Ceren KENAR
Dedemin Sandığı
5.02.2015
2999
İnsanlar mahallelerini kendileri seçerler.
Kendi tarihlerini, hafızalarını, aidiyetlerini son derece seçici bir şekilde, değişen zamanlarda, farklılaşan ihtiyaçlara göre yeniden, yeniden kurarlar.
İnsan bir mahalle içine doğmaz aslında. Birçok mahalle ile temas eder büyürken, yaşarken, birçok farklı mahallenin kenarından geçer.
Tıpkı benim geçtiğim gibi.
Şimdi müsaade ederseniz, bugüne kadar yazım tarzımdan farklı bir şekilde, bugüne kadar alışık olduğunuz kuru, enformatif ve sıkıcı yazılarımın aksine, daha duygusal, kişisel ve belki de hamasi bir tarzda kendi hikâyemi anlatacağım.
Mahallenin kara koyunu olma hikâyemi. Siyasi kimliğimin neredeyse bugünkü çizgiye geldiği yaş olan 14-15'ten sonra hep aile çevrelerinde tuhaf fikirleri olan çocuk olarak algılanma hikâyemi. ODTÜ'de hocam olan bir profesörün, muhtemelen kafasında “bizden” olarak kodladığı parlak bir öğrencisinin sınıftaki tartışmalarda kendisinden beklenmeyen yorumlar yapması üzerine, odasına çağırıp, “bu Kürtçü, İslamcı ağızları nereden öğrendin” sorusunu sormasına sebep olan hikâyeyi. Daha şefkatli olanların aslında ikna edilse “bizden” olur “hüsn-ü zanı” ile baktığı, daha acımasız olanların ise direkt satılmış ve hainlikle yaftaladığı hikâyemi.
Bir “beyaz Türk”ten, bir “yandaş” oluşturan hikâyemi.
İsterseniz başlayalım. Her şey, Türkiye'ye gelmemle, babamın lisansüstü eğitimi için bulunduğumuz California'dan, eve dönme vakti ile başlıyor.
Okulumdan, evimden, arkadaşlarımdan ayrılıp, kendimi pek de aşina olmadığım bir kültürde, Türkiye'de bulmamla ve buraya intibak etme dönemimle başlıyor.
7 yaşında dedemle ve Menderes ile tanışmamla başlıyor.
***
Annemle babam ev aramak için Ankara'ya gitmiş, beni dedemlerin Edirne'deki evine bırakmıştı. Zor bir geçiş ve adaptasyon dönemini, Lozan ile savaş tazminatı olarak alınmış, Meriç nehrinin kıyısında, yeşillikler içindeki bir kasaba olan Karaağaç'ta geçirecektim.
Bildiğim yerden farklıydı. Amerika'daki bir kampüs hayatından çıkıp, kendimi birden bambaşka bir yerde bulmanın sersemliği o yaşta epey ağır gelmişti sanırım. Alaturka tuvaleti gördüğümde nasıl şaşırdığımı komşulara anlatırken kıkırdayan akrabalar, mahallenin kırık Türkçemle dalga geçen çocukları bana aslında hâlihazırda bildiğim bir şeyi, yani oraya ait olmadığımı hatırlatıyordu. Bakkalda sevdiğim çikolatayı bulamadığım için eve asık surat dönüyor, benim için bu hayat memat meselesi olan bu büyük “trajediye” gereken empatiyi göstermedikleri için ev sakinlerine öfkeleniyordum. Beni eğlendirmek için zaman zaman taklalar atan ev ahalisine kümeste tavuklarla oynamanın, Toys'R'Us'ta oyuncak seçmek yerine geçemediğini anlatamıyordum. Biliyordum. Vedalaştığım arkadaşlarımı, öğretmenimi bir daha göremeyecektim, bu geçici bir ayrılık değildi ve geri dönüş yoktu bunu da biliyordum. Bir yandan tüm bunlardan dolayı anneme ve babama kızıyor, diğer yandan onları özlüyordum. Kendimi zor bir dünyada, terk edilmiş hissediyordum. Şimdiden bakınca hayatımın belki de en olumlu gelişmesi olarak gördüğüm, ama o zaman için bir kâbus olan bir zaman dilimi içindeydim. Şımarıklığı bir doğal hak olarak gördüğüm, sadece mutlulukla dolu, pürüzsüz, çocukluğum sona eriyordu. Artık büyüyor, gerçek hayatla kıyısından da olsa tanışıyordum.
Bu zor günlerde kendime hoş sohbet bir arkadaş bulmuştum. Daha doğrusu o beni bulmuştu.
Emekliye ayrılmaktan pek hoşnut olmadığı için kendine sürekli yeni uğraşlar çıkarmaya çalışan yaşlı bir adam, bu durduk yere kafasını eğip, dudaklarını büzen, gözleri dolan çocuğa sahip çıkmak istemişti. Belki kızı olan annesine duyduğu sevgiden, belki de gerçekten bu çocukta ilgiye dair bir işaret bulduğundan...
Dedem çiftçiydi. Selanik'te doğmuş, çocukken mübadele ile gelmişti Edirne'ye. Okumayı çok istemiş ancak fakirlik mani olmuştu. O zor dönemleri, her mahallede bir okulun olmadığı, liseye gitmek için ancak şehre günde en az 10 kilometre yürümek zorunda olunan zamanları bana sonrasında tekrar tekrar anlatmıştı. Bunu anlatırken, sesinde yeni nesillerin sahip olduğu imkânlara karşı örtük bir imrenme, ama daha çok bugünleri görebildiği için baskın gelen bir şükranlık duygusu olurdu. “Şartlar müsait değildi” derdi, bir yandan kadere inanmak isteyen, diğer yandan isyan duygusunu bastıramadığını belli eden bir tonda. Ortaokuldayken okulu bırakıp tarlada çalışmak zorunda kalmış, okul tedrisatından ona yadigâr kalan birkaç Fransızca cümleyi bir hazine gibi hayatı boyunca belleğinde saklamıştı. Hep şükrederek anlattığı hayat hikâyesinde zaman zaman kıskançlığın hâkim olduğu anektodlar da eksik olmazdı. Okuldaki sıra arkadaşı, ondan şanslıydı. Memur çocuğu idi. Bu sayede okulu bitirmiş ve doktor olmuştu. Faruk Bey mi idi adı Faik mi, tam hatırlamıyorum. Ama o sınıf arkadaşı bir yandan ona, benzer imkânlar sunulsa yaşayacağı hayat demekti. Diğer yandan bu menkıbeden çıkarılacak bir arkadaşına sunulan, ancak kendisinin mahrum olduğu imkânları, o çocuklarına sunabilmiş, çocukları yüksek tahsili tamamlayabilmişti.
Bana bir çok kavramı, çoğu zaman direkt kelimelerle değil, bir bakışla, bir iç geçirme ile, bir anı ile öğreten kişiydi dedem.
Hayatında belki her şeyi doğru yapmamış, ancak fırsat eşitliği sunulsa içine doğduğu sınıfta bir ömür kalmayacak bir adamdı dedem.
Çok hoş, zarif ve kibardı. Şefkatli ve merhametliydi. Türkiye'ye ilk geldiğimde öğrendiğim şeylerden biri kuralları asla net bir şekilde çizilmeyen, ancak nedense herkes tarafından bilinen bir hiyerarşi sisteminin garip ve gizemli varlığı olmuştu. Ebeveynlerine adlarıyla seslenen arkadaşlarımın arasından, öğretmenimle senli benli konuştuğum bir ortamdan, yaş ve cinsiyet hiyerarşinin pek de hissedilmediği bir kültürden çıkmış, yaş, cinsiyet, sınıf, makbul vatandaş olmak gibi çok sert hiyerarşiler ile ayrılmış bir toplumun içine düşmüştüm.
Türkiye'deki ilk derslerimden biri, dedelerden (ve genel olarak yaşça büyük erkeklerden) korkulması, çekinilmesi gerektiği olmuştu. “Ayıp” kelimesinin bir kırmızı çizgiyi tanımladığını bir kaç tecrübeden sonra idrak etmiştim. Benim bir kız çocuğu olduğumu ve dolayısıyla ona göre davranmam gerektiği bazen sözle, bazen sadece benim anlamam için yapılan bir mimikle öğretilmeye başlamıştı. Kızlar ve erkekler için farklı olan standartlar ile tanışma vaktim, ataerkil bir kültür içindeki münasip davranışları öğrenme zamanım gelmişti.
Fakat dedemle ilişkim farklıydı. Dedemin sevecenliği ve güler yüzüydü müydü bizim aramızdaki eşitliğin ve dostluğun teminatı bilmiyorum. Ama dedem bütün bu normların kendisi ile olan ilişkimde geçerli olmadığını ilk günden hissettirmişti bana. Bir yere kadar geçici bir adaptasyon sorunu olarak hoş görülen sınırları aşma girişimlerim bir yerden sonra sert ve asık suratlı duvarlara toslamaya başlamıştı. Lakin dedemin yanında serbestiyete imkân vardı.
Dedem, görmüş geçirmiş, nezaketi ile bilinen, etrafında sevilen bir dost, iyi bir aile babası, ödevlerini yerine eksiksiz getirmekle gurur duyan bir vatandaştı. Farklıydı. Entelektüel bir demokratın kelimeleri ifade etmezdi kendini ama sanırım özünde aynı şeyi söylerdi. “Hoşgörü” sözünü hiç duymadım demezdi mesela, ama ağzından “hâlden anlamak lazım” sözü düşmezdi. “Eşit vatandaşlık” terimi kelime dağarcığında yoktu bile muhtemelen, ama Edirne'de yaşayan ve ne yazık ki ikinci sınıf vatandaş olarak görülmeleri normal karşılanan Çingeneler için reva görülen muameleyi içine sindiremez, “onlar da bizim gibi askere gidiyor, onlar da bizim gibi vergi veriyor” derdi hep. Feminizmi bildiğini sanmam, ama 1970'lerde kızını tek başına üniversite için İstanbul'a göndermesini yadırgayanlara nasıl sert cevaplarla bozduğunu gururla anlatır, “ben kızıma güveniyorum, ne farkı var erkek çocuktan” diyerek onları utandırdığını söylerdi. Agnostik desem belki tuhaf tuhaf bakardı suratıma ama “evladım benim itikadım yok, ama İslam güzel dindir, saygı duymak lazım” derdi.
Yaz tatillerimi Edirne'de geçirirken, dedemle ineklerini otlatmaya çıkardık. Ben galiba kırık Türkçemle akranlarım tarafından dışlandığımdan, o ise kendisine bir yol arkadaşı aradığından. O sırada bana pek çok şey anlatırdı. Eski İstanbul nasıldı, halde mal satarken başına neler gelirdi. Lahanalar ne zaman toplanır, pancar ne kadar su isterdi. İsmet Paşa köylüye neler etmişti, Menderes gelince ise bereket gelmişti.
Menderes dedemin kahramanıydı. “Halkın dostudur” derdi ve hemen eklerdi, “ama sakın cahil sanmayasın, çok asil adamdı, çok eğitimliydi.” “Hizmet, demokrasi, huzur getirdi” dediği Menderes'in idamı sonrası çok sarsılmış, asla darbecileri affetmemişti. Anneannem hâlâ 27 Mayıs'ı yapan ekibin liderlerinden Cemal Gürsel'in bitkisel hayata girerek ölmesinde kendi beddualarının etkisi olduğuna inanır.
Menderes'in her hâlini dedemden dinlemişimdir. Gözleri parlayarak büyük bir hürmetle anlattığı bu adamın yasını bir ömür tutmuştur dedem. Küçüklüğümün en keyifli anları arasında dedemin anlatırken küçük jestlerle (dondurma almak, oralet ısmarlamak gibi) süslediği uzun siyasi kıssalar vardır.
Dedem ailemdeki tek fanatik Menderesçi değildi. Hiç tanımadığım babamın dedesinin siyasi kimliğini, bir aile toplantısı sırasında, bana “Demokrat Mehmet'in torunusun demek” diye yaklaşan bir uzak akrabadan öğrenecektim. Sonradan babama neden “demokrat Mehmet” diyorlar dedene diye sorduğumda cevabı fıkra gibi bir hikâye olacaktı. Darbe olmuş, benim büyük dedemin kafası atmıştı. Eline aldığı av tüfeği ile, Menderes'i Yassıada'dan kurtarmaya karar vermiş, ahaliyi de organize etmeye girişmişti. Eşin dostun “bu işin şakası yok” telkinleri ile bu misyonundan vazgeçmiş ama bu çılgınlığı “demokrat Mehmet” lakabını kazandırmıştı kendisine.
Ailemden bildiğim, duyduğum Menderes ile yıllar sonra, okulda öğrendiğim Menderes birbirinden çok farklı olacaktı.
Dedemin kahramanı adamın, aslında “Atatürk devrimlerine karşı,” “gerici,” bir “hain” olduğunu sanırım ortaokulda etraftan duyacaktım. Nazım Hikmet'in Nato'ya girme karşılığında Kore müdahalesi için asker yollamasına karşı yazdığı şiirleri sanırım lisede okuyacaktım. Üniversite gençlerine ölüm emri veren gaddar bir adam olduğunu sanırım üniversitede solcu hocalarımdan işitecektim. 6-7 Eylül olaylarındaki rolünü ise kendim bu konular üzerine okurken keşfedecektim.
Dedemin anlattığı ile okulda öğrendiklerim arasındaki bu büyük fark, beni ilk gençlik yıllarımda epey rahatsız edecek ve ibrem Menderes karşıtlığına kayacaktı.
Bir gün dedem siyaset konuşurken sözünü kesip “dede senin Menderes de az değilmiş ama” dediğimi ve Menderes'in günahlarını (muhtemelen epey abartılı bir şekilde) sıraladığımı hatırlıyorum.
Buna müstehzi bir gülümsemeyle cevap verdiği hayal meyal gözümün önüne geliyor, ama tam ne demişti işte onu anımsamıyorum. Muhtemelen daha önce duymadığı bir şey söylememiştim ona. Zira Menderes aleyhine söylenenleri içeren “Menderes'e atılan iftiralar” başlıklı bölüm, küçükken bana anlattığı hikâyelerin bir parçasını oluşturuyordu. Çocukluğumda ailemizin ortak değeri olan, “bizim Menderes'imizin” birden “senin Menderes” olmasına şaşırmış mıydı, yoksa “şehre giden” genç kuşakların böyle dönüştüğüne çokça şahit olmuş muydu inanın bilmiyorum.
Ama o konuşmayı hatırladıkça, hâlâ hoyratlığım içimi burkuyor...
Sonra barıştık Menderes konusunda. Seneler içinde ben nihai kararımı vermiş, okulda öğrendiklerime pek de itibar etmemeye karar vermiştim. Günahları, sevapları ve başına gelenlerle teraziye konduğunda hafif gelmişti bana. O günahları sonunu meşrulaştırmak için abartarak kullananlar ise artık benim için ahlaksız sınıfındaydılar. Menderes hakkında hiç bir zaman nötr, dengeli ve “objektif” bir düşüncem olamayacak sanırım. O hep bir masal kahramanı, çok sevdiğim dedemden kalan bir aile yadigârı olacak hep. Menderes bir tarihî nesne olmaktan çıkıp, bir sembol olacaktı.
Fakat yine de anlamadığım bir şey vardı. Nasıl olur da dedemin hikâyesi anaakım medyada, kitapçıların best-seller bölümlerinde, bu ülkenin en elit üniversitelerinde anlatılmazdı? Nasıl olur da, bu ülkede halkın büyük çoğunluğunun hafızası ile resmi tarih ve entelijansıyanın söylemi arasında bu kadar büyük bir uçurum olabilirdi? Nasıl olur da dedemin Menderes'i, halkın büyük çoğunluğunun Menderes'i, kendine “üst kültürde” yer bulamaz, temsil edilemezdi. Nasıl olur da, uluslararası medyada, entelijansıyada benim dedemin, yani bu ülkedeki milyonların hikâyesine yer açılmazdı?
Bu soruyu sadece Menderes için sormayacaktım.
Eğitim aldığım sol-Kemalist çevrelerde bir nefret figürü olan Özal'ın bu ülkede ne kadar sevildiğini görünce de aynı soru belirecekti aklımda. Ermeniler, Rumlar, Yahudiler ve Kürtler'e yapılanların kayda geçmemiş olmasını resmî ideoloji baskısına yoracak ama yine de bu büyük boşluğu, sessizliği anlamakta zorlanacaktım. İslamcıların Türkiye tarihinde yaşadıklarını öğrenmek için, kuytuda kalmış hatıratlar, kitaplar peşinde koşacaktım.
Dedemin Menderes'i kitaplarda temsil edilmezdi, akademide dedemin Menderes'ine yer yoktu, zira o kitapların çoğunu dedem veya onun gibi düşünenler yazmadı. Eli kalem tutanlar Menderes'e karşı sokakta olanlardı. Avrupa'da yüksek tahsil görenler, Menderes'in devrilmesini kutlamıştı. Dönemin sadece yerel değil, uluslararası medya ve akademisi de bu kişilerden beslenmiş, Kemalist anlatıyı yeniden üretmişti.
Türkiye'de çok uzun bir süre tarih alttan yazılmadı. Tarihi yazan Kemalist statüko oldu, ona karşı tarihi yazan da o Kemalist elitin asi çocukları. Armut belki tam dibe düşmemişti ama pek uzağa da gitmedi.
Bu yüzden belki de, artık bir mutlak haline gelen algıya rağmen, bu tarihi yazanlar ve yeniden üretenler, hemen her seçimde sandıktan neden işaret ettiklerinin tam zıddının çıktığını anlamadılar.
Kendileri için bir ezbere dönüşen, samimiyetle inandıkları bir gerçeğin neden halk tarafından “anlaşılmadığını” idrak edemediler. Kendileri için gayet bilimsel olan bir gerçeğin, halkta boş palavra olduğunu anlayamadılar.
Hâlâ da anlamıyorlar... Kendi anlattıkları Menderes ve Özal imgesinden başka bir hafızanın yaşadığını, bu hafızanın en az onların anlattıkları kadar gerçek ve canlı olduğunu anlamadılar ve anlamıyorlar.
Buna karşı, cahil dediler, okumamış diye küçümsediler. “Bilmiyorlar, ondan oy veriyorlar”vari kendilerince iyi niyetli açıklamalarda teselli bulmaya çalıştılar. “Beyinleri yıkanmış, kandırılmış sürüler” diyerek hiddetlendiler. “Kalbi kurumuş, kötü insanlar” diye çoğunluğa küstüler.
Oysa (dedemden biliyorum) o insanlar ne cahildi, ne de aptal. Ne kötü niyetli, ne de sürü. Namus belledikleri sandığa her seferinde özenle giden, ailesinin geleceği için en iyi gördükleri kişiye oy atmaktan vazgeçmeyen, kendilerine atılmış büyük bir kazık olarak gördükleri darbeleri, oyunbozanlıkları affetmeyen kişilerdi onlar. Bu hafızayı kuşaktan kuşağa aktarmayı aksatmayan, çocuklarına, torunlarına kendi hikâyelerini anlatmayı ihmal etmeyen kişilerdi onlar.
***
Dedemden öğrendiğim temel bir şiar benim siyasi serüvenimi belirleyen kaide oldu. Darbe bir günahtı, bahanesi, özrü, meşruiyeti ise yoktu.
1994 yılında, bürokrat bir ailenin, Ankara'da okula giden meraklı çocuğu olarak, Refah Parti'sinin yükselişini korku içinde izlediğimi hatırlıyorum. “Artık şort giyenlerin bacaklarına kezzap atacaklar”vari şehir efsanelerinin konuşulduğu, Türkiye'nin bir felakete sürüklendiği yönünde etrafımızda herkesin mutabık olduğu günleri, sanki dün gibi hatırlıyorum.
Yaşadığım şehrin sokaklarından tankların geçtiği 28 Şubat'ı ise biraz daha farklı hatırlıyorum. “Refah partisini sevmesek de, askerin hükümet devirmesi fair-play değil” noktasına geldiğimi ve Yeni Yüzyıl gazetesinin müptelası olduğum günleri. Gülay Göktürk'ü bir rol model olarak izlemeye başladığım, yazdıklarının çoğunu anlamasam da Etyen Mahçupyan'ın önemli ve doğru şeyler söylediğini düşündüğüm zamanları.
Ve Yeni Yüzyıl gazetesinde tohumları atılan şüphelerin üzerine gidecek yılların başlaması izledi bunu. 18 yaşında ilk Diyarbakır'a gidişim ile bana Ankara'da Kürt meselesi konusunda anlatılan hemen her şeyin yalan olduğunu anlamam ve sonraki zamanlarda Ermeni meselesinde de aynı şekilde düşünmeye başladığım bir süreçti bu. İlk defa tanıştığım başörtülü kadın dostlarımın hikâyeleri, İslamcı dostlarımın aslında benden çok da farklı olmayan dünyaları ile yollarımın kesiştiği zamanlar takip etti. Aynı zamanlar, sosyalist düşünce ve sol örgütler konusundaki negatif düşüncelerimin de kristalleştiği zamanlar olacaktı.
Bu bir genç sivilin hikâyesi olacaktı.
2007 yılında, ilk defa Yassıada'ya gittim, hem bana benzeyen, hem de benzemeyen “yoldaşlarım” ile. Yassıada demokrasi adası olsun sloganı ile gittiğimiz gezinin akşamında dedemi aradım. Ona hediyesini takdim ettiğimde, çocukluğuma dair en güzel anıların arka plan seslerinden olan kahkahasını duydum. Bana hakkını helal ettiğini hissettim, hayatımda yaşadığım en büyük manevi haz ve gururlardan biri bu oldu.
***
Demokrasi adası, bizim dedelerimize hediyemiz.
Çünkü o sandık, onların bize hediyesi.
Ve hediyelerin en güzeli, en değerlisi.
Bu Pazar o sandık beni, bizi, hepimizi bekliyor.
İyi olan kazansın!
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017