Alper GÖRMÜŞ
Bütün gazeteler gibi, Taraf’ın 30 Temmuz 2011 tarihli nüshasının manşetinde de Genelkurmay Başkanı ve üç Kuvvet Komutanı’nın emekliliklerine ilişkin haber vardı. Gazetedeki “Demokrasiyi taşıyamadılar” şeklindeki manşet cümlesi çok hoşuma gitmişti. Sonra, o gün bulamadığım bazı gazetelerin birinci sayfalarını görmek için her zaman yaptığım gibi T24 sitesine girdim. Taraf’ın basılı nüshasını önceden okuduğum için, algım, bütün gazeteleri birarada gösteren sayfadaki Taraf’ı seçmemişti. Tam siteyi kapatıyordum ki, “Daha karpuz kesecektik” ibaresi gözüme ilişti. O zaman anladım: Taraf, taşra baskısında “Demokrasiyi taşıyamadılar” olan manşetini “Daha karpuz kesecektik”e dönüştürmüştü.
O gün öğleden sonra, gelişmeleri memnuniyetle karşılayan televizyon kanalları öbeğinden ikisinin konuya ilişkin sorularına telefonla cevap verdim. Her ikisinde de spikerler, “gazeteniz yine patlatmış espriyi” imâsıyla ve yüzlerinde bir tebessümle “Daha karpuz kesecektik” manşetine dikkat çektiler. Ben de, gazetemin onların bilmedikleri taşra baskısını hatırlatarak, “Keşke İstanbul baskısında da o manşet kullanılsaydı” dedim. İkisinin de şaşırdığını hissettim; benim “Daha karpuz kesecektik”ten hoşnut kalmamış olmamı yadırgamışlardı.
Çok uzun bir zamandır, Taraf’ın kimilerine göre “esprili, pervasız, cesur”, kimilerine göre de “ciddiyetsiz ve sulu” başlık tercihlerine dair bir şeyler yazmak istiyor, bu amaçla bu türden başlıkları biriktiriyor, sonra da onları kaybediyordum.
“Karpuz”lu manşetten sonra bu işi artık ertelememem gerektiğini düşündüm. İşte bugün, son zamanlardan tartışmalı birkaç başlıktan ve zihnimde kalanlardan yola çıkarak bu işi yapmaya çalışacağım.
Bıçak sırtı bir tercih
Yazının girişinden, benim bu türden espri arayışları karşısında mesafeli, temkinli bir gazetecilik tarzından yana olduğumu fark etmişsinizdir. Fakat ben ciddiyet kırıcı, klişe kırıcı, dolayısıyla espriye ve ironiye açık bir gazetecilik diline tümden karşı değilim. Sadece bunun bıçak sırtı bir tercih olduğunu; başvuranın kılı kırk yarması, bin düşünüp bir yapması gerektiğini; ilaveten de esprinin olağanüstü olması gerektiğini savunuyorum.
Taraf’tan, benim de güzel bulduğum iki örnek vererek bu tartışmadaki yerimi biraz daha netleştireyim:
Birinci örnek: Balyoz sanıklarının bir tutuklanıp bir tahliye edildiği günlerdi... Sanık avukatları tahliye taleplerini “güvendikleri” hâkimlerin nöbet günlerine denk getiriyor, sonuç da alıyorlardı... İşte o günlerde Taraf bu uyanıklığı göz önüne sermek için “Nöbetçiler... nöbetçiler...” manşetini atmıştı ki, bence şahaneydi...
İkinci örnek: Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanvekili Kemal Anadol 2010 Ağustos şûrasında hükümet darbe teşebbüsü suçlamasıyla yargılanan bazı sanıkların terfisini engelleyince “Bu bir sivil darbedir” demiş, Taraf da bu çıkışı “1980 model Anadol” başlığıyla duyurmuştu... Bence bu da şahaneydi...
Bu tarzın en tehlikeli yanı şu: Laf oturtma ve espri yapma esas sâik olunca, enerji ister istemez bu mesaiye harcanıyor ve haberin asıl önemli kısmı arka planda kalabiliyor. Mesela “Daha karpuz kesecektik” manşetinde, generallerin davranışlarının arkasındaki, bizzat kendilerinin ifade ettiği “gerekçe”nin anlamı üzerinde yoğunlaşmak ve onu ifade edecek bir manşet tercihinde bulunmak çok daha doğru olurdu.
Bu söylediğimi biraz açmalıyım...
Biliyorsunuz, o günün Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, hükümete karşı darbe planladıkları gerekçesiyle tutuklu bulunan bazı generallerle ilgili taleplerinin reddedilmesi üzerine emekliliklerini istediler.
O generallerle ilgili olarak aynı komutanlar daha önce de yine tartışmalı bir girişimde bulunmuşlar, onları, topluca tutuldukları Hasdal Askerî Cezaevi’nde ziyaret etmişlerdi.
Bu davranışları üzerine Ahmet Altan o günlerde şöyle yazmıştı:
“İzninizle size bir soru sorayım.
“Eğer Hasdal Cezaevi’nde yatan generaller ‘zimmete para geçirmek’ suçundan sanık olsalardı, Genelkurmay Başkanı bütün Kuvvet Komutanlarıyla birlikte onları ziyarete gider miydi?
“Gitmezdi.
“Neden?
“Çünkü ‘zimmete para geçirme’ yüz kızartıcı bir suç ve ‘suçları’ henüz sabit olmasa da böyle bir suçun sanıklarıyla kendi aralarında bir ilişki kurulmasını istemezdi.
“Peki, ‘zimmete para geçirme’ suçunun sanıklarını ziyaret etmeyecek olan Genelkurmay Başkanı, ‘darbe sanıklarını’ niye ziyaret etti?
“İşte bu sorunun cevabı bütün yakın tarihimizin özeti.
“Generaller, ‘darbe hazırlamayı’ yüz kızartıcı bir suç olarak görmüyorlar.”
Anlatmaya çalıştığım şeyin tamamı bu satırlarda var... Diyorum ki, o istifalar, manşette, tıpkı Ahmet Altan’ın anlattığı gibi “darbeyi ve darbeciliği suç olarak görmeme”nin açık bir tezahürü olarak işlenebilirdi... Bence, espri arayışı üzerinde yoğunlaşıldığı için bu büyük fırsat kaçırılmıştı.
“Bu sefer dokandı koçum”
“Daha karpuz kesecektik” manşetinden birkaç gün sonra Taraf’ın sürmanşetine yerleşen “ekonomik kriz” haberi için uygun görülen “Bu sefer dokandı koçum” başlığı, tartışmakta olduğumuz tarzın nerelere kadar savrulabileceğini gösterdi ve, içtenlikle söylüyorum, beni endişeye sevk etti.
Herhangi bir kişi için sarf edildiğinde dahi itici bir tını veren şu “koçum” kelimesini ülkenin başbakanı için gazetenin en tepesinde kullanmak neden icap ediyor? Ayrıca neden “dokundu” değil de “dokandı...”
Bunlar hep, “daha fazla, daha fazla espri” arayışının bir sonucuymuş gibi geliyor bana...
Bu “zirve”den üç gün önce, 7 ağustos tarihli Taraf’ın manşetinin (“Devlet Bahçeli de darbecilere karşı”) birinci spotunda karşımıza çıkan “dua” için bir şeyler söylemeye gerek yok sanırım:
“Bahçeli, Taraf’ın manşetinde kendine yer bulmasını YAŞ’a ilişkin şu sözlerine borçlu: ‘Darbe iddialarını konu alan süreçler acilen sonuçlandırılarak, darbe heveslisi kim varsa TSK’dan temizlenmesi sağlanmalıdır.’ AMİN!”
Bazı durumlar ironiye müsait değildir
Türkiye, karanlık geçmişiyle hesaplaşıyor, darbesiz-normal bir demokrasi olmaya çalışıyor... Bu süreçte Taraf’ın emsalsiz bir yerinin olduğu muhakkak... Fakat böyle süreçler aynı zamanda kişisel düzeyde bir yığın dramatik gelişmeyi de bağrında barındırıyor.
Benim birkaç yıldır yaşamakta olduğumuz bu tecrübeden, tartıştığımız konu açısından çıkardığım tecrübe şu: Süreci destekleyen ve tamamına erdirilmesi için çabalayan gazeteciler, zihniyetleri ya da kurumları dalgaya almak, onlara ironik göndermeler yapmakla somut şahısları dalgaya almak ve onlara ironik göndermeler yapmanın farklı şeyler olduğunu anlamalıdırlar... Somut şahıslar söz konusu olduğunda çok daha dikkatli olmalıdırlar...
11 ağustos tarihli Taraf’ın sürmanşetinde yer alan “Tutuklanmak için öğleden sonra geliniz” başlıklı haber (spotta da şu ibare vardı: “İnternet Andıcı davasının sanığı Hasan Iğsız, erkenden teslim olmaya gidince, ‘Öğleyin gel’ dediler. O da emre uydu ve tutuklandı”), bence okuyanda böyle duygular uyandıracak türden bir haberdi...
Mesele şu: Polis, emekli orgenerale telefon ederek saat 09:00’da Adliye’de olmasını istemiş. O da istenen saatte gitmiş Adliye’ye... Muhtemelen mahkeme heyeti müsait olmadığı için kendisine “öğleden sonra” denmiş ve mahkeme karşısına çıkartılınca da tutuklanmış.
Ben burada espriye, ironiye müsait bir durum görmüyorum açıkçası... Hasan Iğsız moral olarak zaten çok kötü bir durumdayken onunla “Adliye’de yaşanan ilginç bir olay”ı bahane ederek dalga geçmeyi ben gazeteme yakıştıramıyorum... Ayrıca muhtemelen çocukları, torunları da vardır, onların üzerine de ilave bir manevi yük bindirmeye gerek var mı?
Girişte, espri-ironi arayışlarının en büyük sakıncasının “esas”ı kaçırma ihtimali olduğunu söylemiştim. Burada da aynı durum var. Haberden öğreniyoruz ki, Iğsız’ın avukatı, eski Genelkurmay İkinci Başkanı olan müvekkili, İnternet Endıcı’nı “en üst komutan”a arz ettiğini söylemiştir savunmasında... Ne var ki, biz bu önemli gelişmeyi, ironi arayışı nedeniyle haberin ancak ilerleyen satırlarında öğrenebiliyoruz.
***
TARAF OKURLARINA ÇAĞRI:Okurlarımızı da bu tartışmaya katılmaya davet ediyorum. Böylece hep birlikte gazetemizin yazıişleri kadrolarına yol gösterici bir sonuç üretebiliriz belki. Ayrıca cuma günü bu sayfada, çok değer verdiğim bir Tarafokuru olan psikiyatrist Halûk Sunat’ın kaleminden Taraf’ın “5. sayfa” haberlerinin bir eleştirisini sunacağım. Aynı çağrıyı o tartışma için de peşinen yapıyorum. Görüşlerinizi bekliyorum...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025