Başbakan’ın balkon konuşmasında helalleşmek üzerine söylediği sözlerden, seçim sürecinin kirini- pasını üzerinden atmaya çalışan bir inançlı liderin arınmaya ihtiyaç duyan ruh halini gördüm ben.
Geçmişi bir yana bırakıp yeni bir beyaz sayfa açma niyetine de gönderme yapan bir ruh halini…
Başbakan’ın helalleşme daveti, milletvekili seçimleri gibi sancılı bir dönemde, siyasi parti liderlerinin birbirleri hakkında sarfettiği yakışıksız üslup üzerinden görülecek bir helalleşme değildi bence;13 Haziran’dan başlayarak, seçim sürecinin özensiz ve kaba üslubunun terk edileceğine, iktidar olma hırsının her çirkin söz ve eylemi mübah gören anlayışının terkine ve işlenen tüm ayıplar üzerinden hakiki bir helalleşmenin erdemine yönelik bir davetti aynı zamanda.
Davet etmek kadar davete icabet etmenin de haysiyetten sayıldığı bir kültürün siyasi aktörleri, helalleşmeyi becerebildikleri sürece, bu haysiyeti üzerlerinde ne kadar şık taşıdıklarını göstermekle kalmayacak; barışın talep edildiği değil ‘yaşandığı’ bir ülkeyi hazırlayacaklar el birliğiyle.
Helalleşmek, başkalarına verdiğiniz acıların kefaretini üzerinizden atmak değil, o acılarla hemhâl olmaktır bir yanıyla. Başkasına yanmak, ‘başkalaşmaktır’ helalleşmek.
Başbakan herkesten önce Kürtler’le helalleşmelidir.
Kürtlerin yakın tarihte çektikleri zulmü anlaması ve tanıması gerekiyor Başbakan’ın. ‘Bu günün Başbakan’ı, o zulmü gerçekleştiren ülkesinin bir kesimi adına ve o zulme uğrayan ülkesinin bir kesiminden’ özür dilemelidir.
Başbakan bir özürle Kürtler’in de Başbakan’ı olduğunu göstermelidir.
Erdoğan’ın seçim döneminde söylediği sözleri oldukça kırıcıydı. Başbakan önce bu sözler yüzünden incittiği Kürtler’den helallik istemelidir.
‘BDP terör örgütüdür’diyen Başbakan, tıpkı kendi partisi gibi yasaların verdiği hakla kurulan bir siyasi partiyi terörden nemalanmakla itham etmekle kalmamış; BDP’ye oy veren milyonlarca seçmeni de terörist olarak niteleyen bir imâda bulunmuştu.
Başbakan yasal bir partiye oy veren milyonlarca insandan özür dileyerek başlamalıdır helalleşmeye.
Seçim sonrasında YSK’nın ve kimi mahkemelerin tutuklu milletvekillerini tahliye ettirmeyerek kaos yaratması karşısında Başbakan, tüm demokrasi mağdurlarından özür dileyerek helalleşme yolunu seçmelidir.
AKP’nin 9 yıllık iktidarı boyunca hukuk ve vicdan ölçülerinden sürekli saparak komplo üreten, Erdoğan’ın kendisi hakkında muhtar bile olamaz kararları alan YSK gibi kurumların ürettiği krizden bu günün şartlarında nemalanan bir pozisyondadır Başbakan.
Yasal ve anayasal kimi kurumların demokrasi dışı kararlarıyla mağdur edilen tüm siyasetçilerden özür dileyerek helallik almalıdır Başbakan.
Başbakan, silah yerine meclis seçeneğinde ısrar eden tüm demokrasi güçlerinden, hem de hiç gocunmadan özür dileyerek helallik almalıdır.
Seçim barajları yüzünden temsilde adaletsizlik bu ülke siyasetinin kaderi olmamalıdır. Bir konuşmasında ‘seçim barajının düşmesine bu ülke henüz hazır değildir’ diyen Başbakan’ın kendisidir. Bu sözün kendisi dahi seçim barajı mağdurlarından özür dileyip helallik almasına sebeptir.
2002 yılında kendisinin de mağduru olduğu bir YSK kararı karşısında, meclis bileşiminde üretilen alternatif bir çözümle, kendisini Başbakan yapacak olan yol açılmıştı. Aynı çözümü şimdi de geliştirebilme imkânı varken, hâlâ bir açıklamaya yapmayan Başbakan’ın samimiyeti şüpheli hale gelmiştir.
Diyarbakır’da 80 bin oy almasına rağmen vekilliği düşürülen Hatip Dicle’den, mahkemelerde anadillerinde savunma yaptıkları için milletvekili olamayan Kürt vekillerden de helallik istemelidir.
CHP’li, MHP’li ve BDP’li tüm tutuklu milletvekilleriyle helalleşmeli ve bu siyasi partilerden özür dileyerek beyaz bir sayfa açmalıdır.
Kendisinin Başbakan’ı olduğu bir devleti yönetmek kadar, o devletin kurumlarının yaptıklarından da sorumludur Başbakan. O kurumların demokrasi dışına çıkmaları karşısında bu sorumluluktan kaçacak hiçbir mazereti olamaz, olmamalıdır.
9 yıllık iktidarı boyunca halkın iradesi ve tercihlerine ipotek koyan, YSK gibi bir kurumu revize edememiş Başbakan’ı hiçbir bahane haklı çıkarmaz.
Bu ülkeye getiremediği özgürlükler ve eksik kalan demokrasi adına ülkesinden özür dilemeli ve halkından helallik istemelidir.
Ermenilerle helalleşmelidir başbakan. Rumlar, Aleviler ve Süryaniler’le de...
Bu kadim topraklara en güçlü hükümdarları gömmüş, ihanetin bin türlüsünü tevekkülle defetmiş, acısını bal eylemiş yüreğini kor etmiş tüm sakinleriyle; Anadolu’yla helalleşmelidir Başbakan.
Başbakan, Fırat’ın kıyısında kaybolan bir kuzudan dahi sorumludur. Değilse adil değildir.
Cumhuriyet tarihinin en büyük halk desteğini arkasına alan Başbakan Erdoğan, yakın tarihimizin tüm hazin öykülerinde mağdur edilmiş halklardan özür dileyerek helalleşmelidir.
Başbakan % 50’lik halk desteğini mağruriyet ve kibir tuzağı ile helak etme gafletine düşmeden, ülkesinin tarihiyle hakiki bir yüzleşme gerçekleştirmeli ve samimi bir helallik almalıdır. Bu Başbakan’ı küçük düşürmez, aksine yüceltir.
Başbakan bu yüceliği göstermelidir.
Kendi yurdunda mağdur edilmiş Ermeni, Rum, Alevi, Süryani, Roman vs. ile helalleşebilen bir Başbakan tarih kitaplarında yer bulabilir ancak.
Kürtlerle barışabilen bir Başbakan’ı Kürtler de tarihe mâl edecektir şüphesiz.
Bu topraklarda barışı kurmak için bir zerre katkı verebilirse eğer, dağların kuytuluklarında kardeşin kardeşi öldürmediğini duyarsam ölmeden; benim de Başbakan’a hakkım bu günden helaldir.