Celal BAŞLANGIÇ
Zırhlı araçlar; Polis ve Jandarma Özel Harekatı’yla ablukaya almıştı Nusaybin’in Abdulkadirpaşa Mahallesi’ni.
Tam Seyitler Camisi’nin hemen bitişiğinde bulunan ablasının evinin önünde vuruldu 50 yaşındaki Dilşah Ak. Oracıkta yitirdi yaşamını. Yanında elinden tuttuğu kızı Sevgi vardı. O da yaralandı.
Ablası Hafife Yıldırım gözlerinin önünde öldürülen kardeşi Gülşah’ın evlerinin önündeki zırhlı araçlardan açılan ateşle katledildiğini haykırıyordu.
Ama dinleyen kim! Hemen “yandaş medya” çözüvermişti olayı; “Yolda yürürken nereden geldiği belli olmayan bir kurşun isabet etti” diye.
Belli ki Mardin Valiliği “yandaş medya” kadar profesyonel yalancı değildi, 21 Şubat 2016’da durumu bir “mazeret”le açıklayıverdi:
“Nusaybin ilçemizde güvenlik tedbiri görevini icra eden bir zırhlı aracımızda oluşan teknik bir arızadan dolayı ateşleme mekanizması harekete geçmiş, olay sonucunda bir vatandaşımız hayatını kaybetmiş, bir vatandaşımız da yaralanmıştır.”
Bu da 16 Ağustos 2015’ten bu yana bir yıldır dokuz kentte, 35 ilçede 111 kez ilan edilen sokağa çıkma yasakları boyunca yaşamını yitiren 321’den fazla sivilden devletin valileri tarafından “resmi kurşunla” öldürüldüğü kabul edilen ilk ve tek örnekti. Bu kabulde de “teknik arıza” vardı ama katledilen Dilşah Ak’ın adı bile yoktu.
Aslında bu Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt sorununda 90 yılı aşkın süredir varolan bir “teknik arıza”sıydı ve hala sürüyordu.

Nusaybin’deki tel örgülerin bazısındaki yasak levhasında “girmek yasaktır” yazıyor.
NUSAYBİN’DE GÖZDE SPOR SLALOM!
Diyarbakır’dan Mardin’e, oradan da Suriye sınırının sıfır noktası boyunca uzanan tarihi İpek Yolu’na inmiştik. Amacımız bir yıl içerisinde tam yedi kez sokağa çıkma yasağı ilan edilen, şiddetli çarpışmaların, ölümlerin, yıkımların olduğu Nusaybin’e varmaktı.
1 Ekim 2015’te başlayan yasakların ilk altısı üç günle 14 gün arasında sona ermişti. En uzun olanı sonuncusuydu. 14 Mart’ta ilan edilen yasak Nusaybin’de tam 134 gün, 24 saat aralıksız uygulanmış, 25 Temmuz’da sonlandırılmıştı. Şu anda sadece geceleri uygulanıyordu Nusaybin’de sokağa çıkma yasağı.
Sınır boyunca uzanan Berlin-Bağdat Demiryolu ayırıyordu bu bölgede Suriye’yle Türkiye’yi. Sınır boyunca her 500 metrede bir nöbetçi kuleleri, her 100 metrede bir avcı çukuru, mayın tarlaları, iz tarlaları vardı Türkiye tarafında.
Sokağa çıkma yasakları, çatışmalar boyunca Habur sınır kapısına uzanan İpek Yolu aylarca kapalı kalmıştı. Irak Kürdistanı’na ve ötesine mal taşıyan kamyonlar, TIR’lar bozuk ve dar olan Midyat-İdil yolunu kullandılar. O yol da İdil’de, Cizre’de, Silopi’de çatışmalar olduğu zaman kapanıyordu. Kilometrelerce kuyruklar oluşuyordu.
Şimdi aynı güzargahta sadece arama noktalarında kuyruk var. Nusaybin’in girişleri ve çıkışlarında kontrol noktaları oluşturulmuş. Araçların içindeki çantalar, valizler kontrol ediliyor. Arama yapan güvenlik güçlerinin elinde bir tür okul yıllığına ya da fotoğraflı kataloğa benzeyen bir defter var. Araçlardakileri de bu defterdeki fotoğraftan kontrol ediyorlar. Bunun nasıl birşey olduğunu sonradan kentteki avukatlardan öğrenecektik.
Sorunsuz girdik ilçeye ancak esas büyük sorunun yedi defada yaklaşık 165 gün kesintisiz 24 saat sokağa çıkma yasağı uygulanan Nusaybin merkezinde olduğunu gördük. Kentin dört bir yanı, ana caddeleri, ara sokakları polis noktalarıyla, tel örgüler, beton ve çelik bloklarla kapatılmıştı. Koca koca mahalleler tel örgülerle çevrilmişti. Ana yollardaki, ara sokaklardaki polis bariyerleri yayaları da, sürücüleri de kış olimpiyatlarında slalom yapan kayakçılara çevirmişti.
Zorlukla ulaşıyoruz Nusaybin Belediyesi’ne. Hele bilmeyen için yolunu bulup Nusaybin’de bir yerden bir yere gitmek dünyanın en zor işlerinden birisi.
Belediye Eş Başkanları Sara Kaya ve Cengiz Kök’ün odaları “kriz merkezi” gibi çalışıyor. Nusaybin’de yaşanan bütün sorunlar belediyenin başkanlık odasında toplanmış sanki.
Barınmadan gıda yardımına kadar herkes sorununu çözmek için kendi yerel yönetimlerine başvuruyor. Zaten yardım isteyecek başka bir yerleri, gidecek başka bir kapıları da yok insanların.
Çözülmesi en zor sorun barınma olarak görülüyor. Binlerce aile evsiz kalmış.
Bir yandan gelenlerin sorunlarına çözüm ararken, diğer yandan da Nusaybin’in içinde bulunduğu güçlüklerle ilgili bilgi veriyorlar Kaya ve Kök.

Bu fotoğraf belki de kentte yaşanan yıkımı en iyi anlatan kare.
EN BÜYÜK SORUN BARINMA
Kente girdiğimizde gördüğümüz tel örgülerle çevrilmiş mahalleler ve hala daha buraların yasak bölge olması sorunun en büyük kaynağı.
Nusaybin’in 15 mahallesi var. Altısı tümüyle tellerle çevrili. Tümüyle yasak bölge. Bu alanda belediyenin 11 bin abonesi var. Bunlardan üç bini işyeri, sekiz bini de konut. Toplamda 40-50 bine yakın insan yaşıyormuş bu altı mahallede.
Yol boyunca gelirken de dikkatimizi çekmişti, insanlar tel örgülerin arkasındaki evlerine bakıyorlardı; sağlam mı, yıkılmış mı diye. Kimi evler moloz yığınına dönmüştü. Kimileri de sapasağlam ayakta duruyordu ancak içlerine girip yaşamak yasaktı.
Kentteki operasyonların 1 Haziran’da bittiği resmen açıklanmıştı. Ancak kesintisiz 24 saat sokağa çıkma yasağı 25 Temmuz’a kadar sürdürüldü. Operasyonların bittiği gün açıklama yapan Nusaybin Kaymakamı Murat Sarı ilçe merkezine yapılacak tel örgü ve demir barikatların esnafın hasar tespitinin yapılması ve tahrip olan altyapının yapımı için kısa süreliğine olacağını açıklamış. Ancak üzerinden 80’den fazla gün geçmesine rağmen ne tel örgüler, ne demir bariyerler kaldırılmış. Üç binden fazla esnaf, 50 bine yakın insan evlerine gidemiyor.
Mahalleleri kuşatan tel örgülerin üzerine asılmış iki tip “yasak” levhası dikkat çekiyor.
Birinde yürüyen bir insan figürünün üstündeki kırmızı bir dairede tek çarpı işareti var. Levhada “Tel örgüden geçmek yasaktır” yazıyor. Yani “insan geçemez!”
İkincisinde ise yine kırmızı bir dairenin üzerindeki tek çapraz “yasak” işaretinin içinde “dur” diyen bir el var. Aynen Demokrat Parti’nin seçimlerde kullandığı “Yeter söz milletin!” afişinde olduğu gibi. Hani baş parmağını avuç içine kıvırsa “Rabia” işareti olacak. Üzerinde de “girmek yasaktır” yazıyor.
Geçen yüzyılda doğusu ile batısı arasında örülmüştü Berlin Duvarı. Yaşadığımız yüzyılın başında İsrail, Filistinlilere karşı örmüştü “utanç duvarı”nı. Nusaybin’de de şimdi tel örgülerden oluşan “utanç duvarları” var.
Belediye Eş Başkanı Kaya, “İnsanlar 1990’larda olduğu gibi batıya göçmedi. Zaten o tarihlerde göçenlerin yüde 90’ı da geri geldi. Çevre köylere, ilçelere, illere dağıldılar. Midyat’a, Akarsu’ya, Mardin’e gittiler. Batıya giden parmakla sayılacak kadar az. Çünkü büyük bir güvensizlik var. Bir ara köylerde çadırlarda yaşadılar. İnsanlar yıkılan evlerinin yerine çadır kurup yaşamaya hazır. Yasağı kaldırsalar, sağlam evlere insanlar yerleşse barınma sorununun en az yüzde 40’ı çözülür” diyor.
Belediye olarak birkaç kez mülki amire yaptıkları başvuruda da aynı yanıtı almışlar:
“Burada ne yapılacağını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı biliyor. Elimizde yıkılacak yerlerin üç boyutlu uydu görüntüleri var. Kimse mağdur olmayacak, zararları karşılanacak.”
Tel örgülerin arkasında yıkık evler olduğu gibi sapasağlam ayakta duranları da var. Ancak hepsi yıkılıyor. Kimse ne olacağını bilmiyor. Herkes bütün ev eşyasını bırakıp çıkmış. Şimdi gittikleri yerlerde, kiraladıkları evlerde ihtiyaçları var. Ancak içeri girip almaları imkansız. Bir ara dilekçeyle emniyete başvurup kendilerine verilecek gün ve saatte güvenlik güçleri eşliğinde evlerine gidip eşyalarını alabilecekleri bildirilmiş. Bu mekanizma da pek işlememiş. Bazı gidenler evlerinin önceden talan edildiğini, televizyonlarının, buzdolaplarının götürüldüğünü görmüş. Geri kalan eşyaları da kullanılamayacak hale getirilmiş. Hatta bir kişi evini görmek için dilekçe vermiş. Göreceği gün sürekli ertelenmiş, “Bugün git, yarın evini görürsün” diye. Adama üçüncü kez verilen randevuyla evini görmeye gitmiş. Ama gittiğinde karşılaştığı manzara karşısında şok geçirmiş. Çünkü bir dozer üç katlı evini daha yeni başlamış yukarıdan aşağıya doğru yıkmaya. Gördüğüne, göreceğine pişman olmuş.

Bir başka tip yasak levhası da “insan giremez” kıvamında
‘COĞRAFYA KADERDİR’
Nusaybin’de karşılaştığımız insanlar yaşanan çatışmalı süreçte ya eşyalarını, ya evini ya da çocuğunu yitirmiş. Hepsini birden yitiren acılı insanların sayısı da az değil.
Nusaybin’e gittiğimizde belediyelere kayyum atanması gündemdeydi. Henüz KHK’ya dönüşmemişti. Böyle bir uygulamanın yaratacağı sonuçları değerlendirirken aslında daha kayyum atanmadan, şu anda yaşanan durumun da çok farksız olmadığını söylüyordu belediye eş başkanları:
“Zaten şu anda fiili bir kayyum uygulaması var. Nusaybin’in sokaklarındaki, caddelerindeki bütün parke taşları sökülüp yerine asfalt döşeniyor. Altyapı çalışmaları yürütülüyor. Kanalizasyon yapılıyor ama bütün bu çalışmalarda belediyemiz devre dışı. İş makinalarımız zaten CPS ile izleniyor. Her gün iş makinasını kullanacak şoförlerin kimlikleri jandarmaya bildiriliyor.”
Bu arada bir kadın giriyor içeri. Doğruca Eş Başkan Kaya’ya gidip hayli düşük sesle birşeyler fısıldıyor kulağına.
Beş çocuğu varmış kadının, kocası terk etmiş. Çocuklarından biri sara hastası. Önce gönderilen gıda yardımı için teşekkür etmiş. Sonra da “Bu Nusaybin’in sıcaklarına biz dayanıyoruz ama sara hastası kızım dayanamıyor. Bir vantilatör olursa…”
“Çözmeye çalışırız” diyor Kaya, “Temin eder etmez sana ulaştırırız.”
Şu ana kadar ihtiyaç sahibi 10 bin aileye ulaşılmış. Diyarbakır merkezli Rojava Yardımlaşma Derneği de bölgenin her yerine yetişme çabasında. Gıda dağıtımının yanı sıra çamaşır makinesi, buzdolabı gibi beyaz eşya yardımı yapılmış.
Büyük bir travma yaşıyor Nusaybin. Hem çatışmada yitirdikleri canlarının acısını yaşıyorlar, hem de evsiz, eşyasız, işsiz kalmanın.
Bir Nusaybinli “Hep biz öldük, burada kalmak için öldük” diyor. Bir başka biraz da teselli eder tonda karşılık veriyor:
“Coğrafya kaderdir.”
“Kader” olan coğrafya ne yazık ki buralarda “keder”e dönüşmüş durumda.
SÜRECEK
Sur’dan Şırnak’a 1
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021