Cem SANCAR
Etrafımıza bakıyoruz dün orda olan bugün yok. Hayat bize doğru dönüyor ve aniden "hakkınız helal mi?" diye soruyor.
Ada vapurunda izlediğim ve sevdiğim bir Kürt yazara benzettiğim ak saçlı, elit giyimli bir adam vardı. Deri omuz çantası, temiz pak kıyafeti, ince bedeni ve sağlıklı yüzüyle tek başına oturur, filozofça denize bakardı. Belli ki yeni taşınmıştı adaya. Yalnız bir adamdı. Sözünü ettiğim yazara çok benziyordu.
Ada vapuru gözlem yapmaya elverişliydi…
Adalar halkında bir durgunluk vardır hep. Ya sadece yazlık olarak iki aylığına değil kış da oralarda yaşayanlara mahsus o ıssızlık hissinin insanlara sinen ruhuydu bu. Ya uzun süre denize bakmanın sonucu deniz de bu insanların içine bakmıştı ondan. Bilemiyorum.
Bu aylarda ada vapuru sakinleri genellikle başörtülü hanımlar, tek tük Arap turist ve "zencilerden" oluşur. Zenci derken emekçilerden, adaları ayakta tutan bahçıvanlar, balıkçılar, işçiler, ustalar ve esnaftan bahsettiğim açık. Kısaca Adalar kışları, o Beyaz o iğreti kültürün ötelediği "Yerli" dediğimiz insanlarla dolu olur ve bana her zaman insanın mahzunluğunu hatırlatır.
Geçende Mustafa Koç'un cenazesinde siyasi bir literatür türedi. Katılanlar, taziye için sıraya girenler, taziyede olmayanlar falan. Popüler işler…
Mal da yalan, mülk de yalan, oyalanıyoruz işte. Ondandır büyük büyük laf edenlerin ceketi kapıya sıkışmış! Gün gelip kapıdan geriye çekilince, bir bakıyorsunuz o debdebeli adam yok ortada!
Diğeri, misal sahne şovlarıyla erkek neslini gıdısından yakalayan bir dilber bir göz kırpması kadar bir zamanda hop bir toprak tümseği olmuş. Selvili bir köşede tek başına yatmış, uyumuş…
Eski fotoğraflarda kalmış bir hınç olmaktansa gelip geçici bir tebessüm olarak kalmak en iyisi. Onu diyorum.
"Bilgiçlik taslamak, akıl zekâ gösterisi yapmak şeytandandır" diyor Mesnevi. "Aşk âdemdendir."
Eski ama güzel bir laf: Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan çıkar! "Gerçeğin ışığı fikirlerin çarpışmasından çıkar" anlamında bir söz.
Çok sesli bir anayasa kurmalıyız diye geçiyor içimden. Başarabilecek miyiz?
Neyse, o beyaz saçlı adamla tanışmıştım sonunda. Bir Dolapdere insanıymış meğerse!Metin Kaçan filan hep arkadaşı. Kendisi muhit kültüründen, çalınmış otoların "çenc" işindeymiş! Motor seri numaralarını değiştirip satma işinde. Yatmış çıkmış. Beyoğlu adamı. Sonra tövbe etmiş, her şeyi bırakmış. Kızı Amerika'da imiş. Torununun fotoğrafını gösterdi, heykelin orada. En çok onu özümsüyormuş!
"Özlüyorsun, hasretlik çekiyorsun yani" dedim. "Hı" dedi. Özbek kadınlara çalışma müsaadesi alıyormuş şimdi. Sakinliğe meftunmuş. Vapur onu her ada iskelesine getirdiğinde gözlerine inanamıyormuş. O kadar mutluymuş. Onu anlattı bana.
Bu kulağı kesik bile seçkin olabilmek için bilmediği uydurma kelimelerin peşindeydi. Dili öz Türkçeleştirmek için fanatik bir kalemşor gibi davrananlara vefatlarından sonra güzelleme yazan köşe yazarların durumlarına üzülmemek de elde değildi. Dile saldırı 100 yıllık bir zulüm değil miydi, neydi? Dilini eşek arısı soksun diyen "ananemi" hatırladım…
Karşı koltukta sarışın bir cimcime yanındaki oğlanın fısır fısır başının etini yiyordu. Uzaktan bakan nâzende bir kız sanırdı. Oğlan her fırçayı yiyişinde kıza daha bir yanaşıyordu.
İlk aşkımı düşündüm. Yüzünü bile hatırlayamıyordum. Sadece o his! İlk aşk bence Allah'ın insana duyduğu aşktı. Ve aşkı takdir eden ona vefalıydı. Ölümün bir çığ gibi yaşandığı coğrafyada öldürmeye değil yaşatmaya doğru dönmeli. Yoksa din bir ritüele indirgeniyor ve yolumuzu aydınlatmak için verdiği işaretler kayboluyordu.
Böyle notlar alırken Caddebostan'da tecavüz edilen ana kuzusunun haberleri geçti yandaki gazetede.
Eski belediye başkanı "orası Caddebostan değil, caddenin marka değerini düşürmeyin" demişti. Kadıköy kafası bu muydu?
Bir diğeri "ne işi var genç kızın o saatte" diye tweet atmıştı. Diller çok acımasızdı. Kadınların her saatte güvende olacakları şehirler yaratmalıydık. Geç saatlere kalmış hanımları evine kadar bırakan İstanbul efendiliğiyle, o örfle tanışmalıydık.
Seküler dilin hepimize sirayet etmiş kalpsizliği yeni bir dilin kuşatıcı merhametiyle yenilecekti. Bu inşallah becerilecekti…
Tam o sırada Ada Zencilerinden mazbut bir duvar ustası. "O senin konuştuğun beyaz saçlı adam vardı ya!" dedi. Evet dedim…
Beyaz saçlı, bir gün çantasından fanatik bir gazete çıkarıp Kadıköy İskelesinin üstündeki şimdi İstanbul Kitapçısı olan yeri bir siyasi liderin eşine peşkeş çektiklerini söyleyince. Ona ağzıma geleni söylemiş, küsüşmüştük. Aylardır selamlaşmıyorduk.
"Evet?" dedim…
Sonra Kınalı Ada'nın şerefesiz camiinde omuz verdik tabuta. Suskun bir cemaatle kimsesiz bir şehir hikâyesini omuzladık.
"Herkesle barış. İnsan ömrünün kalanını iyi yaşamak ister. Kaybolan işaretleri keşfet!"
Dedi içimdeki ihtiyar…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019