Sezin ÖNEY
3-4 Şubat'taki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kurultayı'nın, Türk siyasi tarihinde geriye bıraktığı en önemli iz, 15 Temmuz 2018'de gerçekleşecek bir erken seçimi tetiklemesi olmuş olabilir.
"Parti içi demokrasi" başka bir şey, karışıklık başka birşey. "Mükerrer oy" tartışmalarının, CHP tabanı ötesinde, 16 Nisan 2017 Referandumu'nun tüm "Hayır" oyu verenlerin belleğinde yer eden travmayı, gayet nahoş biçimde canlandırdığı açık. Siyaset psikolojisi açısından, böyle bir tartışmanın gerçekleşmiş olması dahi büyük bir hata.
Bunun ötesinde CHP, (2011'den bugüne gelen ama aslında çok çok daha öncelere de yayılan) temel yaşamsal sorunlarını çözmemiş olmanın, bu sorunlarla yüzleşmemiş olmanın, kendisini müthiş bir sıkışmışlığa hapsetmesine tanık oluyor. Hep halının altına süprülmüş sorunlar depreşince de, "ana muhalefet partisi olarak, kendi içinde de ana muhalefetlere sahip olmak" gibi bir gerçek krizle karşı karşıya kalıyor.
Bana kalırsa: erken seçim için koşullar oluştu çünkü muhalefette, sürpriz yok. Hattâ, nabız da yok.
Türkiye, giderek 2012-2016 arası Rusya'daki politik manzaraya benzeyen bir siyasi satha doğru ilerliyor.
Nedir bu satıh? İktidar partisi, genel seçimlerde yüzde 50 üzerini yakayabilirken, muhalefet partileri 10'lu rakamlarda birbirleri ardına sıralanıyorlar.
Hattâ, Türkiye'de şu an, 2014 Rusyası'na benzer bir siyasi düzlem de şekilleniyor. O sene, Kremlin'in, Ukrayna'da Donbass'a askerî müdahalesi ve Kırım'ı Rusya topraklarına katması ile şekillenen, milliyetçi ve savaşın eleştirilmesine kesinkes tahammülsüz bir siyasi atmosfer söz konusuydu. Bugünkü Afrin-Zeytin Dalı Harekâtı atmosferini anımsattı mı?
"10'lu rakamlardaki muhalefet" olasılığına bakalım:
CHP'de bir süredir, sessiz sedasız bir kan kaybı var. Beş puanlık bir kayıptan bahsediyoruz: Partinin toplam oy havuzunun yüzde 20'sinden. Oy kayışı da, İYİ Parti'ye doğru gerçekleşiyor. Benzer şekilde, Milliyetçi Hareket Partisi'nden de (MHP), İyi Parti'ye doğru bir kayış gözüküyor.
Ben, Metropoll Araştırma'nın, "Türkiye'nin Nabzı" araştırması verileri üzerinden, Ocak 2018 itibariyle benim gözüme gözüken siyasi topoğrafyayı betimliyorum. Ve bu politik şekillenme de, bugün seçim olsa, dört partili bir Meclis tablosuna işaret ediyor: Adalet ve Kalkınma Partisi (içine atılmış Milliyetçi Hareket Partisi "şekeri" erimiş olarak), Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Demokratik Partisi ve İYİ Parti.
Parti tercihleri sorulduğunda, kararsızların "yüksek profili" dikkat çekici. Kararsızlar dağıtıldığında ise, Kasım 2015 seçimleriyle bugünün farkı, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin oyunu korurken, CHP ve MHP'de ciddi düşüşler yaşanmakta olduğu. Diğer bir dikkat çekici husus, Halkların Demokratik Partisi ve İYİ Parti'nin ise, (yüzde 10 kuralı dursa bile) baraj sorunu yaşamayacak gibi gözükmeleri.
İYİ Parti'nin başarısından veya büyük bir çıkış ivmesi yakalamış olmasından ziyade, CHP ve MHP'deki iç sıkışmaların tezahürü. Her iki partide de, farklı sebeplerle, "esmiyor": esmeyen de şey de liderlik rüzgârı veya hattâ esintisi-meltemi.
Ve Türkiye'de "liderlik", partinin kadrolarının, programının, teşkilatlarının ne ve nasıl olduğundan çok çok daha önemli bir belirleyici etken.
Tekrar ediyorum: Türkiye'de bir partinin oy potansiyelini belirleyen birinci faktör, liderlik.
Türkiye'nin siyasî tarihi geneli boyunca, "liderliğin" böyle kilit bir önemi olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, dünya genelinde de, "popülist bir sapma" yaşandığı bu dönemde, Türkiye'de "lider figürü", "karizmatik liderlik" her şeyin daha da önüne geçen bir politik etken olarak karşımıza çıkıyor.
Sistem de buna göre şekillendiriliyor ve aynı zamanda da, sistem kendi kendini de "lider odaklı" şekillendiriyor – tek taraflı bir durum da söz konusu değil yani. Diğer bir deyişle, "başkanlık sistemine geçiş" süreci ötesinde, seçmen beklentileri ve yönelimleri de, giderek artan boyutta "lider odaklı" hâle geliyor.
"Karizmatik liderlik" konusu, popülizm çerçevesinde, neredeyse 15 yıldır üzerine okuyup çalıştığım bir alan. Bu konu, aslında, hayatımızda liderlerin giderek artan etkisine bakılırsa, çok da eksik çalışılmış bir alan. 21. yüzyıl itibariyle, liderliğin bu kadar önem kazanacağını açıkçası ben de tahmin etmezdim ve insanlık olarak bu "tercihimizi" de rasyonel olarak açıklayabilsem de, anlayamıyorum.
Türkiye için "ideal popülist karizmatik lider" tiplemesinin "yemek tarifi" gibi içermesi gereken "malzemelerini," dikkat edilmesi gereken "püf noktalarını" saymak da mümkün.
-Belagatı güçlü, yani ağzı laf yapan;
-Açık sözlü (her ne söylüyorsa, bodoslama dile getiren);
-Söylediğini dinleten, güçlü ve kararlı (hattâ güçlülük ve kararlılık algısını etrafına saçan);
-Duygusal (hattâ duygudan duyguya geçen ve karşısındakine de bu duyguları yaşatan);
-Erkek enerjisi yüksek;
-Öncü;
-"Yapan"... (Veya öyle gözüken).
Evet; kadın liderler için de (maalesef) geçerli olan bu: "erkek gibi olmak". Bu tipleme benim onayladığım bir tipleme değil; ama şu an geçerli olan bu...
Bir kültür, hiçbir zaman belli kodlamalara mahkûm değildir ve elbette kırılma, dönüşüm noktaları yaşanır, gerçekleşir. Ancak, bugünkü gerçekliğimiz tam da böyle bir "liderlik" iklimine denk düşüyor.
İronik biçimde, Selahattin Demirtaş ve Recep Tayyip Erdoğan, 2014-2015 döneminde pozitif-negatif zıt kutuplar olarak, liderlik bakımından "tez" ve "anti-tez" oluşturuyorlardı: o döneme, liderler perspektifinden, bir de bu gözle bakmakta yarar var.
CHP Kurultayı'nda Muharrem İnce'nin "tribünlerde yarattığı" coşkuyu da, "karizmatik lider" kodlamamız çerçevesinde okumak lazım. İlginç şekilde, yarattığı pozitif-negatif elektriklenme açısından, CHP İstanbul İl Başkanı seçilen Canan Kaftancıoğlu da "erkek enerjili" ve "bodoslama" bir tipleme çiziyordu. Ve tabii kutuplaştırıcı...
Kutuplaşmadan şikâyet ediyor olabiliriz: ama toplumsal olarak, bu kutuplaşma ortamı var oldukça da, savrolduğumuz kutuplarda bizleri koruyacak liderlere ihtiyaç duyma güdümüz (doğal olarak) yükseliyor.
Evet; tuhaf ama gerçek: Türkiye'de, şu an bir lider için söylenebilecek en negatif şey, aslında şu: "iyi biri." Türkiye'de siyaseten, sevme veya nefret etme duygularımızı harekete geçiren figürlere, lider olarak zaten zaafımız vardı.
Kutuplaşma da, bahsettiğim "sığınacak korunaklı liman arama" güdüsünü açığa çıkardı ve "maço," "pazularını konuşarak veya bir şekilde gösteren lider" arayışını güçlendirdi.
İYİ Parti'nin pek de bir şey yapmadan ve fazla ortada olmadan sadece Meral Akşener figürü ile yükselebilmesi, CHP'de hem İnce hem de Kaftancıoğlu (ve hattâ Selin Sayek Böke) gündemleri, Türkiye muhalefetinin, hava gibi su gibi "lider" ihtiyacı içinde olduğunu gösteriyor.
CHP açısından bu talep askıda kaldığına (ama sürekli alevlenerek kendini ortaya koyduğuna göre), yüzde 20 civarı seyreden oy seviyesinin, yazın yapılacak bir seçimde, bana kalırsa, yüzde 19 bandına düşmesi mümkün.
Metropoll'den Özer Sencar'a soruyoruz: "Yazlıkçı seçmen" dediğimiz kitle nasıl bir oy potansiyeline sahip?
İki milyon kişilik bir kitleden bahsediyoruz.
"Yazlıkçı seçmenin" katılımının olmadığı durumda, CHP için yüzde 20 "maksimum" bir seviye olur.
"Adalet Yürüyüşü"nün "duruvermesinin" yarattığı boşluğa düşüş de göz önüne alınca, CHP'nin tabanını firesiz olarak sandığa mobilize etmesi, bana çok zor gözüküyor.
2018'in bu ilk çeyreğinde, Afrin ve ötesinde, Suriye'de ve genel olarak da uluslararası ilişkilerinde bir kriz yaşamazsa, Türkiye için 15 Temmuz 2018 genel seçim tarihi olabilir, çünkü muhalefetin "10'lu rakamlara" inmesi, iktidar için cezbedici bir ortam oluşturmakta.
Seçim sürecine giderken de, OHÂL'in kısm
olarak kaldırılması mümkün. 1 Şubat tarihli şu haber de, bu kısmî kaldırmanın işaret fişeği gibiydi:
"OHÂL kapsamında KHK'lerle yasal düzenleme sınırlandırılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi ve Meclis kaynakları, ihraç ya da göreve iade gibi tedbir kararnameleri dışında yasal düzenleme gerektiren KHK çıkarılmayacağını belirtti. Yasa, OHÂL ilan edilen konu dışında KHK çıkarılamayacağını belirtmesine rağmen, kar lastiğinden taşeron işçilere kadro verilmesine kadar pek çok alanda KHK çıkarıldı.
AKP kaynaklarına göre, FETÖ ile mücadele kapsamında ihraç ve iade gibi tedbir kararnamelerinin yanı sıra hızla karar alma ve uygulama amacıyla çıkarılan, yasama alanına giren konularla ilgili gerekli düzenlemeler tamamlandı. Bu nedenle yasal hükümler getiren KHK'lere artık gerek duyulmadığı kaydedilirken, yine de ihraç ve iade gibi tedbir kararnamelerinin çıkarılabileceği söyleniyor.
Bu arada 15 Temmuz sonrasında ihraçların yanı sıra yasal değişiklik gerektiren ihtiyaçlarını da KHK'ler çerçevesinde gideren kurumların bu alanda çalışan bürokratlarına da sözlü olarak ‘Yasama KHK'si çıkarılmayacak. İhtiyaçlarınız varsa 'tasarı taslağı' olarak hazırlık yapın’ talimatı ulaştı."
OHÂL'ın kısmî kaldırılması, bölgesel olarak (12 Eylül sonrası dönemde olduğu gibi) kalması anlamına da gelebilir.
6 aylık bir "es'in", demokratikleşme sürecinin başlangıcı olacağını söylemek de zor. Asıl "2019 maratonu" da, genel seçimler ertesi, çok daha baskın biçimde de başlayabilir.
Zaten, başka bir "seçim alâmeti" daha var ve bu da pek "özgürlükçü" bir alâmet değil.
Şu haber herhalde dikkatinizi çekmiştir:
"Meclis’e sunulan yeni torba yasa tasarısıyla, internette düzenli olarak yapılan her tür ses ve görüntü yayını için lisans almak gerekecek, RTÜK’ün denetimine tabi olunacak. Hükümet, hoşuna gitmeyen yayını mahkeme kararıyla sonlandırabilecek."
Haberi, biraz detayıyla okuyalım:
"Cumhuriyet’ten Sinan Tartanoğlu’nun haberine göre hükümet, 2019 seçimlerine giderken internet üzerinden yapılan televizyon ve radyo yayınları için geniş bir sansür uygulamasına hazırlanıyor.
Konuyla ilgili Meclis’e sunulan 2 Şubat tarihli torba yasa tasarısında, yurtdışından ve yurtiçinden Türkçe olan veya olmayan, internet ortamında düzenli olarak yapılan tüm sesli ve görüntülü yayınlar Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) ağır denetim kurallarına tabi olacak.
İnternet yayınları için önce yayın lisansı alınacak. Lisans almak için yüklü miktarda ücretin yanı sıra, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Emniyet’in güvenlik soruşturmasından geçmek gerekecek. Lisans ile izin verilmiş internet yayınları, RTÜK tarafından içerik denetimine tabi tutulacak. Denetimden geçemeyen yayının lisansı iptal edilebilecek, içeriklerin ayıklanması veya erişim engelleme kararı alınabilecek, alınan kararlar sulh ceza hâkimlikleri kararıyla uygulanacak."
Demek ki, genel seçimlere doğru, fiilî ekran yasağının internet üzerinden delinmesi söz konusu olmayacak, gündem gayet rahat kontrol edilebilecek, milletvekili adayları akıllarına estiği gibi yayın yapamayacak. Şu an için bile izin için başvurulsa ve yüksek meblağlar çıkarılsa, bu izni kim nasıl alabilir?
Yaklaşan seçimin kampanya stratejileri bile açık ve net ortada göz kırpıyor: ana muhalefeti, "terörle" özdeşleştirerek, iyice küçümsemek, aşağılamak ve hattâ adaylarını "toplumsal tepkiyle" sokağa çıkamaz hale getirmek.
Eğer bu seçimler gerçekleştirse ve bugünkü siyasi manzara sandığa taşınırsa, çok da ironik bir durum söz konusu olacak gibi gözüküyor: "eski Türkiye siyasetinin" (Erdoğan öncesi dönemin) son partileri olan Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi, "geride kalma" travmasıyla yüzleşmek durumunda kalacaklar. Bu durum, "Yeni Türkiye" ve Adalet ve Kalkınma Partisi için ne anlama gelir şu an öngörmek mümkün değil ancak, Recep Tayyip Erdoğan, gerçekten de "Eski Türkiye"yi bitirmiş olacak. Bu durum, kim için ne için ne manaya gelir, ne sonuçlar doğurur bilemiyoruz. Çünkü tarihin deneysel bir alanına geçiyoruz: bir tür laboratuar deneyinin içinde gibiyiz-siyasî, sosyal, ekonomik olarak.
Ne çıkarsa, ya çıkarsa gibi hâller. Bugün için erken seçim şartları oluşuyor; ama yarın?
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları










































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024