Tuncay TOP
12 Eylül 2010 referandumundan çıkan sonuç, genel tahmin oranlarının biraz üzerinde çıktı. Halkoylamasında sandığa giderek oy kullanan seçmenlerin oranı %77, sandığa gitmeyenlerin oranıysa %23 ‘te kaldı. Oy kullanan seçmenin %52’sinin evet tercihiyle, Anayasa’da değiştirilmesi istenen 26 maddelik paket kabul edilmiş oldu.
Bu referandumu diğerlerinden ayıran temel fark ise, seçmen kartını elinde tutan her dört kişiden birinin sandığa gitmemesi oldu.
Bu durum boykot tavrını üçüncü bir seçenek olarak geliştiren ve Kürt seçmenlerini büyük ölçüde aktif boykot çalışmasına çeken BDP’ nin siyasi gücünün de ortaya çıkmasını sağladı. Referandumla birlikte Kürtlerin siyasi temsilcisinin kim olduğu ortaya çıkmakla birlikte, bundan sonraki süreçte de Kürt sorunu ve Kürt yurttaşların genel talepleriyle ilgili muhatabın Barış ve Demokrasi Partisi olduğu açık bir biçimde ortaya çıktı.
Sandığa gitmeyen % 23’lük seçmen kitlesinin tamamının boykotçu olduğunu iddia etmek gerçekçi olmaz hiç şüphesiz.
Her seçimde ortalama olarak sandığa gitmeyen % 7-8 ‘lik bir seçmen kitlesinin şu veya bu biçimde var olduğunu biliyoruz. Asıl önemlisi hem evet, hem de hayır cephesinin sözcülerinin, boykotun sayısal oranını düşürmek için sandığa gitmeyi her şeyden önemli gören miting konuşmaları ve hükümetin boykotu 22 liralık para cezası tehdidiyle kırma çabalarına rağmen boykot oranının yüksek çıkmasıdır ki, bu tabloya göre, referandumun kazananının AKP ‘nin yanı sıra boykotçular olduğu şüphe götürmez oldu.
BDP’ nin geçtiğimiz seçimlerde birinci ya da yer yer ikinci parti olduğu Kürt illerinin hemen hemen tümünde, referanduma katılım oranı yüzde 50’nin altında kaldı ve diğer illerde de BDP kendisine olan güveni artırdı.
Hürriyet gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever, referandum sonuçlarını değerlendirdiği yazısında ‘’ BDP, sözünü tuttu ve Doğu ve Güneydoğu’daki bazı illerde %51’in üzerinde çıkan “boykot” oyları ile Türkiye’nin derin bir gerçeğinin varlığını ve onun da TBMM’deki temsilcisinin kendisi olduğunu hepimizin gözüne soktu’’ şeklinde yazdı.
AKP Batıda yüzde 58 “evet” oyunu arkasına almakla birlikte doğu ve güney-doğu da Kürt seçmenlerin kredisini alan bir parti olarak, hala Kürt sorununun çözümüne dönük güvenin beslendiği bir adres olarak görüldü.
Bir ara “hayır” oylarının “evet” oylarını neredeyse aşacağına bile inanan CHP ve onunla aynı doğrultuda hareket eden “sol” ise, ciddi bir hayal kırıklığı yaşadı.
Türkiye’nin batı yakasındaki sahil kentlerinden aldığı oyların dışında fazlaca bir oy artışı sağlayamayan CHP, Doğu ve Güneydoğu’daysa neredeyse sıfır çekti.
MHP’ nin ise etkili olduğu illerde bile güvenoyu alamaması, önümüzdeki günlerde bu partide ciddi çalkantıların olacağı ve koltuk değişikliklerinin yaşanacağına bir işarettir. Zira bu referandumun en büyük yara alanı, genel yönetim kararlarına direnecek ölçüde darbe karşıtlığı fikrine sahip bir seçmen kitlesini ‘hayır’a yönlendiremeyen MHP üst yönetimi oldu.
Bu sonuçların ortaya çıkardığı ana gerçekliğe gelince;
- Kürtler; Kürt seçmenler, kendi iradelerine saygı gösterilmemesi durumunda, kendi taleplerine yer vermeyen hiçbir uygulamaya destek vermeyeceklerini, politikalarını haklı ve meşru kılacak bir birlik ve dayanışmayı, tüm baskı ve kışkırtmalara rağmen gösterdiler.
Yeni anayasa da kendi talepleriyle ilgili hususların olmasını, bu anayasayı yapabilecek siyasi güçlerin kendilerini artık hesaba katmaları gerektiğini, bölge illerindeki yüksek boykot oranlarıyla kanıtladılar.
‘demokratik özerklik’ ve ‘anadilde eğitim’ konusunda ileri sürülen taleplerin ne ölçüde sahiplenildiğini ve yeni anayasanın bu talepleri öngören bir düzenlemeden başlanarak hazırlanması gerektiğine dair bir mesajı da vermiş oldular.
AKP veya CHP, Artık yeni anayasayı ne Kürtlerin taleplerine sırt dönerek ne de Kürt seçmenlerin sayısal desteğini almadan yapabilir.
- Aleviler; Tunceli’de çıkan %80’lik hayır oranını, Kılıçdaroğlu’nun Tuncelili olmasına değil, referandum sürecinde Başbakan tarafından yürütülen propagandaya karşı Alevi yurttaşların tepkisi olarak okumak gerekir. Zira Alevi ve Kürt olma gerçekliğini, ilk kurultayda inkar etme yoluna giden CHP genel başkanının, sırf hemşehrileri olduğu için Tuncelili seçmenler tarafından bu şekilde onurlandırılması mümkün görünmemektedir.
Devrimci demokrasi geleneğinin oldukça köklü olduğu ve BDP’ nin politik etkinliğinin çok yüksek olduğu bu ilde hayır oylarının bu denli yüksek çıkmasını, muhafazakar Ak Parti’nin olası ‘’Şeriatçı’’ yönelimlerine karşı bir refleks olarak değerlendirmek gerekir.
Diğer yandan Tunceli, Türkiye’nin tamamına yakını Alevi olan tek ilidir ve asıl olarak bu ilin muhafazakar partilere karşı tavrı, Türkiye’de yaşayan tüm Alevilerin ortak hassasiyeti olarak algılanmalıdır.
Sandıktan çıkan sonucu, ‘Alevi Çalıştayları’ ndan sonuç üretememiş hükümetin bu başarısızlıkları yetmezmiş gibi, yüksek yargıdaki yapılanmayı yargı mensuplarının alevi kökenli olmalarına bağlayan Başbakan’ın sözlerine verilmiş bir cevap olarak okumak gerekir.
- Ateşkes; Referandumdan hemen önce Diyarbakır’da 600’ün üzerinde sivil toplum örgütünün öncülüğünde yürütülen ve birçok kurum ve demokratik kitle örgütü tarafından da desteklenen ateşkes sürecinin 20 Eylül’ de son bulmasıyla, yeniden bir silahlı çatışma ortamına dönme tehlikesi var.
Demokratik açılım projesi kesilmekle beraber, referandumdan çıkan sonuç AKP’nin bu açılım sürecini yeniden başlatmasının önündeki engellerin kalktığını, halkın güven oylamasından başarıyla çıktığını ve hükümetin ateşkesi kalıcı hale getirme çabasına yönelik ortak bir talebin var olduğunu göstermektedir.
Açılım sürecinde ‘analar ağlamasın, kardeş kanı dökülmesin ‘diyen Başbakan’a verilen %58’lik halk desteği, ırkçı-milliyetçi çevrelerin tüm kışkırtmalarına rağmen barışın ve kardeşliğin kurulmasına yönelik bir destektir aynı zamanda.
20 Eylül’den sonra barışın ve kardeşliğin kuru bir laf olmaktan çıkarak hayatın içinde gerçek bir anlam bulacağı günlere gidilebileceğini görmek istiyoruz.
Başbakan’ın gözyaşlarındaki samimiyete inanmak isteyerek…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bakkal-çakkal siyaseti
11.12.2014 - O asansör yine düşecek...
12.09.2014 - Akçakoca seçimlerinde rakamların gösterdiği
2.04.2014 - Uçkur ve duvar
15.11.2013 - AK Parti’nin yeni ilçe yönetimine dair izlenimler !...
29.07.2013 - IŞIĞIN DOĞDUĞU YERE YOLCULUK –BÖLÜM 2-
19.07.2012 - IŞIĞIN DOĞDUĞU YERE YOLCULUK…
8.07.2012 - İSTİSMAR
7.06.2012 - KAR
7.02.2012 - KCK MUAMMASI
19.01.2012
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Mehmet Soydan
sayın tuncay top. yazınızı büyük bir içtenlikle okudum. dediğiniz doğru olabilir. fakat akçakoca genci ekmek yiyecek ve topluma bir katkısı olacaksa bence yaşam alanlarına müdahale söz konusu olmadığı takdirde yeni sanayii alanı uygundur. mevcut başkan üni. yolu üzerinde tekstil fabrikası kurulurken neden bu kadar duyarlı olmamıştır ! bunu açıklaması lazım bence. boru fab. ile ilgili detaylı bilginiz olmadığı aşikardır. eski fabrika üzerine yeni makina tesis etmek daha pahalıdır.