Cihan AKTAŞ
Zünnun Mısri: “Seni buraya ne getirdi?”
Rabia: “Allah’ın kitabından bir ayet ‘Allah’ın arzı geniş değil mi? Öyleyse üzerinde gezinin’ diyor.”
Meydanın adını daha önce de biliyor, dikkate değer buluyordum. Rabia kültürümüzde yerleşmiş bir isim, ama ne bir meydan ne de kurum adı olarak mevcut ülkemizde.
İki yıldır meydan sadece Tahrir, öncelikle Tahrir demek. Meydanlar kalabalıkların dilini Tahrir’den öğreniyor, Tahrir’e öykünüyor. Herhangi bir meydan sessiz sedasız durduğu köşede kendine has kişiliği keşfediyor. Adeviyye Meydanı’nın göstericileri haklı: Alanları insanlar yeniden kuruyorlar.
Tahrir, Mısır halkının sömürge toplumu kalıplarını kırarak özgürleşme, vesayet dayatmalarına karşı kendi varlığıyla ayakta durma arayışlarının sembolik zemini. Orada havai fişeklerle kutlama gösterileri yapılırken, bir diğer meydanda göstericilerin üzerine ateş açılıyor.
Bir meydanın aktörleşmesi, canı yanan insanlara kucak açması... Rabiatü’l Adeviye Meydanı Tahrir’e göre daha geri planda, ikincildi, ancak kişilikli olduğundan kuşku duyulamazdı. Tahrir’de hakları gaspedilenlerin Rabiatü’l Adeviyye Meydanı’na koşmaları bana taşıdığı adın şahsiyeti açısından anlamlı geliyor. Sanki Tahrir’in bütün kapsayıcılığı, direniş/devrim geleneğiyle bir yerden sonra sunamaz olduğu hakkaniyet, anlam ve amaç şaşkınlığı, Rabia’nın Allah aşkıyla kavrulan kadın kişi temsilinde aranabilir.
“İslamiyet’te papazlık ve papaz sınıfı olmadığı için, kadını Müslüman veliler arasında en yüksek dini mertebeye ulaşmaktan alıkoyacak hiçbir mani yoktur” diyor, “Bir kadın sufi: Rabia” kitabının yazarı, Margaret Smith. (İnsan; 1991) Yine de Rabia dikensiz bir yolda yürümüyor, eski ve yeni sayısız önyargıyı hedefine duyduğu inançla aşmayı başarıyor. Cami’nin aktarımı şöyle: “Birine sordular: “Abdal kaç tanedir?” “Kırk nefistir” diye cevapladı. Neden “kırk erkek” denilmediği sorulduğunda, “İçinde kadınlar da vardır” cevabını verdi. Veli biyografileri, kadın sufiler, onların mübarek hayatları, hayırseverlikleri ve kerametleri ile ilgili menkıbelerle doludur. Kadın sufilerin ulaştığı yüksek mertebe, sufilerin en eski mutasavvıflar arasında ilk mertebeyi kendiliklerinden bir kadına vermelerinde somutlaşıyor. O kadın, El-Atik kabilesinden azadlı köle Rabia’dır. Akla kabri Kabe’de bulunan Hacer geliyor.
Rabia, hayatın anlamını Allah aşkını tarifte aramış, bu aşkla arasına herhangi dünyevi bir bağ ve tutkunun girmesine izin vermemeye çalışmış ve bu aşka sadakatiyle yüzyıllardır Müslümanların gönlünde yaşattığı bir şahsiyet.
Feridüddin Attar onu `er kişi” safında sayma sebebini şöyle anlatıyor: “Uzlet ile halktan ayrılmış biri, sıdk örtüsü ile örtünen kadın, aşk ve özlemle tutuşan, Rabbine yakın olmaya ve rahmetinde yok olmaya aşık, Allah ile tevhidde kendini kaybetmiş kadın, erkeklerin ikinci Meryem olarak kabul ettikleri; Rabiatü’l-Adeviyye (r.a.). “Neden onu erkekler sınıfından andın?” derlerse, “Allah dış görünüşe bakmaz. (...) Bir kadın Allah yolunda erkek gibi ilerlerse ona kadın denilemez, derim”.
Attar’ın bu sözlerini kendi dönemi içinde anlamaya çalışmak gerek. Kur’an yeterince içselleştirilmemiş ve kadının Allah yolunda ilerlemesi tamamen erkek müminlerin (veya sufilerin) örnekliğinde tartılıyor. İhlaslı, iradeli, takvalı olma hasletleri, kadını akıl ve irade gibi konularda düşük cins olarak tanımlayan bir zamanın yargılarının baskısı altında pay ediliyor. Allah yolunda erkek gibi ilerlemek ve böylelikle artık kadın olarak görülemiyor olmak, Rabia’ya yöneltilmiş bir övgüdür sanki! Attar’ın Rabia’ya karşı büyük hayranlığını, bunu sorgulayan camiasına açıklama gereği yüzünden bu cümleleri kurduğu da söylenilebilir. Kadınlığa biçilen olumsuz niteliklerin güçlü imanı engellediğine dair yargılara sahip cahili zihniyet Zuhruf ve Tevbe gibi nice sureyle aşılabilmiş değil.
Buna karşılık elbet Rabia hayretle karşılanırken, Meryem, Ayşe Sıdıka, Fatıma-tüz Zehra zühtleri, ilimleri ve muhakeme yetenekleriyle hatırlanıyor. Sufi kadın kişilikler ne istisnadır İslam tarihinde, ne de yıllar geçerken çabaları yalnızca erkek sufilere nispeten takdir edilecektir. Rabia’nın “er meydanı” denilen bir sahaya adım atıp o meydanı dönüştürdüğü söylenilebilir. Mesela sonraki dönem biyografi yazarlarından El- Münevvi ondan şöyle bahsedecek: “...kadın dervişlerin başıydı, kadın zahitlerin, dindar ve sebatkâr olanların, şeriatı gözetenlerin lideriydi... Merhamet ve fazilet sahibi olanlardan, seçkinlerdendi.”
Rabia, İslam tarihinin kadınlar açısından alnı ak ilk sayfalarının aydınlığının hâlâ etkisini koruduğu Hicri 95 veya 99 yıllarından birinde Basra’da doğdu.
Öksüzlüğü, kıtlığı, köle olarak satılmayı yaşadı. Azad edildi, çöle gitti, bir kulübede inzivaya çekildi. Fakat hep meydandaydı. Münazaralarda öne çıktı. Zekası ve ferasetiyle Basralı sufiler tarafından saygı gördü. Hayat ve ölüm üzerine, ahiret üzerine kafasında mevcut sorularla öylesine meşgulken, evliliğe yanaşmayı istemedi. Reddettiği evlilik teklifleri arasında Basra Emiri Muhammed b. Süleymanel-Haşimi’ninki de var.
Rabia’nın hayranlarından olan Feridüddin Attar’ın “Mantık al-Tayr” kitabında hakikat arayıcısı adama öğüt verirken şöyle dediğini okuyoruz: “Sen karı gibi oturadur. O erler, ne içmek lazımsa içtiler.” Hemen ardından kimde Allah aşkının zevki zuhur ederse, o adamın iki âlemin anahtarını da tezlikle elde edeceğini belirtiyor sufi yazar. “O kadınsa bile, kadri yüce bir er kesilir; hele erse, uçsuz bucaksız bir deniz haline gelir” diye bitiyor hikaye.
Pürüzlü bilinci dönüştüren, görüş ufkunu genişleten, Rabia misali örnekler. Rabia’nın ancak evliliği geri çevirme yoluyla arayışını sürdüreceğine inanması, irdelenmeye değer kuşkusuz. “Meydan” sanki başka türlü bir oluşuma izin vermezdi, yanmak gerekirdi, yıkılmak, doğrulmak ve direnmeyi sürdürmek gerekirdi. “Bu meydan öyle bir meydandır ki, burada can bile görünmez olur. Hatta meydan bile gözden kaybolur, görünmez!” diyor Attar.
Rabia’nın er meydanına çıkıp “Allah aşkına” sürdürdüğü mücadele, bir bakıma en yüce bulduğu aşk için kendini adamaya hazır kadın bilincinin de eseri. Eşi, çocukları, ailesi olmadı, kendine bağışlanmak istenen lüks evlere, hizmetkâr sağlama taleplerine yüz çevirdi. Perdeleri hurma yaprağından kulübesi, aynı zamanda seccadesi olan keçeden bir yatağı vardı, o nedenle de şimdi bir meydanı var. Meydanlar dolusu da dostu, aşinası... Darbenin çelik nefesinden kaçan, Rabia Meydanı’nda başka türlü bir siyaset için direniyor.
Meydan, dönüşen bir yer olduğu kadar dönüştürüyor da... Kavramlar yerli yerine oturuyor, tarih meydanlara dökülen kadınlı erkekli kitlelerin iradesiyle yeniden okunuyor ve yazılıyor. Rabia Meydanı, Tahrir’i tashih ederken bir kez daha dönüşüyor, dönüştürüyor.
http://www.dunyabulteni.net/?aType=yazarHaber&ArticleID=19172
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016