Murat BELGE
Birkaç gündür “demokrasinin sigortası” üstüne yazıyorum. Normal ahvalde bu sigorta toplumun kendisidir. Seçtiğin adamdan memnun kalmadın mı ( kalmama nedeni anti-demokratik davranışları da olabilir), bir daha seçmezsin. Olur biter.
Ama, işte, öyle o kadar kolay “olup bitmez”. Onun için toplumlar “kuvvetler ayrılığı” gibi ilkeleri formüllendirmiş, bunlara uygun kurumlar kurmuşlardır. Toplum nihaî karar merciidir, ama ağır hareket eder, karara varması zaman alır.
Bunlar, genel durumlar. Gözümüzü Türkiye’ye çevirdiğimizde, daha özgül davranış biçimleriyle karşılaşıyoruz. Son bir yıllık hükümet icraatına “demokratik” denebilir mi? Denemez. Yargı kurumlarının oluşumunda Yürütme’ye Başbakan’ın istediği türden yetki vermek demokrasiye uyar mı? Uymaz. İnternet ortamı için hazırlanan yasalar bilgi alış verişini, haberleşme özgürlüğünü vb. kısıtlar mı? Kısıtlar. Peki, bu durumda, yapılan ilk seçimde toplum iktidara “dur” der mi? Demez.
Demez diye toplumu suçlamanın anlamı yok. Toplumun öyle değil de böyle davranmasının geçerli nedenleri olduğunu düşünmek gerekir. Bunu düşünmek de bizi “alternatifsizlik” sorunuyla karşı karşıya getirecektir.
Türkiye’de kendilerini “toplumun seçkinleri” olarak görenlerin en sık başvurdukları mecaz “uyuyan kitleler” mecazıdır. Onun için de bu siyasî jargonda “uyandırma” fiiline sık sık başvurulur. Bunun gibi bir de “koyun sürüsü” benzetmesi pek revaçtadır. Onu söylemek her şeyi açıklar.
Oysa uyuyan falan yok. Örneğin, şu son konjonktürü biçimlendiren olay ciddi yolsuzluğa işaret eden bazı belirtilerin ortaya çıkması oldu. Toplum ne diyor, bu iddialara karşılık? Güvenilir anket şirketlerinin araştırmalarına göre, hatırısayılır bir çoğunluk, “inanırım, olmuştur,” diyor. Bu bir “uyuma” özelliği değil. Bu sefer “paralel devlet” iddiasını soruyorlar. “Vardır,” diyor. Bu, bazımıza, çelişki gibi görünüyor belki. Muhtemelen birine “evet” diyenlerin bir kısmı öbürüne “hayır” diyordur. Ama aynı çoğunluk ikisine de “evet” dediğine göre, çoğunluk ona da inanıyor, ötekine de. Peki, işin doğrusu da bu değil mi?
Kimse uyumuyor. Ama gözlemledikleri, anlamlandırdıkları olaylar karşısında, farklı tavır alıyorlar. Bu da bir “düşüncesizlik” falan değil, tersine, düşünceye, bir deney birikimine dayanan bir tavır.
Toplumların davranışları, tepkilerini göstermeleri ağır olur, zaman alır, demiştim. Toplum, daha önceleri yaşayarak edindiği deneyimlerin sonucuna göre hareket ediyor. Şu anda şu işleri yapan AKP’nin karşısında birinci rakip CHP mi? Öyle. Eh, bu toplumun CHP hakkında, CHP’nin hâlen temsil etmekte olduğu ideoloji hakkında yeterince deneyimi, yeterince bilgisi var. Tek-parti dönemi çok gerilerde kaldı diye düşünebiliriz; doğru da, geride kaldığı. Ama toplumsal bellek böyle bir şey: denizlerin geç ısınıp geç soğuması gibi, belki algılaması gecikiyor, ama algılamadığını da kolay kolay unutmuyor.
Ayrıca, CHP’yi tanımanın tek yolu “tek-parti dönemi”ni hatırlamak değil. Her darbe döneminde darbecilerin yanında CHP’lileri görmüş. Şunun şurasında, daha iki gün önce, Kılıçdaroğlu, “Nerede bu Ergenekon? Gidip üye olacağım,” demiyor muydu?
CHP bir dönemde değişir gibi oldu: Ecevit’le birlikte. 12 Mart hükümetine bakan vermeye karşı çıkan Ecevit sonra da İnönü’ye karşı kongre kazanıp partiyi değiştireceği umudunu verince, gene bu “uyuyan” toplum CHP’yi en azından “birinci parti” yaptı. Hem bu Ecevit, o dönemde, muhafazakâr bir simge falan da değildi. Komünist olduğuna dair aleyhte propagandası yapılan biriydi. Buna rağmen de en çok oyu olan parti olarak çıkmıştı seçimden.
Ama bir zaman sonra, Ecevit kendi mitini yedi. CHP bugün her zamankinden daha CHP. “Durum devam ediyor.”
Onun için, diyelim “flaş” bir yolsuzluk haberi patladı, AKP’nin oyunda bir düşüş görülüyor. Ama aradan on gün geçince, eski orana dönülüyor. Bunu söyleyen çok kişi var artık. İktidar bir sorun haline geldi, eyvallah! Ama uzun vadede belimizi büken sorun iktidarın olması değil, alternatifinin olamaması.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Ermeni Soykırımı
Ermeni Soykırımı silahsız ermeni halkından 1911 de bilmem kaçıncı kez silah toplandı. 1914 te seferberlikte Ermeni erkekleri askere alındı. Tekrar Ermeni halkından olmayan silah toplandı (silahı olmayanlara uyduruk silah satıp toplandı). Çanakkale de sarıkamış ta ölemeyen Ermeni erler amele taburlarına toplandı. guruplar halinde kendi toplu mezarları kazdırılıp infaz edildi. sonra erkeksiz silahsız sivil Ermeni halkının ırzına geçildi. Soykırımının en son aşaması inkar hala 2012 de devam ediyor
Ermeni Soykırımı
Ermeni Soykırımı silahsız ermeni halkından 1911 de bilmem kaçıncı kez silah toplandı. 1914 te seferberlikte Ermeni erkekleri askere alındı. Tekrar Ermeni halkından olmayan silah toplandı (silahı olmayanlara uyduruk silah satıp toplandı). Çanakkale de sarıkamış ta ölemeyen Ermeni erler amele taburlarına toplandı. guruplar halinde kendi toplu mezarları kazdırılıp infaz edildi. sonra erkeksiz silahsız sivil Ermeni halkının ırzına geçildi. Soykırımının en son aşaması inkar hala 2012 de devam ediyor