Kemal BURKAY
Covid-19 denen virüsün dünyamızda yarattığı salgın ve dehşet, biz insanları ister istemez hayat ve kendi durumumuz üzerinde düşünmeye itiyor.
Böyle bir salgınla karşılaşınca nerdeyse pusulayı şaşırdık, hayatımız değişti… Bundan sonra ne olacak sorusunu kendimize soruyoruz. İnsanlık önemli bir değişim mi yaşayacak, yoksa salgın hafifleyip söndükten sonra her şey eskisi gibi mi olacak?
Pandemi diye nitelenen bu tür salgınlar insanlığın hayatında yeni bir olay değil. Geçmişte veba salgını yüzbinlerce insanın ölümüne, Birinci Dünya Savaşı sırasındaki İspanyol Gribi denen grip salgını ise yüz milyondan fazla insanın ölümüne yol açmıştı. Üstelik o dönemde nüfus bugüne göre oldukça azdı, sanırım bir milyar dolayında…
Bizim çocukluğumuzda (1940’lı yıllarda) çiçek hastalığı, kızıl, kızamık gibi salgınlar çocukları kırıp geçiriyordu. Bunlar özellikle kış ayları kendini gösterince bir tek köyde bile onlarca çocuk hayatını yitirir, çiçek hastalığı ayrıca pek çoklarını kör ederdi. Verem ise çocuk ve gençlerin yanı sıra büyükleri de erken zamanda hayattan koparırdı.
Hayvanlar bakımından da benzer salgınlar vardı. Örneğin şap hastalığı sığırları kırımdan geçirirdi.
Modern tıp bu hastalıklara çareler buldu, aşı ve tedavi yöntemleriyle bunlar artık önlenebiliyor.
Ama zamanla kuş gribi, domuz gribi yeni grip türleri ve AİDS gibi bulaşıcı hastalıklar ortaya çıktı. Eskiden beri var olan ve bir türlü çaresi bulunamayan kanser ise çevre kirlenmesi, besin maddelerinin bozulması ve diğer bir dizi nedenle çağımızın yaygın bir hastalığına dönüştü.
Şunu biliyoruz: Hayatla birlikte hastalık da var. Hem insanlar için, hem diğer canlılar; hayvanlar, bitkiler için. Tıp ne denli ilerlemiş olsa, bir bölümüne çare bulunsa bile yenileri her zaman ortaya çıkabiliyor.
Aslında hayat ebedi değil, bunu da biliyoruz. Yalnız canlılar bakımından değil, cansız varlıkların da kısa ya da uzun bir ömrü var. Bir şiirimde şöyle demiştim:
Zirveden düşen koca taş da
Ufalır, toz olur zamanla…
Bir başka şiirimde de şöyle demiştim:
Gün gelir dünya bile ölür,
Güneş duman olur.
Evet, dünyanın ve güneşin, milyarlarca yılla ölçülse bile, bir ömrü olduğunu, bir gün sona ereceğini biliyoruz. Bilim güneşin, ömrünün sonuna doğru genişleyip dünyayı için alacağını, böylece canlı hayatın tümden sona ereceğini, sonra güneşin kendisinin de soğuyup söneceğini söylüyor.
O zamana kadar insanlar başka bir güneşin kıyısındaki, hayata uygun başka bir gezegene taşınabilirler mi, ya da bu işin başka türlü çaresini bulurlar mı, onu bilemeyiz…
Tabi biz insanlar, eğer daha önce, bir atom savaşıyla veya başka şekilde dünyada canlı hayata son vermez ya da hayatı çekilmez hale getirmezsek… Bir yazımda da, artan çevre kirliliği, ısınma ve bunun yol açtığı doğal dengenin bozulması, seller, fırtınalar vb. felaketler nedeniyle şöyle demiştim: Bu gidişle, bir atom savaşı çılgınlığına da gerek kalmayacak, hızla artan çevre kirliliği ve iklim değişikliği, dünyamızda hayatı bitirecek…
İki yıl önce yaşama veda eden ünlü İngiliz fizikçisi Stephen Hawking, bu konuda ciddi uyarı yapanlardan biriydi ve “belki de son çıkışı geçmek üzereyiz,” demişti.
Evet, desen demesen hayatın bir sonu olsa da bu bizim, sözde dünyanın tek akıllı yaratıkları olan insanların, işi oluruna bırakmamızı, olup bitenler konusunda “ne olacaksa olsun” dememizi gerektirmez. Aklımızı iyiye kullanıp hayatı güzel kılmak da elimizde, kötüye kullanıp hayatı kendimize ve başkalarına cehennem etmek de. Bu ise dünyadaki canlı hayata, çevreye ve bizzat insan ilişkilerine, sosyal hayata yönelik izleyeceğimiz politikalara bağlıdır.
Gelecek yazımda devam edeceğim.
3 Mayıs 2020
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2022
28.08.2021
16.05.2020
12.05.2020
8.05.2020
4.05.2020
29.01.2020
18.10.2019
10.10.2019
24.03.2020