Murat Sevinç
Sekizinci yazı…
İlk yedi yazıda, yalnızca ‘hükümet biçimi’ tercihleri hakkında özet bilgi vermeye çalıştım. Sistemlerin demokratik ya da anti demokratik niteliklerine vs. değinmedim. Sekizinci yazı, 12 Eylül darbesinin 40’ıncı yılında, darbenin ürünü olan anayasanın tercih ettiği ‘hükümet biçimi’ üzerine.
12 Eylül 1980 darbesi ‘Cuma’ sabaha karşı yapıldı. O gün darbeyi gerçekleştiren generaller bir bildiri okudu. Bildiri, Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı. (RG’nin internet arşivinden bulmak mümkün.) Cuntanın lideri Kenan Evren tarafından okunan MGK (Milli Güvenlik Konseyi) bildirisi başlı başına bir ders olarak okutulabilir. İlk satırından son satırına dek; darbenin gerekçeleri, darbecilerin zihniyeti ve ruh halleri, şikâyetçi oldukları konular, bir süre sonra uygulayacakları çözümler ve hazırlayacakları anayasanın tüm ipuçları o bildirgede var.
12 Eylül 1980 ile Aralık 1983 arası bir ‘ara dönem’ ve üç alt döneme ayrılır, ancak yazı bu ayrıntılara girmeyecek.
1983 Aralık ayında TBMM toplandı ve ara dönem sona erdi. İşkence, idam ve sürgünlerle anılan o üç küsur yılda her konuda asıl ve son söz sahibi her zaman MGK oldu. Anayasa, ‘Danışma Meclisi’ tarafından hazırlanıp ‘Kurucu Meclis’ce kabul edilmiş gibi görünse de, o konuda da son söz hep beş generalin iki dudağı arasındaydı.
Anayasa, Kasım 1982’de halkoylamasına sunuldu, bugüne dek Türkiye’de herhangi bir halkoylamasında görülmemiş ‘Evet’ oyuyla (yüzde 91.27) kabul edildi. Anlayacağınız, ‘milli irade’ faşist rejim anayasasına büyük destek verdi. Bu sonucun çok sayıda nedeni var kuşkusuz. Ancak anayasa üzerine tartışmanın neredeyse yasak oluşu, sıkıyönetim koşulları, korku, siyasetçilere yönelik öfke ve güvensizlik, oylama günü zarfların şeffaf oluşu vs. gibi etmenler, seçmenin askeri yönetime gösterdiği iltifatın boyutunu görmeyi engellememeli.
Tahmin edilebileceği gibi 12 Eylül rejiminin akademisyeni, bürokratı, muhbiri, gazetecisi, sanatçısı, siyasetçisi vs., önceki ve sonraki dönemlerde olduğu gibi faşizme destek sunmakta ve ‘huzura çıkmak’ için eşikte bekleşmekte sakınca görmedi. Örneğin geçen hafta AİHM başkanına fahri doktora veren İstanbul Üniversitesi, o zaman Kenan Evren’e cüppe giydiriyor, namlı iş insanları cuntaya muhabbet dolu mektuplar döşeniyor, kimi zenginler Evren’in tablolarına servet ödüyordu.
Bu esnada, adetten olduğu üzere kimi akademisyenler 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na dayanarak kamu görevinden ihraç edildi. Kalanların bir kısmı lacivert takımlarını giyip görev bekledi, birileri arkadaşlarını ihbar etti, birileri listeler oluşturdu vs. Benzer rejimlerde olduğu gibi 12 Eylülcüler de, ‘kullanılmaya hazır’ zavallılarını bulmakta hiç zorlanmadı.
Anayasa, Bülent Tanör’ün değişiyle anayasacılık tarihimizde ilk kez temel haklar ve özgürlükler konusunda ‘geriye gidişi’ temsil eder. Köklü değişiklikler yapılan tarihlere dek bir ‘hak/özgürlük’, ilgili maddenin ilk fıkrasında verilip ikinci fıkrasında geri alınır haldeydi! Sendikalara sendikacılık, siyasal partilere siyasi faaliyet, yurttaşa yurttaşlık yasaklanmış gibiydi. O dönemde çıkarılan ve 2001 değişikliğine dek anayasal koruma altında kalan (2010’da tümüyle yürürlükten kaldırılan Geçici 15’inci madde gereği) ‘siyasal alanı düzenleyen’ yasalar da aynı doğrultuda toplumu boğmayı hedefliyordu. Örneğin yüzde 10 seçim barajı öngören yasa gibi. İşçiye karşı patronu, yurttaşa karşı devleti koruyan bir anayasa.
Yıllar içinde çok sayıda değişiklik yapıldı. 1982 Anayasası’nda (AB’ye uyum için) yapılan en ciddi ve demokratik değişiklikler 2001 tarihli. Sonuncusuna (2017) dek, anayasanın yarısından fazlası değişmiş ve başlangıçtaki sorunların bir kısmı çözülmüştü. Yani 1982 Anayasası denildiğinde, 1982’de kabul edilen metinden söz edilmiyordu artık. 2017 değişikliği ise bu güne dek yapılan en vahim düzenleme oldu.
Asıl konumuz, Anayasa’nın tercih ettiği hükümet biçimi.
Kenan Evren, her sağ iktidarın yanında olmayı başarmış bir gazeteciye verdiği röportajda, o dönem kendisine başkanlık sisteminin teklif edildiğini, ancak kabul etmediğini açıklamıştı. Gerekçesini, ‘kendisinden sonra bir diktatörün yönetime gelme ihtimali’ şeklinde dile getirdi. Diktatörlük endişesi duyanın, ‘cunta lideri’ Kenan Evren olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim! Tabii hem Özal hem de Demirel başkanlık sistemini gündeme getirdi, ancak başarılı olamadı.
1982 Anayasası’nı yapanlar da ‘parlamenter sistemi’ tercih etti. 1961’den farklı olarak sembolik bir cumhurbaşkanı yerine daha yetkili bir cumhurbaşkanı makamı yaratıldı. 1961’de olduğu gibi yedi yıllığına, TBMM tarafından seçilecekti. Varsa partisiyle ilişiği kesilecekti. Önceki anayasadan farklı olarak cumhurbaşkanına çokça yetki de verildi ve hangilerinin ‘tek imza’, hangilerinin ‘karşı imza’ ile kullanılacağı belirsiz bırakıldı. Tek imza, tek başına yapabileceği; karşı imza ise bakanlar kuruluyla ‘birlikte’ yapacağı işlemleri anlatır.
Bu sorun makul bir ‘yorumla’ çözülmeye çalışıldı. Neydi o? Cumhurbaşkanı, yetkilerinin bir kısmını ‘devlet başkanı’, bir kısmınıysa ‘yürütmenin iki başından biri’ sıfatıyla kullanır. Devlet başkanı sıfatıyla kullandığı yetkilerin ‘tek başına’ olması, olağan. Örneğin AYM’ye başvurmak ya da af yetkisini kullanmak gibi. Yürütmenin iki başından biri sıfatıyla kullandığı yetkiler ise karşı imza ile olmalı, çünkü siyasal sorumluluk cumhurbaşkanında değil, hükümette. Yetki ve sorumluluk paralel olmalı.
1982 Anayasası döneminde TBMM tarafından seçilen cumhurbaşkanlarından (Evren’den sonra) ilk ikisi güçlü siyasetçilerdi (Özal ve Demirel) ve görev yaptıkları süre içinde ‘yansız’ konumlarını korur görünmeyi istemekle birlikte, beklenebilir biçimde isimleri çok öndeydi. AYM Başkanlığı’ndan gelen Ahmet Necdet Sezer, parlamenter sistemin aradığı devlet başkanı niteliklerine sahipti. Nitekim ilk yıllarında sembolik konumunu korumaya çalıştı. Son zamanlarındaysa yürütmenin asıl yetkili kanadı olan hükümetin işlerine müdahale etmeye başladı.
Sonraki cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2007 yılındaki büyük kavgalar ve AYM’nin vahim 367 kararı, erken seçimde AKP’nin yüzde 47 oy alışı, anayasa değişikliği gibi gelişmelerin yaşandığı hayli kaotik bir ortamda seçildi. Bana kalırsa son zamanına dek parlamenter sistemin gereksinim duyduğu tipte bir cumhurbaşkanlığı yaptı. Son döneminde ise yansız bir cumhurbaşkanı gibi değil, müstakbel AKP’li siyasetçi gibi davranmaya başladı. Örneğin, anayasaya aykırı bir yasa için mealen, “Onayı verdim ama arkadaşlarla konuştum, gerekli düzeltmeleri yapacaklar” gibi ‘garip’ sözler sarf edebildi.
Burada bir şeyi yeniden hatırlatmak gerekiyor sanırım: Gül’e ‘Çankaya noteri’ denilerek yöneltilen eleştiriler, yöneltenlerin zannettiği gibi, parlamenter sistem bakımından yergi değil, övgü sayılır! Parlamenter sistem (ve Anayasa’nın ilgili hükümleri), bir hukuka aykırılık tespit ettiğinde kuşkusuz yetkileri çerçevesinde müdahale etmesi gereken, bunun haricinde yetki ve sorumluluğun kendisinde değil hükümette olduğunun ‘farkında’ bir cumhurbaşkanı ister. ‘Yerini bilen’ bir cumhurbaşkanı.
Sistem tartışmalarını ‘sevdiğimiz ve sevmediğimiz’ insanlar sığlığına kapılmadan yapmak bu nedenle önemli. Nitekim sonraki cumhurbaşkanı ‘Çankaya noteri’ olmayı reddedeceğini ilk günden itibaren söyleyerek göreve geldi. Ne oldu peki? ‘Noter’ gibi davranmak çok mu fenaymış!
2007 yılında (yukarıda hatırlattığım o kaos ortamı fırsat bilinerek!) yapılan düzenlemeyle cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine dair değişiklik halkoylamasında kabul edildi. Böylece parlamenter sistemide ilk büyük gedik açılmış oldu. Hele ki Türkiye gibi bir ülkede, meşruiyetini seçimden/halktan alan bir makamın artık yansız davranacağını ummak akıl kârı değil.
Hâlihazırdaki cumhurbaşkanı ilk kez 2014’te seçildi. Cumhurbaşkanlığı makamında anayasa ile bağdaşmaz bir rol benimsedi. Ya anayasaya uygun davranacaktı, ya da onun istediği gibi bir anayasa yapılacaktı. İkincisi gerçekleşti ve 2017 yılındaki halkoylamasında atı alanın Üsküdar’ı geçmesiyle eşi benzeri görülmemiş bir hükümet biçimine geçildi.
Şu anki hükümet biçimi ilk kez gündeme geldiğinde kaleme aldığım yazılarda, bu sistemin yalnızca Türkiye’nin parlamenter geleneğine değil, aynı zamanda iktidarın kendisine de attığı büyük bir kazık olduğunu dile getirmiştim. Hâlâ aynı kanıdayım. Yalnızca, iktidara kim gelirse gelsin böyle bir hükümet sistemiyle yönetemeyeceği için değil. Aynı zamanda, parlamenter sistemde yüzde 30’larla hükümet olabilecek bir partiyi (ya da kişiyi) yüzde 50’ye mahkûm ettiği için. Tabii bu durum bizlerin değil, iktidarın ve değişikliğin ‘müelliflerinin’ sorunu!
1982 Anayasası ile tercih edilen hükümet biçimiyle, yürütme organının cumhurbaşkanlığı kolu gereğinden fazla güçlendirmiş olmasına karşın, yaklaşık yüz yıllık parlamenter gelenek terk edilmemişti. 2017’ye dek.
Bundan sonra nasıl bir hükümet biçimi tercih edilir, şu aşamada tam olarak kestirmek güç kuşkusuz. Ancak her ne yapılacaksa, ‘anayasal düzenin’ yalnızca anayasa metninden ibaret olmadığı, 12 Eylül yasa ve kurumlarının çoğunun varlığını ve canlılığını sürdürdüğü gerçekleri göz önünde bulundurularak yapılmalı.

Muhterem okur, ‘hükümet biçimi’ konusu sona erdi sayılır. Önümüzdeki yazıda, daha önce söylediğim gibi Selahattin Demirtaş’ın ‘parlamenter demokrasi’ önerisi üzerinde duracağım…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları











































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025