Alper GÖRMÜŞ
Sudan’ın devrik lideri Hasan el Beşir’le ilgili dudak uçurtan yolsuzluk haberleri peş peşe gelirken Twitter’da karşıma çıkan bir video, beni bir kez daha dinî ya da politik hiçbir inancın, toplumu yöneten siyasetçileri “madde”nin iğvasından uzak tutacak kadar güçlü olmadığı üzerinde düşündürttü.
İzlediğim videoda, Hasan el Beşir’le uzun yıllar boyunca Müslüman Kardeşlik temelinde birlikte çalışmış dini lider Hasan el Turabi, henüz iktidardan devrilmemiş olan Hasan el Beşir ve öbür yöneticiler hakkında konuşuyordu (Hasan el Turabi 2016’da 84 yaşında öldü):
“Yollarımız ayrıldığında yolsuzluk daha kötü bir hale gelerek herkesi kapsadı. Bütün Sudanlılar bunu biliyorlar. Oysa ilk başlarda bizzat kendisi, eğer ailem için bir ev inşa ettiğimi görürseniz beni asın derdi.”
İktidara gelmeden önce böyle konuşan siyasetçi, bırakın evi, iktidarı kaybettikten sonra evine yapılan baskında 130 milyon dolar nakit para bulunan, Suudi Arabistan kralından milyonlarca dolar “hediye” aldığını kabul eden bir adam haline gelmişti.
Peki, sahip olduğu güçlü dinî inanç onu neden inancının apaçık yanlış olarak kodladığı, dolayısıyla Allah tarafından mutlaka cezalandırılacak eğilimlerden esirgeyememişti?
Hasan el Turabi’nin bu soruya cevabı şöyle:
“Ben özellikle onu ya da bir başkasını kast etmiyorum. İktidara geldiğinde kendisini engelleyecek bir kriter ya da ölçü olmayan kimse Allah’ın kendisini gözetip denetlediğini de unutur. “Yolsuzluk, mal sevgisi ve ihtirası bir kanser gibi yayılarak onu ele geçirir ve ve ne kadar çalsa da doymamaya başlar.”
Hasan el Turabi, söyleşinin devamında neredeyse insan tabiatına dair yapılmış en kötümser değerlendirmelerden biri olan “herkesin bir fiyatı vardır”cılığa demirliyor:
“Onlar bizim kardeşlerimiz değiller. Bizim kardeşlerimiz güvenilirlerdi. Doğrusu tam bir dürüstlük timsaliydiler. Çünkü sahip oldukları mallar çalmaya değmeyecek kadar azdı. Çok az bir mal ile imtihan oluyorlardı. Oysa bugün üzerlerine tonlarca para yağıyor.”
İnanç ve “az malla imtihan...”
Hasan el Turabi’nin sözlerinden benim çıkardığım ve çok önemsediğim sonucu şöyle özetleyebilirim: Allah korkusu, iktidarı ele geçirmiş Müslüman kimlikli siyasetçileri “madde”nin iğvasından bir dereceye kadar (“çok az bir mal ile imtihan oldukları” sürece) koruyabilir. Fakat “mal” çoğaldığında bunun sigortası “inanç” olamaz, sigorta ancak bir toplum sözleşmesiyle belirlenmiş ve sıkıca denetlenmiş ölçüler ve kriterler olabilir.
Hasan el Turabi bu tespitleriyle, dolaylı olarak şunu söylemiş oluyor: Müslüman kimlikli siyasetçilerin iktidarında İslam kaçınılmaz olarak onlar üzerinden değerlendirileceği için ve onlar da -istisnalar hariç- kaçınılmaz bir biçimde yozlaşacakları için, böyle iktidarlar en büyük zararı bizzat İslam’ın kendisine verirler.
Hasan el Turabi bu gerçeği görmüş olsa da ona fiilen müdahale edecek bir pozisyonda olamadan hayata veda etti. Belki onun görüşlerinden de çıkardığı dersle, bu fikri eyleme geçiren kişi Tunus’un itibarlı dinî lideri Gannuşi oldu. Gannuşi, Turabi’nin ölümünden (Mart, 2016) hemen sonra (Mayıs, 2016) Tunus’ta “siyasal İslam”ın sonunu ilan etti. Tunus’un artık bir demokrasi olduğunu, o nedenle bundan böyle Tunus’ta siyasal İslam’a yer olmayacağını belirten Gannuşi, partisinin de dini ve siyasi faaliyetleri biribirinden ayıracağını vurguladı. Gannuşi’ye göre bu hem “çıkarları için dini manipüle etmekle suçlanmayacak” olan siyasetçiler için, hem de “artık siyasetin esiri olmayacak” din için iyi olacaktı.
Türkiye ve Müslüman siyasetçiler
Geçenlerde Ahmet Taşgetiren, toplumda Müslüman kimlikleriyle öne çıkan, dolayısıyla İslâm’ın önemli ölçüde onlar üzerinden değerlendirildiği bir vasatta İslam’ın “görünülürlüğü”nü ele alan bir yazı kaleme aldı (“İslamın görünülürlüğü problemi”, Karar, 29 Eylül 2019).
Taşgetiren’in yazısı, Hasan El Turabi ve Gannuşi’nin bakış açısının egemen olmadığı (yani siyasetçilerin Müslüman kimliklerini altını çize çize vurguladıkları) Türkiye’deki durumun İslâm adına hiç de iyi bir görüntü vermediğine dairdi:
“Ülkemiz, ‘İslam adına’ görünülürlüğün arttığı bir süreci yaşıyor. ‘İslami görünülürlük’ ifadesini bilerek kullanmadım. ‘İslam adına’lık tam da ‘islami’liği ifade etmiyor olabileceği için.
“Zaten dışardan bakanların ‘İslam buysa…’ diye başladığı cümleler, mevcut görünülürlükten yola çıkıp negatif yargıya yönelişin ilk basamaklarıdır.
“Böyle bir ifade ile karşılaştığınızda ne yaparsınız? ‘Yok canım, diye başlarsınız, İslam bu değil, İslam serapa güzelliktir’ diye devam edersiniz.
“Ama peşinden sorular gelir: Neden peki, İslam güzellikse insan para ile buluştuğunda güzellik kalmıyor? İktidarla, ya da her türlü güçle buluştuğunda güzellik kalmıyor, ‘İslam’a hizmet için’ bir araya gelişler zaman içinde neden pörsüyor, kişisel iktidar arayışlarına dönüşüyor, neden neden?”
Taşgetiren’in İslam’ın mevcut “görünümünden” ıstırap duyduğu çok açık. Fakat yozlaşmaya karşı “çare”nin İslam’a daha iyi ve daha çok odaklanmada olduğunu imâ eden yaklaşımı Hasan el Turabi ve Gannuşi’nin radikalliğinden çok uzakta.
Taşgetiren’in yaklaşımı biraz, Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’ndaki sosyalist ülkelerdeki yozlaşmaları, yöneticilerin “iyi sosyalist” olmamasına bağlayanların tutumuna benziyor. Oysa Turabi’nin ve Gannuşi’nin bakış açısından mesele şöyle görünür: Sosyalizm inancının her türlü yozlaşmadan koruyacağına inanıldığı ve net kriter ve ölçüler konmadığı için, oralarda da yolsuzluklar ve yozlaşmalar kaçınılmazdı.
“İslâmın görünülürlüğü”ne dönersek... İslâm elbette sadece siyasetçiler ve yöneticiler üzerinden “görünür” hale gelmiyor, o görüntünün toplamda negatif çıkmasının başka nedenleri de var. Taşgetiren, bunları sıraladıktan sonra meselenin ne denli köklü olduğunu şöyle dile getiriyor:
“’Müslüman kimliği’ üzerine yüklenen bir yalan yüzünden, bir adaletsizlik yüzünden, bir iki yüzlülük, samimiyetsizlik yüzünden, bir çıkarcılık yüzünden, bir çamur medya dili yüzünden, bir nefis höykürmesi yüzünden…”
Taşgetiren haklı tabii... Fakat bütün bunlar da “imtihan”ın artık “çok fazla mal” üzerinden yürüyor olmasıyla ilgili işte.
Yani mesele çok ama çok zor.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025