Etyen MAHÇUPYAN
Kutuplaşmadan görünüşte bütün siyasetçiler şikayetçi ama gerçekte kimse değil. Kutuplaşma herkese yarıyor, çünkü toplumun belirli kimliksel veya siyasi pozisyonlar arasında kategorik olarak bölünmesi siyaset yelpazesini bir bütün olarak konsolide ediyor. Bütün partiler neredeyse ne yaparlarsa yapsınlar belirli bir asgari oyu garanti altına alıyor ve en azından ‘başarısız’ olmaktan kurtuluyorlar. Öte yandan kutuplaşma esas olarak kendisini bir ‘kutup’ olarak hissedenlerin sorunu. Siyaset ve medyadaki kutuplaşmanın laik kesimde de büyük çapta geçerli olduğu açık. Ama muhafazakâr kesim böyle değil… Orada siyasetin kutuplaşmasından rahatsız olan ama bu durumu anlayan bir geniş çoğunluk var. Kendisini bir kutup olarak görmüyor ama AKP karşıtlığı karşısında gerektiğinde ağırlığını sorgusuz biçimde iktidardan yana koymaktan da geri durmuyor.
Bu tablo seçim sonuçlarını kalın hatlarıyla belirlemeye devam ediyor. Bu sefer kutuplaşma gündemi iki kavram üzerine oturmakta: Yolsuzluk ve darbe. Muhalefet AKP’yi yolsuzluğun temsilcisi yaparak onun karşısında bir cephe oluşturmanın peşinde. İktidar ise darbeyi öne çıkararak bu gerçeği görmek istemeyen muhalefet karşısında kendi tabanını cepheleştiriyor. Ne var ki sosyoloji siyasetin öngördüğü kadar basit değil. Birçok saha çalışmasının ortaya koyduğu üzere toplumun yüzde 70’i yolsuzlukların varlığına inanıyor. Ama yine toplumun yüzde 70’i darbenin gerçekliğine de inanıyor… Partilere göre dağılım istatistiki normal dağılım beklentisini doğruluyor. Yani kaba rakamlarla yüzde elli oranında ‘hem yolsuzluk hem de darbe var’ diyenlerin yanında, yüzde yirmi beş ‘yolsuzluk var ama darbe yok’, bir diğer yüzde yirmi beş de ‘darbe var ama yolsuzluk yok’ demekte. Muhtemelen ne yolsuzluğun ne de darbenin varlığına inanan küçük bir yüzde de mevcut ancak onları analizin dışında bırakmanın bir mahsuru yok…
İlk gözlem olarak kutuplaşmanın toplumun en fazla yarısını kuşattığının altını çizmekte yarar var. Sonuçta hem bazı yolsuzlukların yapıldığını, hem de hükümeti devirmek üzere bir darbe girişiminin hayata geçirildiğini düşünenlerin kendilerini ille de bir ‘kutup’ olarak hissetmeleri pek olası değil. Kritik soru bu grupların içinde AKP destekçisi/karşıtı oranının ne olduğu. Meseleyi basitleştirmek üzere, ‘yolsuzluk var ama darbe yok’ diyenler arasında hemen hiç AKP’li olmayacağını varsaymanın gerçekçi bir yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz. Benzer şekilde ‘darbe var ama yolsuzluk yok’ diyenlerin de tümüyle AKP karşıtı cephede yer aldıklarını düşünmek epeyce makul gözüküyor. Eğer bu basit kabuller doğruysa, hem yolsuzlukların hem de darbenin varlığına inanan kesimin çoğulcu bir yapı arz ettiğini ve kabaca eşit oranda AKP destekçisi ve karşıtlarından oluştuğunu kabul etmek durumundayız. Bunun Türkiye siyaseti açısından çok önemli bir anlamı var: Toplumun yarısı siyasi pozisyonundan bağımsız olarak yaşananları nesnel bir yaklaşımla algılamaya hazır. Diğer bir deyişle kutuplaşma kaba haliyle toplumun sadece bir yarısı için geçerli. Diğer yarısında ise siyasi tavır açısından şu veya bu cephenin parçası olarak oy kullansa bile, insanlar aslında her iki cephenin kategorik telkinlerinin dışında durabiliyorlar.
Kısacası fotoğrafa tersinden bakarak şunu söyleyebiliriz: Bütün kutuplaşma eğilimlerine ve kutuplaştırma çabalarına karşın, Türkiye toplumunun yarısı kutuplaşmama basiretini sergilemeye devam ediyor. Bu geniş ve çoğulcu sağduyu platformu ülkenin demokratik çizgide kalmasının da sosyolojik zeminini oluşturuyor. Çünkü ne hükümetin veya muhalefetin ne de ülkeyi demokratik rayından çıkarmaya hevesli odakların bu geniş kesimi göz ardı etmesi mümkün. AKP destekçiliği/karşıtlığı ikilemi içinde kalındığı sürece, ne yolsuzlukların ne de muhtemel darbelerin engellenmesi mümkün olur. Bu kutuplaşma her bir tarafın gerçekliğin belirli bir yönüne kör kalmasına neden oluyor ve olmaya da devam edecektir. Bu ise aslında her iki tarafa da güç vererek hem yolsuzluklara müsamaha hem de darbe arayışı ihtimalini artıracaktır.
Neyse ki Türkiye böyle bir bataklığın içinde değil. Medya bu konuda yanlış kanaat uyandırmak için elinden geleni yaparak safları sıklaştırmaya ve böylece kendisini aktörleştirmeye çalışsa da, toplumun en az yarısı bundan etkilenmeyecek kadar deneyimli gözüküyor. Kutuplaşmanın zararları üzerine söylenenler tabii ki doğru. Ancak kutuplaşmanın kapsamı üzerine söylenenler o denli doğru değil… Olağandışı çalkantılı bir dönüşüm sürecinde bile toplum sağduyu ibresini doğru yönde tutmayı sürdürüyor ve bunun seçimlere yansımaması düşünülemez.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023