Yıldız Ramazanoğlu
Biz çocukken henüz ülkemize televizyon teşrif etmemişti. Ailece sinemaya giderdik ama evde böyle hareketli, görüntü saçan bir ekranın olabileceğinden bir yıllığına bizde kalan Alman kızı Angelika’nın ağlamalarıyla haberdar olmuştum. Vakti saati gelince yatmadan önce izlediği çizgi filmi özlüyor, sonra iş anne baba ve memleket hasretine varıp dayanıyordu. Türkçesi epeyce ilerleyince annemin tam o saatlerde anlattığı inanılmaz masal ve hikayelere dalıp, televizyonu unuttu gitti çocuk safiyetiyle. Masallardan sonra Ankara yaşantımızın daha etten kemikten parçası oldu. Annelerimiz şanslıydı; yatana kadar bir kadının yakasını bırakmayan ev işlerini yaparken radyodan en seçkin türkülere eşlik eder, ajanstan dünyada olup bitenleri öğrenir, Orhan Boran’la, Halit Kıvanç’la güler eğlenirlerdi. Fakat hatırlıyorum da radyo tiyatrosunun büyülü halesi ve esrarengiz yolculukları gibisi yoktur.
***
Türkçe’yi mükemmel kullanan seslendirme sanatçıları, inanılmaz atmosfer yaratan müzikler eşliğinde Dostoyevski’nin Beyaz Geceler’inden başlayan nice ünlü eseri seslendirdiler, arkasını yarına bırakıp heyecanlandırarak. Sefiller, Suç ve Ceza, Monte Kristo Kontu, Bir İdam Mahkumunun Son Günü, Kodin gibi eserlere küçücük bir çocukken kulak misafiri olmak bahtiyarlıktı. Henüz görüntünün insanı ezen, hiçbir iş yapmanıza izin vermeden esir alan doğasıyla karşılaşmamıştı kadınlar. İnsanların evlerinde on santim topuklu ayakkabılarla ve düğüne gidecekmiş gibi giyinerek dolaştığı, hizmetçilerin eksik olmadığı, kahyaların azarlandığı evler. Şu dünyada birine aşık olmak ya da olmuş gibi yapmak, eğlenmek, süslenmek, entrika çevirmek, vitrin bakmak dışında işi olmayan ve rol model olarak hayatımıza giren tuhaf kadınlardan da haberimiz yoktu. Öte yandan insanın kendinden başka olanı bilmek görmek istemesi çok insani bir talep.
Görsel dilin gücü reddedilemez, yok sayılamaz, görsel iletişimdeki akıl almaz gelişmelerin toplumları dönüştürmesi, beklentileri talepleri, iyi doğru ve güzele yüklediğimiz anlamları değiştirmesi kaçınılmazdı. Gözlerimiz sonsuz uyaranla karşı karşıya artık. Nasıl yaşar neyi ne kadar tüketirsek mutlu olacağımıza dair bilgiler birörnek yaşam dayatmalarıyla birlikte hayatımızı şekillendiriyor. Kuşağımdaki birçok insanın hayatından ilk dizi deneyimimiz olan Dallas geçmiştir hem de nice izler bırakarak. Komşuların bir evde toplanması, sokakların in cin top oynayan sessizliği, esnafın dükkanı kapatmak için acele etmesi, yemek saatlerinin diziye göre değişmesi, birkaç saniyelik yakınlaşma sahnesinin çoluk çocuk ailelerin ortasında yıl gibi uzaması.
***
Fakat gelinen nokta gerçekten ibret-i alem bir kısırlıkta. Milyonlarca kadın evlilik, stil vs. gibi başlıklarla esir alındı. İnsanlar yaşamlarından uzaklaşmak, başka hayatlara tanık olmak istiyor, bu roman hikaye okuma ihtiyacının kitle kültürüne uyarlanma biçimi belki.
Esra Erol ilk kez Dest-i izdivaç programıyla ortaya çıktığında birkaç dakika bakmak isterken bir saat takıldığım günler çok olurdu. Gerçekten evlenmek için Anadolu’nun dört bir yanından gelen hakiki insanlar vardı. Bu yolla evlenmenin sıhhati tartışılabilir elbette fakat biz seyirciler toplumun profilini, evlilik ve hayat etrafında dönen tartışmaları izleme, içinde yaşadığımız toplumu ve kendimizi biraz daha yakından tanıma imkanı bulurduk. En önemlisi de boşanmış kadınların bütün çocukları alması ve erkeklerin çocuk sorunum yok söylemiyle eş aramaya çıkması mahkum edilmişti sürekli kınamalarla. Şimdi hakiki bir şey yok, bir örnek kartondan kadın ve erkeğin her türlü seviyeden yoksun şovuyla karşı karşıyayız. Halk kültürünün doğal öğrenme ikliminin tamamen dışında, insanı sürekli daha aşağılara çeken bir kitle kültürü oluşturmak, yaşamın çaresizlikleri ve monotonluğu karşısında köşeye sıkışmış insana dayatılan programlar. Bütün kanallar aynı yolu izlediğinden seçenekten söz edilemez.
Yirminci yüzyılın en önemli buluşlarından biri olan televizyon, dünyadaki boş vakit değerlendirme araçlarının en yaygını. Türkiye insanının izleme oranı, neredeyse günün yarısını TV karşısında geçiren ABD toplumuyla yarışıyor. Kadın kuşağı programları üzerine yeniden düşünme, toplum olarak yaptırım gücümüzü kullanma vakti geldi de geçiyor.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2020
23.12.2020
16.12.2020
9.02.2020
25.11.2020
11.11.2020
4.01.2020
28.10.2020
14.10.2020
30.09.2020