Cafer Solgun
“Düğünümüz var”
Sırtımdan birkaç kilo ter boşalttığım “kız isteme merasimi” bitti. Bitti de şimdi “düğün” yapmamız lazım… Malum, düğünü de “erkek tarafı” yapar… Geleneğin gereği neyse de, aslında bunu ben de istiyorum tabii. 40’ından sonra evlenince istiyor insan, tecrübeyle sabit. Hayatında hiç bilmediğin, tecrübe etmediğin bir “ilk”, şakası yok…
Güler çalışıyor, hayat devam ediyor sonuçta, çalışması lazım. İyi de nasıl oluyor bu düğün işleri? Bir düğün salonu mu tutmak lazım? Açıkçası düğün salonlarında yapılan düğünlerden hiç hazzetmemişimdir. Kıytırık bir dilim pasta, şekerli bir limonata, sahnede ikide bir “haydee” diye höyküren bir şarkıcı, kim gelmiş, ne giymiş, kim kiminle oturuyor diye bakınan insanlar ve sahnenin bir tarafında oturan gelinle damat… Sonrasında da tabii “takı takma merasimi”… Damadın arkadaşından 50 TL, gelinin abisinden bilmem ne… Korkunç…
“Korkunç” olan işin dayanışma boyutu değil tabii ki, teşhir… Düğüne gelen imkanları neye elveriyorsa takar bir şeyler, bunu ilan etmek de nedir?
Memlekette bir yakınımın köy düğününden hatırlıyorum. Daha düğün başlamadan iki aşiret arasında savaş oluyor gibiydi. “Aman filancalara rezil olmayalım, bizim taraf daha kalabalık olmalı, ona buna haber saldınız mı?” Düğünden sonra da (ben damadın evindeydim) takılar için başlayan tartışmalar bir hafta kadar sürdü. Videolardan, resimlerden, canlı tanık anlatımlarından kim ne takmış tek tek tespit yapıldı ve bu arada “bizim taraf” mı “öbür taraf” mı çok taktı münakaşaları… Neyse.
Aslında köy düğünü yapsak ne iyi olurdu. Munzur’un kıyısında mesela… Fakat o kadar insanı oraya nasıl getirteceğiz; olmayacak iş. Bir düğün burada bir de Dersim’de yapsak… Görmemiş adam evlenmiş düğün yapmaya doyamamış gibi bir durum olur o da… Velhasıl fantezi yapmaya gerek yok; düğün burada olacak. Peki nerede, ne zaman?
Henüz yaz idi. Yazın ortası hatta. Kemerburgaz tarafında bir kır düğünü yapsak… Benim aklım köy düğününde kalmış ya… O tarafta oturan tanıdıklar vardı, sordum da hatta. Hacı Abi orada bir köyde oturuyor (adamın adı Hacı ama Dersimlidir), neden olmasın dedi. Güler, “uzak, insanlar zor gelir” diye itiraz etti, fakat ben kafaya koymuştum; “gelen gelir ne yapalım”…
Düğün davetiyesi ve kimler davet edilecek… Haydi bakalım, çık işin içinden… Kaç tane liste hazırladım, bilmiyorum, yüzlerce isim… “Aile” kısmı kolay da, “arkadaşlar” kısmı zor. Yüzlerce ismi defalarca gözden geçirdim, elemeler yaptım. Bu arada, arada “ne yapıyorsun?” diye soran Güler’e izahatlar yapıyorum kim kimdir diye… Ama ne yapsam, liste çok kalabalık. Unuttuğum isimler var mı? Ya elediğim isimlerden sonradan duyup da “beni neden çağırmadın?” diyenlere ne cevap vereceğim? Zor dostum zor…
Ben böyle kendi kendime düğün bunalımı içerisindeyken bir arkadaşım aradı, Emel. Telefonda onun adını görünce direkt aklımda “Aykut” ismi canlandı. Aykut… Beyin cerrahı arkadaşım. Kadim dostum. Hasta idi. Kanser. Hastalığın yakışmadığı insanlardandı. Benden genç. Yakışıklı. Hayat dolu. Emel, “Aykut çok hasta biliyorsun” dedi. Biliyorum tabii. Daha geçen gitmiştim ziyaretine. Toparlanıyorum demişti. Evlilik üzerine konuşmuştuk. Takılmıştı bana.
“Evet?”
“Kötüleşti. Doktorlar sabaha kalmaz diyorlar. Yakın arkadaşlarını görmek istiyordu kendindeyken. Haber vereyim dedim sana da”…
Ben ne dedim? Hatırlamıyorum. Beynimden vurulmuş gibi olmuştum sadece. Ve şokun etkisini atlatır atlatmaz ağlamaya başladım. Nasıl olur yahu? Aykut bu? Hastalığı dahi yakıştıramadığım Aykut…
Akşam saatleriydi. Biraz toparlandıktan sonra hastaneye doğru yola düştüm. Çapa’ya. Doktorluk yaptığı hastaneye. Aykut’un odasının bulunduğu koridor ailesi ve arkadaşlarıyla doluydu. Herkes üzgündü ve ağlamaktan gözleri şişmişti. Telefonda öğrendiğimi bir de orada öğrendim. Kendisini görmem mümkün mü? Değil…
Tuvalete gittim. Orada ağladım. Ne kadar kalmışım orada bilmiyorum, Emel geldi yanıma. Teselli etmeye çalıştı. Birlikte de ağlaştık…
Orada sabaha kadar an be an, saat be saat bekledik… Bir mucize olsun, ayaklansın Aykut… Olmadı. Sabaha karşı verdi son nefesini… Canım yoldaşım…
Bir gün sonra toprağa verdik Aykut’u. Günlerce kendime gelemedim. Ancak iki ay sonra yeniden “düğün” gündemine geri dönebildim. Hayat devam ediyordu işte…
Bu arada yaz bitmişti tabii. Ben de köy, kır düğünü inadından vazgeçmiştim.
Evleneceğimi, düğün yapacağımı duyan bir eski mahpus arkadaşım aradı, buluştuk. Sevindiğini filan söyledikten sonra “nerede yapacaksınız düğünü” diye sordu. “Daha karar vermedik ama Taksim Hill’de yaparız herhalde. Sahipleri hemşerim, indirim yaparlar sanıyorum. Taksim de merkezi yer, herkesin gelmesi kolay” dedim.
“Boğaz’da, denize nazır yapalım senin düğününü” dedi.
“Nerede?”
“Saphirre’de”
“Orası neresi?”
“A, duymadın mı? Boğaz’ın en namlı, sosyetik mekanlarından”
“Yahu nasıl yapalım orada düğün? Ateş pahasıdır”.
“Sahibi tanıdığımdır, konuşuruz. Hadi gidip bakalım”.
Haydaa… Boğaz’da, sosyetik mekanda düğün… “Ya bir duyan olsa ne der?” diye düşünmedim değil, ama hoşuma da gitti doğrusu. Bir kez düğün yapacağız, o da Boğaz’da olsun. Paramız yok ama sosyeteden neyimiz eksik…
Gittik. Mekanın sahibi de oradaydı. Mekan çok güzel. Açık ve kapalı bölümleri var. Süper Boğaz manzaralı. Mekanın sahibi (adını unuttum adamın, önemli de değil zaten) iyi karşıladı. Çay kahve. Severmiş devrimcileri bir zamanlar, Metin de (arkadaşım) onun abisinden farksızmış falan filan. Bu işin bedeli peki? Hiç sorun değilmiş. Kendisinin bize düğün armağanı olsunmuş. Yalnız tek şartı düğünü hafta içi yapmamız imiş…
Güler’e sormadan bu hafta içi şartını kabul ettim, sosyete mekanında düğün yapmış olmak adına. Asıl “arıza” başka bir şeyden çıktı zaten.
Düğünde ne yenilip içilecek filan gibi konuları da konuştuktan sonra adam “düğün müziklerini de ayarlarız biz. Hatta isterseniz sanatçı da getiririz o gün. Şu şu sanatçılarımız var” dedi.
Ne iyi adammış. Müzikleri de ayarlayacaklar, istersek hiç birini tanımadığım rock sanatçıları da getirecekler. Beş kuruş da para vermeyeceğiz… Ama benim planım başkaydı işte.
“Yok” dedim, “müzikleri ben ayarlayacağım, bir sanatçı arkadaşım da gelecek zaten orkestrasıyla birlikte”.
“Kim?”
“Rojin”.
“Şu Kürtçe söyleyen sanatçı mı?”
“Evet” dedim biraz da gururla, “arkadaşımdır, o gelecek”.
Ama adamın kaşları çatıldı ve “olmaz” dedi.
Neden olmazmış? Burası sosyetik bir mekanmış. Etrafta duyulursa dükkanı kapatıp gitsinmiş. Kürtleri severmiş, zaten solcuymuş, ama mekanında Kürtçe şarkı çalınamazmış falan filan.
“O zaman olmaz” dedim, hiç düşünmeden. Adam şaşırdı. Beş kuruş almadan düğün yapıyor bize, ben kabul etmiyorum, Rojin’i istemiyor diye. Ben kalkmaya yeltenince, “Yahu dur” dedi, “senin hatırın için Zülfü Livaneli çalarız o gün ya da başka kimi istersen işte”.
“Olmaz” dedim yine. Metin kararlılığımı görünce, “sağlık olsun” dedi, kalktık.
Böylece bir sosyetik mekanda düğün yapma imkan ve ihtimalini elimin tersiyle geri itelemiş oldum. Pişman değilim hakim bey :)
Panik, telaş, heyecan… Çok uzatmıştım bu işi. Kızı almış ama aylardır düğün yapmıyorduk….
Uzun lafın kısası, güne karar verdik. Gidip Taksim Hill’in müdürüyle görüştük, Koray Bey. Sonradan kanka olduk adamla. Otelin sahibi de hemşehrim olur, fiyatta bayağı indirim yaptı; “aman kimseye söylemeyin” sözü alarak tabii.
Söylemeyeyim dedim ama hadi onu da söyleyeyim, kayıtlara doğru geçsin.
Koray’la görüşürken yanımızda Uğur da vardı. Uğur genç ve yakışıklı bir hemşehrim ve arkadaşım olur. Bir de Berfin vardı, o zaman on yaşında. “Nasıl oluyor bu düğün?” diye sorduk Koray’a.
“Hazırlıklar için genç çiftler en geç saat 5’te otele geliyor. Kendilerine bir oda veriyoruz, orada hazırlıklarını yapıyorlar. Gece de orada kalacaklar zaten. Otelimizin genç çiftlere armağanı. O ara biz de salonu hazırlamış olacağız. Saat 7’ye doğru misafirleri kabul ediyoruz. Ebeveynler salonun girişinde karşılıyorlar. İkramlarımız ve içecekler masada olacak. Saat 8’e doğru genç çiftleri salona alıyoruz müzik eşliğinde ve düğün başlamış oluyor. Saat 12’de bitirmiş olmamız lazım”.
Dikkatimi çekti, adam her “genç çiftler” dediğinde Uğur’a bakıyor. Bize de Uğur’u everecek kişiler muamelesi yapıyor. Biz de o ana kadar düğünün bizim düğünümüz olacağını söylememişiz.
“Koray bey” dedim yanımdaki Güler’i de göstererek, “o genç çiftler biz oluyoruz, biliyorsun değil mi?”
Adamın yüzündeki ifadeyi anlatamam. Şaşırdı. Afalladı. Neyse kendini toparladı, özür diledi falan. Gülüştük.
Tamamdır. 27 Eylül 2009 Pazar günü saat 19.00-00.00 saatleri arasında düğünümüz Taksim Hill Oteli’nin Çatı Restaurant’da olacak…
Ne tamamı? Bir de “damatlık” meselesi var…
Güler kendi arkadaşlarıyla kendi meselesini kısa zamanda halletti. Sıra bendeydi.
E düzgün bir takım elbise alsak hallolacaktı bana kalsa ama Uğur başta olmak üzere arkadaşlarım “damatlık” diye tutturmuşlardı…
Normal zamanda yanına bile yaklaşmayacağım sosyetik mağazalardan “damatlık” baktık yanımda Uğur’la. Tek başına anlamam ve beceremem ki. Ve her mağazada “damat” muamelesi gören Uğur oldu. “Bana bakıyoruz” deyince de tezgahtarlar afalladılar, dalga mı geçiyoruz diye.
Bir tam gün boyunca Nişantaşı (evet Nişantaşı), Osmanbey ve Taksim’de “damatlık” baktık. Benim bedenim şekilsiz ne yapalım, olmuyor işte diye tam vazgeçecekken Sarar’dan aldık bir damatlık takım. Hem de papyonuyla birlikte!
Bu papyon işine hayatında doğru dürüst kravat da takmamış ben epey direndim elbette… Ama sonuçta, “ulan girdik bu yola madem…” diye düğünde papyon bile taktım…
Pratikte bir işe yaramadı ama bir davetli listesi hazırladım. Biraz da çizerliğim var ya, enteresan olsun diye el emeği göz nuru karikatürlü bir davetiye hazırladım ve nedense yüzlerce bastırdım (hala elimde duruyor). Bazılarını dağıttım. Müzikleri ayarladım, tabii benden bir sene kadar önce düğün yapmış Ayhan’ın deneyimlerinden yararlanarak. Kapıda kim duracak, misafirlerimizi kim karşılayacak, müzikleri kim organize edecek, dj’lik yapacak… Hepsini tek tek planladım. Ama hiçbir “eylem” planlamasında bu kadar zorlanmadığımı, heyecanlanmadığımı işte kabul ediyorum…
Hazırız. Berberde traş da oldum, “damat” olacağımı belli etmeden. Güler de hazır nihayet. E hadi gidelim artık. Annemler çoktan gelmiştir salona…
Bindik küçük arabamıza, gidiyoruz. O ara aklıma geldi. Ya düğün konvoyu neden yapmadık ki biz? O kadar arabası olan arkadaşımız var… Neyse, o da eksik kalsın…
Devamını da anlatayım? (İsteğe bağlı)
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomideki Gelişmelerin Değerlendirilmesi 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAYM “vatandaşı koru” dedi… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
14.09.2025
5.09.2025
29.08.2025
22.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025