Ayhan ONGUN
Son günlerde farklı siyasi platformların yaptıkları toplantılarda genellikle konular “Türkiye nereye gidiyor?” şeklinde.
Herkes gibi ben de çoğu zaman soruyorum ama bir farkla.
“Türkiye nereye gitmek istiyor?
Türkiye nereye gidiyor dediğiniz zaman, sanki hiçbir etki, yönlendirme ya da planlama olmadan, “bu otobüs nereye gidiyor” türünden bir soru ya da algılama söz konusu olur ki, gerçek böyle değil.
Bugün Türkiye’yi yöneten bir iktidar var ve Türkiye, bir yerlere gidecekse siyasi iktidarın belirlediği, hedeflediği yöne ve yine iktidarın belirlediği hız ve araçlarla gidecek!
İktidarın böyle bir soruyla, kamuoyunun aklını karıştırması ve sorunun muhatabıyken, soru soran konumuna gelmesi tamamen bir yanıltma, hedef şaşırtma ve sorunlardan kaçış taktiğidir.
Örneğin şu soruların cevabını ne muhalefetten, ne de kamuoyundan bekleyebilir miyiz?
Türkiye AB hedefine ulaşmak istiyor mu?
İktidar Kopenhag kriterlerinin gerçekleştirilmesi konusunda ne kadar samimidir?
Türkiye’nin şu an en yaşamsal sorunu olan terörün önlenmesi için hükümet ne yapmak istiyor?
“Kürt sorunu yoktur” diyerek geçmişte yaptığı açıklamalarla çelişen Başbakan, açlık grevlerinin sonlandırılması için adım atmak yerine, taleplerin karşılanma şansı varken niye işi yokuşa sürüyor?
Bu soruları çoğaltmak elbette mümkündür.
Son yapılan kurultayında MHP açık tavrını koydu, neredeyse ülkede Kürt yoktur noktasına geldi.
CHP, kimi zaman kamuoyu baskısıyla çözüme katkı yapmak ister gibi görünürken, partinin derinlerinden gelen o bildik direnç ve ittihatçı zihniyetin etkisiyle ikircimli tavrını sürdürüyor.
BDP nin ne yapmak istediğini doğrusu ben anlamakta zorlanıyorum.
Ama önemli olan muhalefetin değil, Türkiye nin yönetilmesi ve yurttaşlarının yaşama hakkının korunmasından birinci derece sorumlu olan iktidarın ne yapmak istediğidir.
Her ne kadar Başbakan yine çılgın projeler yarıştırmak, halkın kafasını karıştıracak yeni açılımlar yapmak gibi tuhaf ataklarını sürdürse de, FITCH Türk ekonomisinin kredi notunu 20 yıl sonra “yatırım yapılabilir” seviyeye yükseltse de, İstanbul’ a üçüncü hava limanı yapılsa, tüm yurt duble yollarla örülse de Türkiye ne yazık kendi halkına zulmetmeye devam ediyor.
Bir yanda Başbakan, siyasi tarzları kimilerine göre yanlış görünse de demokratik yöntemlerle parlamentoda grup kurmuş bir siyasi partiyi yok saymak, minder dışına atmak için çabalarken, öbür taraftan ya Meclis Başkanı, ya Bülent Arınç, ya da Adalet Bakanı, Kürt sorununun çözümü ve açlık grevlerinin bitirilmesine yönelik olumlu mesajlar veriyor.
Tutuklu ya da mahkum da olsalar, varsayalım ki, birilerinin yönlendirmesiyle davranıyor da olsalar; insanların yaşamı üzerinden siyaset yapmak, her gün biraz daha ölüme yaklaşan bu çaresiz insanları samimiyet testine tabi tutmak tek kelimeyle vicdansızlıktır.
Tüm bu yaşananlara karşın toplumda öyle bir kesim var ki; hem iktidarı kıyasıya eleştiriyor, hem açlık grevindeki mahkumları hainlikle, onları destekleyenleri şov yapmakla suçluyor.
Oysa mahkumların son çare olarak başvurdukları, benimde kabul etmediğim bir yöntemle uyguladıkları mücadele biçimini, açlık grevlerini sorgulamak yerine; iktidarın kendilerinden istenen taleplerin kabul edilebilir olanlarını açıkça, net biçimde, hükümet kararı olarak niye açıklamadıklarını sorgulamak daha doğru, daha insani olmaz mı?
Yarın ölümler, telafisi mümkün olmayan kalıcı rahatsızlıklar, sakatlıklar oluşursa; tüm bunların sorumlusu kim olacak?
Bu duruma tepki olarak yeniden eylemler, protestolar başlar ve ülke bir kan gölüne dönüşürse ayrımsız hepimizin vicdanı sızlamaz mı?
İnsan yaşamı bu kadar mı değersiz?
Vicdanlarınız bu kadar mı sağır?
Bu ülkede yaşayan, bu coğrafyada yüzyıllardır acıları da, sevinçleri de ortaklaşmış insanları, eşit birer yurttaş olarak kabullenmek, barış içinde, bir arada yaşamak, bu kadar mı zor?
Ölüme karar vermek, yaşamdan vazgeçmek kolay mı sanıyorsunuz?
İnsanın inandığı çok önemli değerlerin olması ya da insanlık onuruna yönelik çok ağır baskıların olması gerekir ki, yaşamından vazgeçsin, ölüme yatsın.
Neyi talep ediyor bu insanlar?
Ana dilde savunma hakkı, Abdullah Öcalan’ın tecritinin kaldırılması ve ana dilde eğitim hakkı.
Adalet Bakanlığı, anadilde savunma hakkıyla ilgili bir hazırlık yaptı ve her an meclise gelmesi bekleniyor.
Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüşebileceği, en yetkili ağızlar tarafından açıklanıyor. Uzun vadede ana dilde eğitimin yolunun açılabileceği yine iktidar kanadında zaman zaman dillendiriliyor.
Bütün bu gelişmelere karşın eğer açlık grevlerinin bitirilmesi konusunda iktidar somut bir adım atmıyorsa, bu durum onların hanesine yazılacak bir utanç belgesidir.
Ama geniş halk yığınlarının böylesine yaşamsal bir konuda sessiz kalmasının, akıl tutulmasından başka bir izahı var mıdır?
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) [email protected]
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020