Gülay GÖKTÜRK

İşte bu!
19.10.2012
3415

 Önceki gün Iğdır'ın Karakoyunlu İlçesi'ne bağlı Bulakbaşı Köyü'nde yaşananlar PKK'yla mücadelede bir dönüm noktası olabilir.


Muhtarından ahalisine ve okul öğrencilerine kadar, öğretmenlerini silahlı saldırgana teslim etmemek için direnen, ağlayan, yalvaran, ve peşlerinden koşan bir köy halkı karşısında PKK'lıların ellerindeki silahlara rağmen nasıl çaresiz kaldıklarını ve kaçırdıkları öğretmenleri hemen bir saat içinde serbest bırakmak zorunda kaldıklarını hep birlikte gördük.

İşte yıllardır beklediğimiz tablo bu; PKK'ya karşı en etkili mücadele yöntemi bu: Terör örgütünün bölge halkının tepkisi, itirazı, mücadelesi, nefretiyle kuşatılması ve püskürtülmesi...

Baltayı taşa vurdular

Açıkçası PKK'nın şimdiye kadar yaptığı en aptalca şey okulları hedef almaktı.
Sözüm ona temsil ettikleri halka o kadar yabancılaşmışlar ki, bu halkın en hassas noktasının çocuklarını okutmak, kendilerine sağlayamadıkları geleceği çocuklarına sağlamak olduğunu bile bilmiyorlar.
Bu halk hiç istemediği halde kepenk kapatmayı ya da gelirinin bir kısmını haraç olarak PKK'ya vermeyi göze alabilir; bu konuda direnmeyebilir ama ondan çocuğunun geleceğini yakmasını istemek baltayı taşa vurmaktır.
İşte PKK son dönemde bunu yaptı.

Ağustos ayından itibaren terör örgütü PKK-KCK yöneticileri ve örgüte bağlı oluşumlar ardı ardına açıklamalar yaparak, "Kürt ailelerin, çocuklarını devletin okullarına göndermeyip okulları süresiz boykot etmelerini" istediler. "Devletin, Kürtler'in anadilini yasakladığı, Kürt diline karşı geliştirilen inkâr siyasetinin soykırım düzeyine ulaştığı, Kürtler'in, ilkokuldan üniversiteye kadar, çocuklarını artık okula göndermeyip devleti de reddetmeleri gerektiğini" söylediler.

Ama boykot girişimi PKK açısından tam bir hezimet oldu. Okullar açıldığında kimsenin PKK'nın boykot çağrısını takmadığı görüldü. Terör örgütünün baskısının en yoğun olduğu illerde bile aileler çocuklarını okula göndermekte tereddüt etmediler. 17 Eylül'de Yüksekova ilçe merkezinde okulların boykot edilmesi amacıyla düzenlenen mitinge katılanların sayısının 100 kişiyi bile bulmaması, aynı gün aynı amaçla Adıyaman'da yapılan gösteriye 20 kişi, Batman'da ise yaklaşık 60 kişinin katılması PKK'nın yüzüne şamar gibi indi.

Okul saldırıları, boykot kampanyasında uğradıkları bu hezimetten sonra başladı. PKK 40 günde 23 okula saldırdı. Kimine molotofkokteyli atarak çocukları canlı canlı yakmayı göze aldı, kiminde öğretmenleri kaçırdı ama her seferinde okul yöneticileri, veliler ve öğretmenler okullarını kahramanca savundular. Kendi canını hiçe sayarak PKK militanının beline sarılıp onu durdurmaya çalışan öğretmen görüntüleri, kaçırılan öğretmenleri için çaresizce çırpınan miniklerin fotoğrafları bütün Türkiye'de o kadar büyük infial yarattı ki, BDP bile okulu hedef alan bu eylemleri kınamak zorunda kaldı.

Hayal kırıklığı yaşanmamalı

Bizler hem terör örgütüyle kararlı mücadeleyi hem de Kürtler'in vatandaşlık haklarının eksiksiz olarak verilmesini savunanlar, yıllarca şunu söyledik: Kürt halkı PKK terörü ile devlet terörü arasına sıkışıp kaldığı sürece, tavır alması beklenemez. Kürtler'in PKK terörüne karşı tavır alabilmesi için, devletin inkar politikalarından tamamen vazgeçmesi, Kürt kimliğini tanıması, temel hakların demokrasi yoluyla kazanabileceğine dair bir umut yaratması gerekir. Bu da yetmez, Kürtler'in devletin bölgedeki memurlarının tutumundan hoşnut olması, onlara güvenmesi ve hatta sevmesi gerekir.

Eğer öğrenciler ve köy halkı o ilköğretim okulundaki öğretmenleri sevmeseydi, onların ırkçı ve ayrımcı olduklarını düşünseydi böyle samimi bir sahiplenme olabilir miydi?

Bugün bölge halkı PKK'nın eylemlerinin yanında durmuyorsa, örneğin terör örgütünün Şemdinli'yi"kurtarılmış bölge yapma" hevesi halk desteğini alamamaları nedeniyle kursaklarında kalmışsa; okullara yapılan saldırılar böyle ters tepiyorsa, bunda son yıllarda devlet politikasında yaşanan olumlu değişim büyük rol oynuyor. PKK istediği kadar seçmeli Kürtçe dersinin bir "asimilasyon politikası"olduğunu söylesin, bu saçmalıkların sağduyulu kitleler üzerinde hiçbir etkisi olmuyor. Kürtler'in büyük çoğunluğu yapılan reformları takdir ediyor ve henüz elde edemediği haklarını da demokratik mücadele süreci içinde elde edebileceğine inanıyor.
PKK'nın yaşadığı tecrit sürecini daha da hızlandırmak için ihtiyacımız olan tek şey, bu inancın korunması ve pekiştirilmesidir. En fazla korkmamız gereken şeyse, onlara yeni bir hayal kırıklığı yaşatmak...
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar