Mensur Akgün
Suriye sorununun çözümü için çizilen yol haritalarında genellikle üç aşama vardır. Barış anlaşmasının imzalanmasından sonra başlayacak ilk aşamada (6 ay) bir ulusal uzlaşı hükümetinin kurulması, o hükümetin ülkeyi ikinci aşamada (18 ay) seçime götürmesi ve bu sırada ülkenin yönetilmesini sağlayacak anayasanın yazılması, üçüncü aşamada ise istikrarın sağlanması ve yeni rejim çalışması öngörülür.
Bu anlayış muhalefetin çizdiği yol haritalarında, Syrian Expert House gibi grupların raporlarında ve hepsinden önemlisi de çözümün çerçevesini çizen BM Güvenlik Konseyi’nin 18 Aralık 2015 tarihli 2254 sayılı kararında (Madde 4) ifadesini bulur. Varsayım belli ki sorunun ana omurgasını oluşturan çatışmanın sona erdirilmesinden sonra ulusal mutabakatın daha kolay sağlanacağı ve anayasanın Suriyeliler tarafından görece demokratik katılımla yazılacağıdır. Süreç içinde Esad’ın görevi bırakacağı ya da bıraktırılacağı düşünülmüştür.
***
Bu yüzden de Rusya’nın 23-24 Ocak Astana Konferansı sırasında sürpriz bir şekilde taraflara ve dolayısıyla ateşkesin sponsorlarına sunduğu 85 maddelik anayasa taslağı içeriğinin dışında zamanlaması açısından da reddedilmiştir. Bu köşede bir başka yazıda da ele alındığı gibi Rusya’nın sunduğu taslak gerçekten kabul edilmesi mümkün olmayan maddeler içermekte, mesela kıyımdan sorumlu olan Esad’a en az 14 yıl daha başkanlık kapısını açık tutmaktadır. Ayrıca federalizme ve muhtemelen ülkenin bölünmesine yol açabilecek nitelikte esneklikleri içinde barındırmaktadır.
Ancak Rusya taslağının içerik açısından kabul edilemez olması başka bir anayasa taslağının ya da anayasanın temel prensiplerinin Cenevre’de ya da farklı bir yerde bulunabilecek çözümün, daha doğrusu çözümü getirecek anlaşma metninin içinde yer almaması gerektiği anlamına gelmez. Her ne kadar genel kabul gören anlayış anayasanın geçiş döneminde Suriyeliler tarafından yazılacağını öngörse de, geçiş döneminin sağlıklı yürümesi için anayasa yapım sürecinin bu döneme bırakılmaması, anayasanın temel maddelerinin çözümün parçası olması ülkede ve bölgede barışın sağlanması açısından çok daha sağlıklı olacaktır.
Unutmayalım ki yüzbinlerce insanın öldüğü, milyonlarcasının evini-barkını tek etmek zorunda kaldığı, ülkedeki tüm demografik dengelerin sarsıldığı bir çatışmadan söz ediyoruz. Bu çatışma sona erdirilse bile altı ay içinde hayatın normal akışına döneceğini, çatışmaya taraf olan grupların ve diğerlerinin mucizevi bir şekilde istediklerini birbirlerine barışçıl yollardan kabul ettirmeye çalışacağını bekleyemeyiz. Çatışma sona erecekse Oslo Barış Süreci gibi sonu belli olmayan bir yöntemle değil, tarafların müzakere masasında anlaşacakları kapsamlı ve nihai bir metinle olmalıdır.
Aksi takdirde taraflar yine en iyi bildikleri ve en etkin oldukları yönteme başvuracaklar, birbirlerine karşı güç kullanmaya çalışacaklardır. Çıkarları bazen kesişen, bazen örtüşen, bazen de çatışan bölge içi ve dışı aktörler bu çatışmalarda taraf tutmak durumunda kalacaklardır. Zaten Suriye sorunu, daha doğrusu ülkenin geleceği Suriyelilere (ne yazık ki) bırakılamayacak kadar önemlidir. Suriye sadece Suriyelilerin değil Türkiye başta olmak üzere soruna doğrudan ya da dolaylı taraf olmuş, etkilenmiş tüm ülkelerin sorunudur. Bu sorunun bir an önce çözüme kavuşması, mültecilerin evlerine dönmesi, ülkenin ve bölgenin biraz daha istikrarlı hale gelmesi, sorunun türevleri olan PKK/PYD ve DAEŞ üstüne yoğunlaşılması gerekmektedir.
***
Tüm bu ve benzeri nedenler yüzünden sorunun çözümünü zamana yaymak Suriye için de, bölgesel ve küresel barış için de risklidir. Riski azaltmak Suriye anayasasının temel prensiplerinin, uygulama ilkelerinin imzalanacak uzlaşma metninin parçası olması ve bu metnin Güvenlik Konseyi kararıyla hukuki garanti altına alınması, ateşkesin korunmasındaki garantörler modeli işleyecek olursa benzeri bir yöntemin barış anlaşması/antlaşmasının etkin ve fiili garantisi için de düşünülmesi yararlı olacaktır.
Sorun anayasanın meşruiyetiyse gerekli olan kurucu irade barış masasında tarafların rızası ve halkın bu anlaşmayı yapılacak referandumda kabulüyle de tecellisi mümkündür. Kıbrıs sorununa bulunacak çözüm için uygulanan yöntem Suriye sorununun çözümü için de uygulamaya konabilir. Tıpkı Annan Planı’nda olduğu gibi her şey en ince ayrıntısına kadar belirlenebilir. Üstelik Esad’ın gidişine endeksli bir anayasa yapım süreci var olan şartlar altında çözümsüzlüğün ve savaşın uzamasına, onun daha fazla iktidarda kalmasına neden olabilir…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.11.2025
2.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
22.10.2025
19.10.2025
12.10.2025
8.10.2025
1.10.2025
10.09.2025