Poetika’sına atıfta bulunarak karşı argümanını “Usta da gülmek ancak insana özgü bir haslettir dememiş miydi” sorusuyla geliştirir. İhtiyar ruhban hiddetlenir.

Bakalım Aristo Poetika’yı gerçekten yazdı mı ki? Gören beri gelsin”diye tersler.

Oysa yazmıştır. Zaten de yegâne örneği devasa kütüphanenin raflarında saklıdır.

Fakat Yunanî filozof gerçekten de gülmeyi ve kahkaha atmayı tavsiye ettiği içindir ki, muhafazakâr ahlakçılığı düstur bellemiş İspanyol rahip cildi ezelden beri gizlemektedir.

Williamonu bulduğunda ise Jorge yangın çıkartır ve Poetika küllere karışır.

Alâkasız gibi gelecek ama şimdi hemen başta sözünü ettiğim rap şarkıya dönüyorum.

***

PİT10, nam-ı diğer Server Uraz tarafından icra edilen ve Özgürlüğe Darbe ismini taşıyan ritimlerde şöyle bir pasaj yer alıyor:

Şuh kahkahalar atarken koltukta kaltaklar / Bok gibi gidiş, özgürlük markajda

Şüphesiz, adından ve içeriğinden de anlaşılacağı gibi isyan haykıran bu şarkıyı ve icracısını ilk bakışta ne Burgoslu Jorge’yle, ne de Bülent Arınç’la karşılaştırabiliriz.

Oysa biraz deşersek, velev ki zamanlar, kişiler ve kimlikler çok farklı olsun, bilinçaltı reflekslerde ortak bir stereotipin ve dürtünün devreye girdiğini saptamamız gerekiyor.

***

ÖYLE, çünkü Pit10 muhtemelen burjuva sosyetikleri kastederek “şuh kahkaha atankaltaklar” diye tempo tutarken; Arınç aşağı yukarı aynı kesimi çağrıştırarak“kadın uluorta kahkaha atmayacak”derken ve Jorge de Deccal’e atıfta bulunarak “gülen günahkâr zebani ateşinde yanar” sözleriyle tehdit ederken, hepsinin geri planında hem o gülmek fiiline kuşku ve tedirginlikle bakan, hem de bilhassa bunu dişi cinselliğinin baştan çıkarıcı bir tezahürü, fettan bir işvesi olarak algılayan ruhiyat yatıyor.

Hatta “Dün kahkahalar yükseliyorken evinizden / Bendim geçen ey sevgili sandalla denizden”diyen Yahya Kemal’in bile aynı hissiyata tercüman olduğunu söyleyebiliriz.

Zaten cuma günü örneklediğim “Hatun güldü, yarı yarıya yatağına girdi” şeklindeki Fransız atasözü de son tahlilde “egemen erkek kültürü” diye tanımlayabileceğimiz ve hemen hemen tüm uygarlıkları az çok etkileyen bu genel ruhiyatın popüler bir varyantını yansıtıyor.

***

ÜSTELİK unutmayalım! Biz bu “gülmeksizlik kültürünü” gerek kadın, gerek erkek açısından “pişmiş kelle gibi sırıtma” raddesinde sıradanlaştırmış bir toplumuz.

Daha artı biz estetiklerimizi, yani estetiksizliklerimizi “Niye Atatürk’ü hep somurtkan yapıyorsunuz” sorusuna “Başını kaşıyacak vakti mi vardı ki gülsün” diye terslemeye cüret eden ve “heykeltıraş” (!) diye hüküm süren taşçı yamaklarının keserinde yontuyoruz.

Dolayısıyla, kadın kahkahalarının hoş karşılanmamasını ve rap şarkıda kaltaklık yahut ahlâkçı söylemde iffetsizlik olarak nitelendirilmesini bütün bu veriler ışında değerlendirmek ve fazla yadırgamamak gerekiyor.

Tâ ki Aristo’nun Poetika’sındaki insanî hasleti bütünüyle özümseyene kadar...

[email protected]

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar