Ahmet ÖZTÜRK
Bir yerel yönetim seçimleri daha yaklaşıyor… Siyasi partiler aday bulmanın, kifayetsiz muhterisler de listelerde yer kapmanın telaşında şu sıra... Karanlık mahfillerde toplanılıyor, ayak oyunlarına dayalı ucuzun da ucuzu stratejiler geliştiriliyor… Gırla giden pazarlıklarda vaatlerin bini bir para… Her şey var da, “Kim, nasıl bir yerel yönetim istiyor?”, “Göreve talip olduğu kente nasıl bir vizyon biçiyor?”, “Kentsel politikalar hangi ihtiyaçlar üzerinden şekillendiriliyor?” gibi birçok sorunun yanıtı yok ortalıklarda... Her dönem, her yere aday olup bir şekilde seçilmeyi beceren siyaset esnafının bu konuda hiçbir fikri de yok zaten... Buna gerek de görmüyorlar ayrıca… Toplumsal muhalefetin her alandaki gerilemesine koşut olarak ideolojik belirleyicilikte de irtifa kaybetmesi, siyaset alanında düşünsel geri plan yaratma gibi zorunluluğu da ortadan kaldırdı tümüyle… Bunda küresel güçlere kayıtsız şartsız biat eden egemen siyasetin, serbest piyasa ekonomisinin sonsuza değin egemen olacağı yönündeki bir palavrayı genel kabulmüş gibi topluma yutturmasının payı çok elbette… En kötüsü de şu ki, “Dünyada işler böyle gidiyor, biz neyi tartışacağız?” kıvamındaki toplum, yaşamsal önemdeki konularda bile yapılan tartışmaları gereksiz laf kalabalığı olarak görüyor… Mensup olduğu partinin lideri yada iltisaklı olduğu kanaat önderinin her şeyi bitamam dile getirdiğini ve bunların da tartışmasız gerçekler olduğuna iman ederek farklı görüşlere en başından kendini kapatıyor… Kabul etmek gerekir ki tüm meselelere evrensel ölçekten bakma gibi bir yaklaşıma sahip egemen sol anlayışın de “yerel” diye bir derdi olmadı yakın zamana kadar… İşin tuhafı kendi sokağı için fikir üretmekten aciz olan bizler, başka sokaklarda, dünyayı kurtaracağını sandığımız fikirlerle dolaşıyoruz… Devrimin ardından her şeyi düzelteceğimizi düşünerek yaşadığımız çevrenin geri döndürülemez biçimde tahrip edilmesini seyrediyoruz… Kamuoyuna mal olmuş kimi olaylar müstesna, kentlerimizin doğal, tarihi, kültürel yapısını talan eden uygulamalar sürerken, genel politikalara odaklanmış bir siyasal hat yerelde de öncelikli oluyor…
HALKIN VERECEĞİ HER YANIT KENDİ YARARINA OLUR MU
Katıldığım her toplantıda not alırım… Zaman zaman bakıp geçmişi anımsamaya çalıştığım 20-25 yıllık ajandalarım duruyor evimde… Onların sayfaları arasında gezinirken toplumun da, bizlerin de ne kadar geriye gittiğini çok daha iyi anlıyor insan… Pek çok yerel seçim arifesinde bir dolu toplantı yapmışız arkadaşlarla… Kentteki sosyalistler olarak adaylarımız olmuş, seçim bildirgeleri yayımlamışız… Bir bildirgemizin ruhuna, kıran kırana tartışmaların ardından “Avrupa Kentsel Şartı” egemen olmuş örneğin… Bir diğerinde “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nı tartışmışız… Şart’a Türkiye’nin koyduğu çekincelerin kaldırılmasını istemiş, içindeki hükümlerin acilen hayata geçirilmesini talep etmişiz… Biraz sezgisel olsa da önemli konulara değinmişiz aslında… Şayet böyle bir siyasi iklimi yeşertebilmiş olsaydık, bugünkü “kayyım” rezaleti yaşanmayabilir, ülke nüfusunun yarıya yakın bölümünün atanmışlar tarafından yönetilmesi gibi bir garabet önleyebilirdik örneğin… Ayrımsız tüm bildirgelerimizde “katılım” çok önemsenen bir kavram olarak esaslı bir başlığı oluşturmuş… “Yerinden yönetim” sözcüğünün çokça kullanıldığı bildirgelerimizde, demokratik bir yerel yönetimin ancak yerel katılım yollarının her kesime açık olmasına bağlı olduğunu söylemiş, sıradan sokak düzenlemelerinden büyük kentsel dönüşüm projelerine kadar her şeyin o çevrede yaşayan halka sorularak yapılması gerektiğini ifade etmişiz… Fena da etmemişiz aslında, en azından tartışmalara zemin oluşturacak fikri bir altyapı oluşturduğumuz gibi, kente vizyon olmasa da farklı bir bakış açısı sunmuşuz… Zaman zaman bakarım o metinlere, oradaki naiflik çok çarpıcı gelir… Çarpıcı gelen bir diğer şey de artık bunları tartışamıyor oluşumuz… “Yerel yönetimlerde özerklik”, “özyönetim”, “yerinden yönetim” gibi meseleleri konuşmaya kalkmak, kimi yaftalamaları en baştan kabul edip savcılık ifadesine hazır olmanızı da gerektiriyor… Nefret söylemi ile yükselecek ulusalcı histereyi göğüsleme zorunluluğu da cabası… Zaman zaman da tartışır, başka türlü formülasyonlar geliştirebilir miydik sorusuna yanıtlar ararım… Son dönemlerde “Katılım” kavramı üzerinde yoğunlaştım mesela… Sınırlarının popülizmle nerede çakışıp, nerede ayrıştığı konusunda tereddütlerim oluştu… İnsanlığa karşı işlenen bir suç olan “İdam cezası” örneğinde olduğu gibi kente karşı işlenen suçlar ya da evrensel ölçekte kabul görmüş şehircilik uygulamaları hakkında halka sorular sorulabilir mi acaba? Biraz üstenci bir cümle olacak ama halkın vereceği her yanıt halkın yararına olur mu gerçekten? Halkın iradesini yok sayan davranışlar demokratik, katılımcı anlayışlarla çelişir mi? Böyle davranırsak “halka rağmen” davranıp düpedüz vesayetçilik mi yapmış oluruz?
SIRA DIŞI BİR BELEDİYECİLİK HİZMETLERİ
Mademki yerel sorunları konuşuyoruz, yaşadığım yerelden örnekler vererek açıklamaya çalışayım o halde… Çaycuma yakın dönemlerde içinden iki il çıkarılıp yontularak fazlaca bir şeyi bırakılmayan Zonguldak’ın 92 bin nüfusuyla en büyük üçüncü ilçesi… İlçe merkezinde yaklaşık 28 bin kişi yaşıyor… İlin en önemli tarım topraklarına sahip olmasına karşın, aldığı sanayi yatırımlarıyla bir endüstri kenti kimliği de taşıyor… Anadolu’nun demografisi birbirine çok benzeyen orta halli kasabalardan biri gibi görünüm sergiliyor yani… Geçmişte sol hareketlerin çok güçlü olduğu Çaycuma’da 2014 seçimlerinin ardından iktidara gelen yönetim sözcüğün tam anlamıyla sıra dışı bir belediyecilik hizmeti veriyor… “Çağdaş dünyanın kentlerinde ne varsa Çaycuma’da da aynısı olacak” diyerek işe koyulan yeni yönetim geçen dört buçuk yılda kenti bisiklet yolu ağıyla ördü örneğin… Bisikleti bir spor ve sağlık aracı olmanın yanı sıra ulaşım stratejisinin bir parçası sayarak her türlü standarda sahip kilometrelerce yol yaptı… Seçim bildirgesinde hemşerilerine “Otomobillerinizle vedalaşma zamanı geldi” çağrısı yapan Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, bu uygulamayı trafiğin her türlü kirliliğinden arınmış bir beldeyi kurmak için hayata geçirdiklerini açıkladı. Bununla da yetinilmedi, yeni dönemde, yayalaştırılmış alanlarla tanıştı Çaycuma… Kentin en merkezi yerinde derme çatma tezgahlarda kurulan ve tam bir kentsel kaos oluşturan pazaryerinin modern şekilde yeniden inşa edilen yere taşınmasının ardından ortaya çıkan Çaycuma ölçeğine göre oldukça büyük alan yayalaştırılarak halkın kullanımına sunuldu. Ülkede örneği pek görülmeyecek şekilde yayalaştırılmış alanlarla bisiklet yolları imar planına işlenerek, sonraki yönetimler tarafından ortadan kaldırılmasının önüne geçilmeye çalışıldı…
HALKTAN YANA BELEDİYECİLİKLE AKILCI ÇÖZÜMLER İÇ İÇE
Yeni dönmede topoğrafyasının verdiği avantajlar da kullanılarak, Çaycuma, sözcüğün tam anlamıyla “engelsiz bir kent” haline geldi. Yeni açılan ya da yenilemesi yapılan tüm yollar hiç yükseltisi olmayan yol tasarımıyla inşa edildi… Araç, bisiklet ve yaya yolları aynı düzlemde olan Çaycuma’da, yapılan diğer düzenlemelerle birlikte, hareket edebilir durumdaki her engelli vatandaş, şayet hizmet alacağı kurumun yapısı da uygunsa, hiç kimsenin yardımına gereksinim duymadan her türlü hizmete ulaşabiliyor artık… Dahası belediye birörnek görünümüyle kente kimlik kazandıran ahşap ve beton kent mobilyalarını kendisi üretiyor… Zorunlu haller dışında hiçbir plastik malzeme kullanılmayan ve tümüyle yörenin insanları tarafından yörenin malzemeleri kullanılarak yapılan mobilyalar, son derece ekonomik olduğu için de belediyeye büyük katkı da sağlıyor… İlçede halktan yana belediyeciliğin güzel örneklerini, akılcı çözümleri görmek de mümkün. 83 adet köyü, 5 adet beldesi bulunan ilçe, bu yerleşim birimlerinin idari olduğu kadar ticari merkezi konumunda da… Köylerden her gün yüzlerce minibüsle binlerce vatandaş ilçe merkezine geliyor... İlçe merkezinin çeşitli yerlerine park ederek hizmet vermeye çalışan minibüslerin yarattığı sorunları aşmayı önüne koyan belediye, yeni kurulan pazaryerlerinin hemen yanında, genişçe bir alanda köy minibüs terminali oluşturdu... Köylerden geldikleri araçlardan burada inen vatandaşlar kent merkezine ücretsiz taşımaya başlandı… Oluşturulan ring dahilinde çalışan otobüslerden güzergah üzerinde oturan Çaycumalılar da yararlanıyor... İlçe merkezi bir keşmekeşten arınırken, vatandaşlar da ücretsiz hizmet almanın keyfini sürüyor… Bu uygulama ile Çaycuma Belediyesi her ay ilçe nüfusunun bir buçuk katından fazla insana ücretsiz taşımacılık hizmeti veriliyor… İmar uygulamalarında ayrıksı bir yol izliyor belediye… Bölgede yer alan diğer yerleşimlerde Filyos Irmağı’nın sedde içine alınmasıyla kazanılan alanlar büyük oranda imara açılırken, Çaycuma’da tamamen rekreasyon alanı olarak kullanılıyor… Belediyenin bu alanda kazanılan 120 bin metrekare alanda planladığı Filyospark Yaşam Alanı etap etap inşa ediliyor… Yapımı ilk tamamlanan 20 bin metrekarelik alan bitkilendirmesinin tamamlanmasının ardından yakında hizmete sunulacak…
CILIZ DA OLSA TEHLİKELİ SESLER YÜKSELİYOR
Tüm bunları şunun için anlatıyorum… Bir araştırma şirketi geçtiğimiz hafta yaptığı memnuniyet anketinin sonuçlarını açıkladı Çaycuma’da… O ankete göre halkın kahir ekseriyeti belediyenin uygulamalarına destek veriyor… Ancak çarpıcı kimi sonuçlar da var… Azınsanmayacak kadar çok kişi sokak hayvanlarının toplanmasını ve kendi yaşadıkları ortamlardan uzaklaştırılmasını istiyor… Mevcut Hayvanları Koruma Yasası’na bile aykırı şekilde barınma evine kapatılmasını isteyenler olduğu gibi az sayıda da olsa itlaf edilmesini talep edenler de var… Şimdilik cılız sesler olarak duyulsa da, çağdaş şehirlerin vaz geçilmez unsuru olan bisiklet yolları bile şikâyet konusu o ankete göre… Ağırlıklı olarak yerel AKP örgütü etrafında kümelenmiş bir eşrafla bir grup esnaf kendi dükkanlarının önündeki bisiklet yolunun kaldırılıp yerine otopark yapılmasını istiyor… Kentte bu talebin olası AKP adayının seçim bildirgesine vaat olarak gireceği konuşuluyor… Yayalaştırılmış alanlar için de, çok zayıf da olsa, bu gibi talepler gelebiliyor… İmar uygulamalarında da aynı durum söz konusu… Gerçi ankete pek yansımamış ama yeni planlanan alanlarda yeşil alanların, otoparkların, yol genişliklerinin gereğinden fazla tutularak mağdur edildiğini düşünen vatandaşlar, konut alanına düşen payların yükseltilmesini, diğer alanların azaltılmasını istiyor… Bu konuda açılmış birkaç mahkeme de bulunuyor hatta… Dahası ırmak kenarında yeşil alan olarak planlanan alanların imara açılıp TOKİ’ye tahsis edilerek “ucuz konut” yapılması bile bir fikir olarak öne sürülebiliyor… Şimdilik cılız sesler olarak kalan bu taleplerin her an bir kampanyaya dönüştürülüp ciddi bir yurttaş talebine dönüşme potansiyeli taşıdığını göz önünde tutmak gerekiyor…
KENTLERİN FİZİKSEL DÖNÜŞÜMÜ, İÇİNDE YAŞAYANLARIN TOPLUMSAL DÖNÜŞÜMÜNDEN DAHA HIZLI OLABİLİYOR
Peki, bu durumda yapılması gereken ne gerçekten? Sorunlu bir cümle olacak ama yurttaşlar böyle istiyor diye çağdaş şehircilik ilkelerinden, evrensel ölçekte kabul görmüş planlama esaslarından vaz geçilebilir mi? Katılımcılık adına bu konularda referandum yapılması doğru olabilir mi örneğin? Aslında benim yanıtım net… Bir insan hakkı sorunu olan idam konusunda referandum yapılmasına nasıl karşı çıkıyor, kahir ekseriyet istedi diye yasalara dönmesini kabul etmiyorsak aynı şeyi kentler için de düşünebiliriz pekâlâ… Belki yazmak gereksiz ama yurttaş talebi var diye sokak hayvanlarına zalimane muamele yapılamaz, yeşil alanlar imara açılamaz… Bisiklet yolu, yayalaştırılmış alanlar, trafik lambası olmayan akıllı kavşaklar gibi insan odaklı çağdaş düzenlemelerin ortadan kaldırılması kabul edilemez... Birisi insanlığa karşı işlenmiş suçsa, diğeri de kente karşı işlenmiş suçtur ve biri diğerinden daha önemsiz değildir… Öte yandan kentlerin fiziksel dönüşümü, içinde yaşayanların toplumsal dönüşümünden çok daha hızlı ve kolay olabiliyor… Çaycuma bunun açık örneği olarak duruyor önümüzde… Bir yönetim geldi, halktan yana çağdaş belediyecilik adına pek çok uygulamaya imza atarak, kentin çehresini hızla değiştirdi… Hakim anlayış devam ederse dönüşüm daha da derinleşip yeni bir Cittaslow kenti çıkacak belki de ortaya… Etmemesi durumundaysa, çağdaş belediyecilik uygulamalarının rafa kaldırılıp, ülkede pek çok örneği olan cinnet kentlerinden birine dönüşme tehlikesi zayıf bir olasılık da olsa ilçenin önünde duruyor… Çaycumalıların yapılan uygulamaları özümseme kapasitesi bu olasılığın hangi boyutta kalacağını da belirleyecek kesinlikle… Olasılığın yükselmesi durumunda kentin kazanımlarına sahip çıkılması için ciddi bir mücadele başlatılması kaçınılmaz olacak… Bu çağda hâlâ bu sorunlarla boğuşuyor olmak kabul edilebilir bir şey olmasa da insanlaşma sürecinde yol alabilmek için bu kavgayı vermek zorundayız ne yazık ki… İnsanlığın insanlaşma sürecinde kentleşme serüvenin rolünü tartışmak mümkün değil çünkü…
*Bu yazı “Yeşil Sol Gündem” dergisinin Kasım Aralık 2018 sayısında yayımlanmıştır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.11.2024
18.01.2024
14.08.2023
2.06.2022
5.07.2021
24.05.2021
18.05.2021
26.04.2021
5.04.2021
7.01.2021