Ceren KENAR
İsimlerini çok duyuyoruz. Mısır’daki seçim başarıları, Suriye’deki varlıkları bazı kesimleri endişelere gark ediyor. Amerika’da Boston maratonunda gerçekleşen meşum saldırının zanlısı olarak gösterilen kardeşlerin bazı Selefî şeyhlerden etkilendiği ortaya çıkıyor. Elbette Boston saldırısı üzerine yorum yapacak bilgi henüz yok. Fakat bu vesile ile isimleri sıkça zikredilen ancak çoğu zaman şablonlara sıkıştırılan Selefîler üzerinde düşünmenin tam sırası.
Batı medyası çoğu zaman Selefî sıfatını kullanırken aslında el-Kaide yaftasını ima ediyor ve Selefîler eşittir teröristler gibi bir algı oluşuyor. Senelerdir siyasileşmekten kaçınan, dünyanın pek çok yerinde barışçı yollar izleyen Selefîleri de hümanize etmeden önce sormamız gereken bazı sorular var. Kimdir Selefîler? Ne isterler, ne düşünürler? Selefîliğin 21. yy’ın en hızlı yayılan İslami gruplarından biri olmasının sebepleri nedir?
Selefîlerin homojen ve yekpare bir grup olmadığının altını çizerek başlamak lazım. Farklı ülkelerde, farklı sosyo-ekonomik gruplardan oluşan ve siyaset yapma biçimi açısından çeşitlilik arzeden bir akımdan bahsediyoruz. Mısır’da Selefîler parti siyaseti yaparak demokratik sisteme angaje olmuş durumdalar. Müslüman Kardeşler daha çok şehirli orta sınıf temelli bir hareket ikenMısır’daki Selefîler daha çok şehirli alt sınıflardan destek bulmaktadır. Lübnan’da ise şehirli orta sınıf Sünniler arasında popüler bir akım hâline geliyor Selefîlik. Lübnan’ın en popüler Selefî şeyhlerinden Assir, Peygamberin doğum gününü kutlamak için kayak tatiline gidiyor (evet, yanlış okumadınız). Batı’daysa epey prestijli üniversitelerden mezun ve aynı üniversitelerin öğrencilerine hitap eden, anadilleri İngilizce olan ve hararetli hutbeleri ile meşhur Selefî şeyhlere rastlamak mümkün.
Selefîliğin temelleri
Bu çeşitlilik Selefîlerin ortak noktaları olmadığı anlamına gelmiyor. Selefîlik modern bir İslami akım. İsminden mütevellit, İslam’ın ilk günlerine ve kuruluş dönemine dönmeyi vazeden bir hareket. Selefîlere göre İslam’ın gerçek ve öz hâli, ancak ve ancak Peygamberin ve onu takip eden ilk kuşakların yaşadığı dönemde bulunabilir. Bu dönemden sonra İslam; gelenek, yanlış yorum ve hurafelerle “kirlenmiştir”. Dolayısıyla Selefîlerin hedefinde sadece İslam-dışı gruplar değil, aynı zamanda İslam’ı yanlış yorumladıkları iddia edilen İslam-içi gruplar da vardır. Sufiler ve Şiiler kâfir olarak görülmekte, gelenekçi İslamcılar ve ulema ise ağır eleştirilere hedef olmaktadır. (Bu anlamda tekke ve zaviyelerin kapatılmasının epey “Selefî” bir icraat olduğunu da ironi ile not düşmekte fayda var.)
Bazı uzmanlar, Selefîliği Batı kamuoyuna anlaşılır kılmak için şöyle bir analoji kurarlar: Sufizm veya İslam’ın gelenekçi yorumları ritüel zengini Katolikliğe tekabül ederken, Selefîlik sıkı kitabi yorumu esas alması ve geleneği reddi ile Protestanlığa benzemektedir. Bu bir anlamda açıklayıcı bir şablon sunmaktadır. Şöyle ki, Selefîlik de Protestanlık gibi dinde bir reform çabasıdır. Nasıl Protestanlık içinde dogmatik ve ılımlı ekoller varsa ve günümüzde Hıristiyanlığın en muhafazakâr yorumlarından olan Amişler Protestansa, Selefîlik içinde de benzer bir ayrışma vardır.
Başka bir Selefîlik mümkün!
Bu bağlamda, 19. yy’ın önemli reformistlerinden olan Muhammed Abduh ve Cemaleddin Afgani, pekâlâ Selefîliğin kurucu babaları olarak görülebilir. Abduh’a göre İslam’ın geri kalmasının sebeplerinden en önemlisi, gelenekçi ulemanın yanlış yorumlarıdır. Kuran gelenekten azade yeniden okunmalı ve değerlendirilmelidir.
Selefîlik içi farklılaşma tam da bu yeniden okumanın biçimi üzerinde ayrışmaktadır. Abduh Kuran’ın yeniden okunmasının akıl ışığında olması ve çağın gerekliliklerinin hesaba katılarak yapılması gerektiğini savunur. Abduh’a göre taklit ulemanın yöntemidir ve taklide karşı icdihat kapısı açılmalıdır. İctihad, İslam âlimlerinin yorum hakkını daha geniş kullanabileceği bir hüküm verme yoludur. Bu metot liberal veya ılımlı diyebileceğimiz yorumları mümkün kılmaktadır. Öyle ki, Müslümanların yaşadıkları toplum ile ters düşmemeleri gerektiği savıyla, Abduh şapka giymenin caiz olabileceği yönünde fetva vermiştir. Abduh’un Osmanlı entelijansiyası içinde sadece Mehmet Akif gibi İslamcılar arasında değil, Ziya Gökalp ve Abdullah Cevdet gibi sekülerler arasında da teveccüh bulması bu anlamda sürpriz değildir.
Ancak son otuz yıldır popüler olan ve Suudi Arabistan’ın yayılmacı siyaseti ile taraftar bulan Selefî yorum, Abduh’un Selefîliğinden farklıdır...
Haftaya buradan devam.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017