Aydın ENGİN
Aslında bu ders notlarını sadece Tayyip Erdoğan için yazmak gerek. Çünkü acilen ihtiyacı olan o. Ancak notları okuyacağına, okusa bile dersini çalışıp sınavda geçeceğine pek umudum yok. O yüzden belki bir iki AKP’li siyasetçi okur da, hani yürekleri de elverirse “Başbakanım şunlara bir göz atsanız. Yoksa sınıfta kalacağız. Yalnız kendinizi değil bizi de yakacaksınız” filan der umuduyla başlığı değiştirdim.
Bu kadar açıklama yeter. Artık derse başlayabiliriz…
AKP’liler, yerlerinizi alın, gözlüklerinizi takın, kalem kağıt çıkarın ve dikkatle okumaya başlayın.
İlk ders: Kısa Cumhuriyet tarihi…
Buyrun…
* * *
Vesayet Osmanlıca bir sözcük. Arı dilde bir karşılığı galiba yok. Kendi başına karar veremeyecek kadar yaşlılar ya da çocuklaradına karar verene vasi deniyor. O durumdaki yaşlı ya da çocuklar içinse vesayet altında terimi kullanılıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin çocukluk yıllarında, kurucular “Bu cumhuriyet henüz çocuk. Yanlış yapar, kendi kendini idare edemez” demişler ve Anayasa’dan başlayıp bütün devlet kurumlarında kendilerini “vasi” tayin etmişler. Tabii o günün koşullarında kimse kalkıp “Yav bu nasıl cumhuriyet? Cumhuriyet dediğin iktidarın cumhurda olduğu düzendir. Bizde ise iktidar, üniformalı ve üniformasız bürokratların elinde. Kimi general, kimi yargıç, savcı, kimileri üst düzey memur. Bu vesayet rejimidir”dememişler. Diyememişler. Çünkü diyenlerin, hatta demeye kalkanların sonu pek fena oluyormuş.
Gel zaman git zaman, “çocuk cumhuriyet” büyümüş, serpilmiş; bu vesayet rejimine sığmaz olmuş. Üstelik cumhuriyet yetmezmiş gibi ortaya bir de demokrasi çıkmış.
Vesayet rejimi biraz sallanmış, hatta çatırdamış. Kudretli vasiler “Bu gidiş iyi gidiş değil. Cahil seçmen kitlelerinin oy verip iktidara getirdiği adamlar kendilerini sahiden de iktidar sahibi sanmaya başladılar. Biz burda eşek başı mıyız” demişler…
Ve darbe yapmışlar. Yıllardan 1960, aylardan Mayıs imiş.
Kendilerini sahiden iktidar sahibi sanma gafletine düşen seçilmişleri Yassıada’da hapishaneye tıkmışlar. Ardından yargıdaki ortakları ile onları yargılayıp (yargılayıp?)hapse mahkum etmişler; bununla da yetinmeyip seçilmiş Başbakan ile iki bakanını idam etmişler.
Bir daha böyle yol kazaları olmasın diye Milli Güvenlik Kurulu (MGK) diye bir kurum oluşturmuşlar. MGK’nın başına dört yıldızlı bir general koymayı ve kuruldaki 5 sivil politikacıyla 5 dört yıldızlı generali eşit oy haklı olarak dengelemeyi ihmal etmemişler.
Yine de yol kazaları olmuş. Siyasetçiler kendilerini sahiden iktidardaymış sanma gafletine düşmekten bir türlü kurtulamıyorlarmış. Üstelik ortaya bir de sosyalistler, Marksistler, onların örgütleri çıkmış. Vesayet rejimi yine zorlanmaya başlamış.
Mecburen bir darbe daha yapılmış. Yıllardan 1971, aylardan Martimiş.
On yıl önce kendi yaptıkları Anayasayı fazla bol bulup epey daraltmışlar. Üstelik tek kişinin canına kıymamış, ellerine kan bulaşmamış üç fidanı darağacında idam edip sola, sosyalistlere gözdağı vermişler. Vesayet rejimini yeniden pekiştirmişler…
Gel gör ki cin bir kere şişeden çıkmış. “Cahil halk kitleleri” gitgide kendilerinin yurttaş olduğunu bilince çıkarmış; dahası demokrasinin, en azından iktidarları kendi oyları ile değiştirebilmenin tadını almış. Dahanın da dahası o Allahın belası sosyalistler, solcular yüzünden hak arama, devlete itiraz etme, hatta çok haksızlığa uğradıysa isyan etme gibi eğilimler gitgide güçlenmeye başlamış.
Bir yandan solcular grev çadırları önünde halay çekmeye, köylüler toprakları işgal edip kendileri işletmeye başlamışlar; öte yandan da kendini müslüman kimliği ile tanımlayan bir parti hızla büyümeye, koalisyon ortağı olacak kadar milletvekili çıkarmaya, Cumhuriyet’in temel taşı sayılan laikçiliği tehdit etmeye başlamışlar.
(Dikkat: “Laikliği” değil “laikçiliği” dedim. İtirazı olan bana devlet bürokrasisin en büyük, en kalabalık kurumunun Diyanet İşleri Başkanlığı oluşunu ve orada vesayet rejiminin tercihi doğrultusunda sadece Sünni- Hanefi egemenliğini açıklamalıdırlar.)
Neyse, işler çığırından çıkmaya, vesayet rejimi iyiden iyiye zorlanmaya başlayınca ne yapılır?
Mecburen bir darbe daha yapmışlar. Yıllardan 1980, aylardanEylül imiş…
Bu defa işi sağlama bağlamaya kararlılarmış. Çok kan dökülmüş; işkence tezgahları üç vardiya çalıştırılmış; hapishaneler dolmuş taşmış, özellikle Diyarbakır ve Mamak hapishaneleri hapishanelikten çıkmış Nazilerin toplama kampına dönüştürülmüş.
“İş sağlama bağlandı, vesayet rejimi ayakları üstünde yeniden dikildi” denip seçimlere gidilmiş. Gel gör ki cahil halk, darbeci generallerin işaret ettiği bir general eskisinin partisine yine oy vermemiş. Yani vesayet rejimi tam da istenildiği gibi yürüyememiş. Yani biraz aksak yürümüş…
Yürümüş ama o aksaklık da gitgide büyümüş. Siyasal islam diye nitelenen hareketin partisi (Adını çıkaramadım. Ya Refah’tı, ya Selamet’ti, ya Saadet’ti. Ama hep aynı parti idi…) başa güreşmeye başlamış. Dahası 1994’te sizin şimdiki reis İstanbul’a belediye başkanı seçilmiş.
Vesayet rejiminin sahipleri telaşlanmışlar ve rejim tehlikeye girince ne yapılırsa onu yapmışlar. Ama bu kez sille tokat, postal tekmesi girişmek yerine “Bak şunu şunu yapmazsan fena döveriz haaa” demişler.
Yıllardan 1997, aylardan Şubat imiş…
Bu da çare olmamış ve sizin takım, siyasette sizin taraftaki vesayet rejimini kırıp atmış, örümcek bağlamış yöneticilerle bağını koparmış; gömlek değiştirmiş. Böylece bugün iktidarda 13.yılını geride bırakan partiniz kurulmuş ve bir yıl sonra da tek başına iktidar olacak bir seçim zaferiyle devletin dizginlerini eline almış.
Bu asker ağırlıklı, yüksek bürokrasi destekli vesayet rejimi için sonun başlangıcı olmuş.
* * *
Evet bugünkü dersimiz bu kadar.
Şimdi bu ders notlarını dikkatle okuyun, iyice bir sindirin, bilgilerinizi tazeleyin. Çünkü yarın ve –galiba- sonraki gün ders notları devam edecek. “Vesayet nedir, ne değildir” sorusunun cevabı verilecek.
Bunu öğrenmeye çok ihtiyacınız var.
Özellikle sizin reisin …
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021