Ali BAYRAMOĞLU
İhsanoğlu'dan sonra, dün sıra, cumhurbaşkanlığı vizyon belgesini açıklama sırası Tayyip Erdoğan'daydı.
Bu kez, kim olduğunu, ne yapacağını öğrenmeye çalıştığımız bir lider adayı yoktu karşımızda. Tanıdığımız, seçimleri kazanması dışında başka ihtimal olmayan ve dolayısıyla gelecek perspektifine dikkat kesildiğimiz bir siyasetçi vardı.
Perspektif, daha başta vizyon belgesinin sloganıyla tarif edilmeye çalışılmıştı:
'Demokratik, müreffeh, öncü ülke...'
Peki nasıl?
Erdoğan açılış konuşmasını , gücünü AK Parti politikalarından alan, kendisini iktidara taşıyan ve yıllardır iktidarda tutan 'üçlü bir karşıtlık' üzerine oturtuyordu:
-Devlet karşısında millet,
-statüko karşısında değişim
-eski Türkiye karşısında yeni Türkiye.
Açılış konuşması ve vizyon belgesi, 'geleceğin cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti arasında tam bir bütünlüğe' işaret ediyordu. AK Parti iktidarının onun cumhurbaşkanlığında ve yönetiminde yeni bir döneme gireceğine, bu dönem ile geçmiş dönem arasındaki kaçınılmaz ve arzu edilen süreklilik olacağına vurgu yapıyordu.
Nitekim vizyon belgesi AK Parti'nin başarı alanlarını sıralıyor, başarıyı anlatıyor, cumhurbaşkanının ana hedefinin aynı alanlarda başarının sürmesi olduğu söylüyordu.
Bu alanlar hangileri? Bu alanlar çerçevesinde altını çizilen özel meseleler neler? Cumhurbaşkanı olursa Tayyip Erdoğan başarının devamı için nasıl bir yol izleyecek?
İlk yanıtı vizyon belgesi sloganında gizli. Alanlar orada sıralanıyor:
İç siyaset, toplum ve normalleşme üzerinden 'demokratikleşme', kamu hizmetleri, sosyal devlet ve ekonomik başarı üzerinden 'refah', dışpolitika ve özgüven üzerinden 'öncü ve lider ülke' olmak.
Söyledik, her birinde, Erdoğan'ın esası sahiplenme ve süreklilik üzerine kurdu. Bu süreklilik çerçevesinde bu alanlarda başarının derinleşmesini vaadetti.
Demokratikleşme bahsi şüphe yok hem geçmişe dair hem gelecek ilgili olarak en dikkat çekici ve zengin olan bölümdü. Başbakan'ın, esas olarak, farklılıkların evrensel değerler zemininde birlikte yaşaması, bütünlük üretmesi ve bunlar etrafında demokratik hayat olarak tanımladığı çoğulculuğu, 'hedef' olarak bir çok kez zikretmesi, demokratikleşme bahsini yukarıda saydığımız karşıtlıklar kadar çoğulculaşma fikri üzerine oturtmaya çalışması dikkat çekiciydi.
Altını özellikle çizdiği hususlar arasında ise yine demokratikleşme çerçevesinde 'çözüm süreci', 'yeni anayasa ihtiyacı', 'din-devlet ilişkilerinde sivillik ilkesi ve açık toplum düzeni' bulunuyordu.
O zaman açık: Başkanlık sistemini de içerecek, Kürt sorununun çözümünde kritik bir sahfa oluşturacak yeni anayasa meselesinin AK Parti'nin ve Erdoğan'ın önümüzdeki dönemde, özellikle 2015 seçimlerine doğru ana hedefi olacaktır..
Nitekim Erdoğan'ın işaret ettiği ikinci önemli hedef, başarıyla sonuçlanması için ilgili tüm kurumları yönlendirme dahil yakın takipçi olacağını söylediği 'çözüm süreci'ydi.
Başbakan'ın bir kaç kez andığı, çete olarak tanımladığı ve temizlenmesini hedef gösterdiği cemaat meseline gelince. Cemaatle yaşanan çatışmanın ve cemaat saldırılarının yeni bir ihtiyacı ve buradan doğan yeni bir söylemi şekillendirdiği görülüyor.
Bu, doğrudan doğruya Başbakan'ın dilinden ve geleceğin cumhurbaşkanının vizyonu olarak siyasi hayatımıza 'demokratik bir laiklik' tanımının dahil edilmesidir. Mealen söylediği şudur Başbakan'ın: 'Devlet din üzerinde tahakküm kuramaz, dini gruplar da devlet diğer dini yapılar üzerinde tahakküm kuramaz. Dini alan kendi dinamikleriyle şekillenir. Ancak devlet-din ilişkilerini belirleyen unsur sivilliktir. Hukuk dini alanın özgürlüğünü korur ve bu karşılık bu özgürlüğün suistimal edilmesini de engeller.'
Bu girdiyi ve önemini bir kenara kaydetmek gerekir...
Vizyon belgesinin refah ve dış politika bölümlerini gazetede okuyacaksınız. Bu konuda Başbakan'ın dış politikada yeni bölge dinamiklerine işaret ederek daha kapsamlı bir strateji ihtiyacını vurguladığını söylemekle yetinelim.
Peki nasıl cumhurbaşkanlığı pratiği? Ne kadar, nereye kadar icracı bir cumhurbaşkanı...
Başbakan'ın satır araları şunu söylüyordu:
'Polita üreten değil, üretimi yönlendiren ve himaye eden bir pratik...'
Çözüm süreciyle ilgili takipçisi olmak, himaye etmek, yönlendirmek sözleri buna bir işaretti.
Sözlerin fiile dönmesini umalım.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- CHP nasıl iktidar olur?
19.06.2025 - Toplumda esen rüzgarlar
8.06.2025 - Bir korkudan diğerine Türkiye…
5.06.2025 - Çözüm toplumda neden kabul görüyor?
2.06.2025 - Siyasi denge nereye doğru?
29.05.2025 - Lozan meselesi, siyaset ve gelecek…
18.05.2025 - Barış ve yerleşik korkular…
15.05.2025 - Barış süreci şimdi başlıyor…
10.05.2025 - Dünyanın hali
8.05.2025 - Barış sürecine en çok kimler karşı?
4.05.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
hakan
ayhan bey yazılarınız gerçekten okunuyor. ancak şu ayeti hiç unutmayın "her nefis ölümü tadacaktır". tabi bu dünyada hepimiz geçiciyiz. siz de, ben de. ama şunu unutmamak lazım: öldükten sonra bizi bekleyen bir boşluk mu? yoksa bir başka dünya daha var mı? eğer yok diyorsanız yaşantınızı değiştirmeniz için bir sebep yok, AMA YA ÖLDÜKTEN SONRA BAŞKA BİR ALEM VARSA... bu dünyada yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan, yapmamamız gerekirken yaptıklarımızdan hesaba çekilecek olursak.