Hilâl KAPLAN
Her şey biz yaşarken oldu.
Türkiye ve içinde bulunduğu coğrafya, son on yıl içerisinde, radikal biçimde değişti.
ABD'nin desteğiyle büyümüş olan Saddam yıkıldı. Yerine, yine ABD'nin desteğiyle palazlanan ve gittikçe artan biçimde Şiilik üzerinden ayrımcılığa giden, Kürtleri ve Sünnileri yabancılaştıran başka bir otoriter düzen kuruldu. Türkiye, uzunca zaman bu rejimin sürdürülemez olduğuna, Sünni çoğunlukta bir noktadan sonra 'patlama' yaratacağına dikkat çekiyordu. Ki öngörüsü sanılandan kısa sürede haklı çıktı. Suriye'de palazlanan ve kendilerine 'İslâm devleti' diyen barbarlar güruhu, Sünnilerin tepkiselliğinden faydalanarak ilerledi. Musul başta olmak üzere pek çok alanı ele geçirdi. Beceriksiz yöneticiliği iyice ortaya çıkan Maliki düştü; Ak Parti'ye çakacağım diye Maliki'nin ayrımcı politikalarında boncuk arayan gazetecilerimiz mavi ekran verdi.
İran, 'büyük şeytan' dediği Amerika'yla masaya oturdu. Suriye'de ölü sayısı 200.000'e çıkan 'iç savaş'ta, zalim rejimin yanında durdu. Yanında durmak ne kelime, silahın yanı sıra bizzat kendi askerlerini gönderdi. ABD'yle anlaşsa da, İsrail'in Suriye muhalefetine tercih ettiğini söylediği Esed'i ölümüne savunsa da 'direniş ekseni' diye kendini 'pazarlamaya' devam ediyor. Batı'nın İran'la masaya oturması gerektiğini savunan, bunu ülkenin normalleşmesi için elzem gören Türkiye doğrulanmış oldu. Tek farkla: Batı bu adımı, Suriyeli muhalifleri İran ve güdümündeki Esed'den daha 'tehlikeli' gördüğü için attı. Ne de olsa binlerce kişiyi öldürüp kimyasal silahlarını teslim eden Esed de, onun hamisi İran da daha çalışılabilir ortaklardı.
Suriye, bölge halklarının özgürlük arayışındaki en kanlı durak oldu. Batı'nın önce destekleyeceği taahhütünü verdiği ve ardından yalnız bıraktığı Suriye muhalefeti bölük pörçük duruma geldi. Bu iktidar boşluğuna Irak ve Esed rejiminin de yardımıyla IŞİD oturdu. Türkiye'nin üç yıldır anlatmaya çalıştığı -''ılımlı' muhalifler desteklenmediği takdirde, bölgede oluşacak otorite boşluğunu radikal oluşumlar dolduracağı'- 'kehaneti' gerçekleşti.
Adalet ve özgürlük şiarıyla yola çıkanların duvara tosladığı ikinci ülke de Mısır oldu. Demokratik meşruiyeti tartışılmaz olan hükümet bir sene içinde yıkıldı. Başta cumhurbaşkanı Mursi olmak üzere seçilmişler hapislere tıkıldı. Sivil göstericiler tarandı. Yaklaşık 1500 sivil öldürüldü. Türkiye, darbeye darbe diyen tek bölge ülkesi oldu. Mısır'la ilişkileri askıya aldı.
Bulunduğumuz coğrafya, stratejik bir kopuş yaşıyor. Yüz yıldır üzerimize zorlanan bir tarihten kopuş bu, giydirilmeye çalışılmış deli gömleğine bir başkaldırış da denebilir. Çok acılar çekildi ve daha çok acılar çekilecek. Ancak bu resim karşısında yapamayacağımız tek şey ellerimizi bağlayıp oturmak ya da güç şimdilik ellerinde diye kanlı ellere 'reel politika' deyip sarılmak…
Türkiye, Kemalist rejimin sırtını döndüğü etki hinterlandına hızlı bir dönüş yapıyor. Suriye ve Irak'la ilgili öngörüleri haklı çıktı. Esed'i ve Maliki'yi desteklemiş olsaydı, bölgede etkinlik alanımızı tekrar inşa edene dek belki bir yüz yıl daha kaybetmiş olacaktık.
Mübarek'i üç haftada deviren kalabalıklar, ordunun 'kardeş kavgası'nı önlemek için değil, sömürü düzenini devam ettirmek için başa geldiğine ikna olduktan sonra, bizim 12 Eylülcülerle yaptığımız gibi, darbecileriyle yüzleşecekler. Ve o gün, Türkiye, Mısır'daki etkinliğini de artırmış bir ülke olarak tebarüz edecek.
Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığı'ndan Başbakanlığa uzanan yolculuğu, Türkiye'nin artık sadece kendi sınırlarına sığmadığının da bir göstergesidir aynı zamanda. Türkiye'yi köksüz ve hafızasız bir ülke gibi davranmadığı için 'neo-Osmanlıcılık'la suçlayanların, 'neo-Romacılık'ın bir formu olan Avrupa Birliği'ne methiyeler düzen kişiler olması şüphesiz tesadüf değil.
Wikileaks belgelerindeki adıyla 'tehlikeli adam'ın Başbakanlığı hayırlı olsun. Yol uzun, yük ağır; Allah utandırmasın.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019