Güldalı COŞKUN

Güldalı COŞKUN
Güldalı COŞKUN
Tüm Yazıları
Tarih yine tekerrürde
21.02.2016
1786

 Yine terör... Bir kez daha Ankara... Yine kıyılan canlar, çalınan yaşamlar, yine acı, yine keder... Ne uğruna bunca cinayet?.. Nedir söylenemeyen de bu yolu seçtiren!­

Türkiye iç siyasetine bakıldığında, TBMM’de bile terörü savunma cüreti gösterebilen, seçilmiş (defalarca üstelik) bir lidere diktatör diyen, “sarayın askeri”, “sarayın polisi” gibi zırvaları siyaset sanan şımarık, pişkin ve ne istediği belli olmayan bir terör örgütü sözcüsü, siyasi parti rolü yaparken bile, ceza almıyorsa, konuşulmayan ne var da bu yola başvuruluyor…

Yok ve mesele de zaten bu. Yok ve bu onların varlık nedenlerini ortadan kaldırıyor. İşte bu yüzdendi, Cumhuriyet tarihinde ilk kez paradigma değişikliğine giden ve sorunları çözme gayreti gösteren AK Parti Hükümetleri ve Erdoğan’a karşı top yekün bir savaşın başlatılması. Bunu yaparken da ideolojilerinin beyinlerine enjekte ettiği kibirle, kendileri dışında herkesi aptal yerine koyarak, açık etmekten kaçınmıyorlar. Kandil’in ağalarınca, “bizim T.C. ile bir sorunumuz yok, asker ve polis Erdoğan’ı yalnız bırakırsa mesele biter” anlamında sözler söylendi... Yani bunun anlamı, “neden darbe yapmıyorsunuz”du. Yani;“biz darbecilerle, derin çetelerle, anlaşıp gidiyorduk”du. Yani; “ölen Kürt ya da Türk çocukları, bizim paşa keyfimiz için ölüyordu” demek istediler.

Yani; mesele Kürt halkı ve özgürlüğü değildi. Şayet böyle olsaydı, bugün bunu başarmış olan, Irak’taki Kürdistan Federe Devleti ve Barzani’ye de tıpkı burada yaptıkları gibi benzer dille savaş açmazlardı. İran kolu PJAK fesh edilmezdi, Suriye’deki kolu PYD, Esad’ın yanında yer almazdı, mesele gerçekten Kürt hakkı olsaydı.

Gelelim Suriye iç savaşı ve bize olan etkilerine. 1946 yılında Fransız mandasından kurtulan Suriye, 1971’den beri Arap milliyetçiliğine dayalı BAAS rejimi ve babadan oğula geçen Esad ailesi tarafından idare ediliyordu. Halkını, güçlü bir istihbarat ağıyla kontrol eden, telefon görüşmelerinde dahi aleyhinde bir söylemi cezalandıran, 2001’den sonra oğul Esad’ın göstermelik birkaç demokratik hamlesinin yetersizliğinden bunalan halk, 2011’de Arap Baharı’nın etkisiyle protesto yürüyüşleri yaptı. Ancak her defasında yakalanıp hapse atılan ve işkence görenlerin artması, halkın tepkisini artırarak protestocu sayısının çığ gibi büyümesine neden oldu.

Bu durumda, en azından seçime gitmeyi bile çok gören Esad, Suriye Ordusuna silahsız ve sivil halkın üzerine havadan bombalama emrini verdi. Binlerce ölü ve yaralının olması ve durumdan rahatsız olan Suriye Ordusundaki üst düzey bazı komutan ve askerlerin ayrılıp ÖSO’yu kurmasıyla iç savaş başladı. Esad zulmünden bezmiş Arap, Kürt, Türkmenlerden oluşan birçok grup birlikte ya da ayrı ayrı muhalifler adı altında, iç savaşın tarafı oldular. Kimyasal silaha maruz kalanlar, insanlık dışı işkence yöntemleri, İran’ın açık, Rusya’nın başta gizli desteği yüzünden 7 milyon insanın göçüyle, gerçek bir diktatör ve bağnaz ideolojisinin ülkesini ne hale getirdiğini hep birlikte izledik.

Bütün bunlar yaşanırken, tek karşı çıkan Türkiye idi. İlişkilerin iyi olduğu dönemde Erdoğan tarafından yapılan uyarıların hiç biri işe yaramamış, zaten problemli olan Irak’ın yanına bir de Suriye eklenmişti. Bu durum, ABD ve Batı için bulunmaz bir fırsattı. Bir taşla birkaç kuş vurulup, yeni düzenlerini inşa edeceklerdi. Ancak, bu kez “hasta adam” yoktu karşılarında. O halde planlı davranıp, mülteci akınlarına göz yumarak önce ekonomik ve sosyal karışıklıklarla Türkiye’de sorun çıkmasını bekleyeceklerdi. Bu olmayınca sırada, kadim sorunumuz bekliyor olacaktı.

İlk başlarda Esad’a karşı olan PKK’nın Suriye kolu PYD ve türevlerine, bir iki yerleşim yeri için söz verildi. Fakat PYD, ideolojisi dışındaki Kürtleri öldürüp, Esad ile savaşanları sürüp, Peşmerge ve Barzani’ye de dolaylı savaş açarak, Kürt değil, örgüt kantonu kurmayı seçti. Esad’ı desteklemedikleri ve çözüm sürecinin olduğu dönemde Türkiye, bölgedeki tüm muhaliflerle birlikte PYD’ye de yardımcı oldu. Ancak PYD, Esad’ın peşinden gidince Türkiye’de iç savaş çıkartmak için, Rusya ve İran (Kürt düşmanı) gibi ülkelere hizmeti seçti. PKK’ya son olaylarda dışarıdan silah ve eleman gönderdi.

PKK, Kürt asabiyetini kullanarak, iç savaşı başlatamadı, çünkü Kürtlerin en iyi yaşadıkları ülke Türkiye’dir. Küçümsenen süreç ve atılan adımlar sayesinde, amaçlarına ulaşamadılar.

PYD terörist mi değil mi! Keyfi yöntemleri ortada. Hem yeni ilkeyi de ABD koydu. Marjinal fayda belirliyorsa artık kimin terör örgütü olup olmadığını…

Madem, çocukları balıklara yem edenlerin hizmetine amadeyse, terör örgütü hafif kalır. Çünkü, onların bile bir ilkesi vardır.

Bu coğrafyanın insanını, hep kendi insanı, Batılıların oyununa gelip, sırtından vurmuştur.

Yazık, tarih yine tekerrürde…

[email protected].

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar