Ergun BABAHAN

Yaşasın! Sonunda Nusaybin’i işgal ettik
7.02.2016
1552

 Devletlerin bir ağırlığı, bir üslubu, bir sorumluluğu vardır. Devleti temsil eden kişiler mevkileri, konumları ne olursa olsun belirli bir olgunluk içinde davranmak zorundadır. Devleti temsil eden kişiler tribün amigosu gibi davranmaya başlayınca sadece devletin itibarını zedelemez, devletin güvenilirliğini, saygınlığını ve birleştiriciliğini de zedeler.

Nusaybin'de olan da tam budur.

Suriye'den görüntüleri andıran yıkıntılar, yerle bir edilmiş binalar, yıkıntıların üzerine asılmış dev Türk bayrakları ve bu görüntülerin ortasında Komando Marşı söyleyen Özel Harekat Timleri. Gören, Nusaybin'i Suriye'nin bir parçası zanneder. Düşman toprağını işgal etmişçesine verilen görüntülerin utanç verici olduğunu söylemeye gerek bile yok.

Evet, Kürtler hendek politikasından, şehir savaşlarından rahatsız olabilir ama aşağılanmaktan, düşman muamelesi görmekten daha çok rahatsız olur. Bugün PKK diye bir gerçeklik varsa, 12 Eylül rejiminin Kürtlere muamelesinin bu durumda önemli bir payı vardır. Diyarbakır Cezaevi'nde aşağılanan, işkenceden geçirilen, insanlık onurları ayaklar altına alınanların öfkesi ciddi bir yer kaplar Kürt Siyasi Hareketi'nin doğuşunda.

Bugün gelinen noktada, siz hangi ismi verirseniz verin, hangi sıfatı yakıştırırsanız yakıştırın; PKK bir gerçeklik olarak vardır ve bölge halkının ciddi desteğine sahiptir. Yakıp yıktığınız ilçeleri Türk bayraklarıyla donatıp marşlar söylemeniz, bölge halkına düşmanca davranmanız, PKK'ye olan desteğin artmasını sağlamaktan başka bir sonuç vermeyecek, şiddetin yaygınlaşmasına yardımcı olmaktan başka bir işlev görmeyecektir.

Ciddi bir devletin vakarı, duruşu vardır ve bunu kadroları üzerinden gösterir. Maalesef Türkiye'de devletin böyle bir duruşu her geçen gün hızla azalıyor. Devletin en tepesinden başlayıp en alt kademelerine yansıyan bu duruşun bedelini uluslararası alanda ciddiye alınmayarak, içeride ise birlik duygumuzu kaybetmeye başlayarak ödüyoruz.

Nusaybin'i, Sur'u hafızalarına kazımış, özel harekatçıların zırhlı araçlarından ‘‘Ermeni dölleri'' küfürlerini işitmek zorunda kalmış, duvarlara yazılmış nefret söylemlerini okumuş gençlerin ruh dünyasının nasıl olduğunu tahmin etmek zor değil. Irak'ta, Suriye'de kendi ayakları üzerinde duran, dünya siyasetinin saygın bir üyesi olmuş akrabalarını gören Kürt gençlerinin zihinlerinden geçenleri anlamak da zor değil.

Erdoğan liderliğindeki AKP koca ülkeyi her alanda aşağı çekiyor. Kahve sohbeti düzeyinde ifade edilen diplomasi hamleleri, her gün yeniden çizilmek zorunda kalınan kırmızı çizgiler, bitmek tükenmek bilmeyen ‘‘Kimse bizim sabrımızı test etmesin'' açıklamaları, Avrupa ile yaşanan her gerilimde, kapıları açıp mültecileri sınıra yığma tehdidinin gündeme gelmesi…

İçeride giderek artan baskı düzeni, yasaklar, muhaliflerin birer ikişer demir parmaklıklar arkasına gönderilmesi, artık New York mahkemelerinde ortaya saçılan yolsuzluk eylemleri…

Ekonomideki krizin ayak seslerinin de duyulmaya başladığı bir dönemde, kendi içinde biri silahlı olmak üzere birden çok çatışmaya girişmiş, birbirine düşman kesilmiş bir toplumsal yapının geleceğe güven ve sağlıkla bakması mümkün değildir. Bu gidişat, bir kişiye, bir aileye, yanlarındaki çanak yalayıcılara yarayabilir ama ülkeyi birden çok parçaya bölmeye mahkumdur. Somali'de itibar arayanlar, Avrupa'da kapıların birer ikişer yüzlerine kapanmasından öfkeye kapıldıkça yanlışları artacak.

Bu öfkeyi içeride Kürtlerden, muhaliflerden çıkarma çabası içerisinde de devletin hem saygınlığını, hem de sağlığını daha fazla tehlikeye atacaklar. Bu yolun sonu karanlık...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar