Halil BERKTAY
[23 Ağustos 2016] El Pais’in soruları, ister tarihsel gerçeklik boyutuyla, ister bu gerçekliği kuşatıp sarmalayan politik yaklaşımlarıyla -- “soykırımı tanımama siyasası” (genocide denial politics) ile “soykırımı kabul ettirme siyasası”nın (genocide recognition politics) karşıtlığı ve içiçeliği itibariyle -- Ermeni soykırımı hakkında yıllardır düşünüp söylediklerimi bir kere daha toparlamama olanak verdi. Yalnız bir nokta var ki, hiç sorulmadığı için bu cevapların içinde bir yere sıkıştırmak haksızlık olurdu, ama mutlaka parmak basılması da gerekiyor: solculaşmanın (ya da solcuların -- dar anlamda solcuların, özel bir solcu tipinin -- eline kalmanın) 1915 gerçekliğiyle yüzleşme çabaları açısından olumsuz sonuçları.
Bu konu, moderniteye ilişkin daha genel bir bağlama da oturmakta. 19. yüzyıla kadar tarihte bilinç, daha doğrusu kasıt faktörü görece zayıftı. Belirli aktörler görece küçük ölçeklerde, görece sınırlı hedefler peşinde koşuyordu. Öznel vizyonları da buna uygundu. Derken kapitalizm lokal süreçleri giderek daha fazla birbirine bağladı; dünya pazarı (ekonomisi) diye bir şey yarattı; farklı ipliklerden bir ağ ördü; bütün bir dünya ve bütün bir insanlık kavramlarına gerçeklik kazandırdı. Hem dünya tarihi diye bir alan açıldı, hem de Vico’dan Hegel’e bir “tarih felsefesi” (tekrar) vücut buldu. Dünyanın nereden nereye gittiğini total olarak açıklamayı amaçladı. Marx (ve Engels) bunun üzerine atladı. İdealizmin yerine materyalizmi geçirmek suretiyle doğru açıklamayı biz bulduk dediler.Geçmişin verilerinden türettikleri “gelişme yasaları”nı geleceğe uyarlamaya kalktılar. Birkaç mantık sıçramasından daha geçerek, insanlığın önünde (mutlaka) kapitalizmi yıkacak bir işçi sınıfı devriminin ve sonra sosyalizmin yattığını savundular.
Yığınla problemden sadece biri şu ki, bunu hem insan bilincinden bağımsız bir nesnellik gibi gösterdiler. Hem de bu “gerçeği” kavramış bir “bilinci,” işçi sınıfı eyleminin (giderek, partisinin) olmazsa olmazı saydılar. Öncelikle “bilimsel” bir kaçınılmazlık! Ama sizinanırsanız, daha da kaçınılmaz olacak!! Örneğin Plehanov Tarihte Bireyin Rolü’nde meseleyi tam böyle koydu. “Özgür irade” ile “zorunluluk” (determinizm) arasındaki çelişkiyi çözdüğünü, ikisini birleştirmeyi başardığını zannetti. Neyin “zorunlu” olduğunu anlar ve “özgür iradem”le ona katılırsam, o “zorunluluk” daha hızlı ve kolay gerçekleşecek… Aslında bu, enikonu bir hokkabazlıktı. Bir durup düşünürsek, (19. yüzyıl sonlarında) sosyalist devrimin de, sosyalist düzen veya sistemin de zorunlu olduğunun hiçbir ampirik kanıtı yoktu ortada. Ancak biz yaparsak, yapabilirsek, varımızı yoğumuzu ortaya koyarsak, belki ortaya çıkacak sonuca “gördünüz mü, işte zorunluluğun tecellisi” denecekti. Nitekim (binbir kaza ve tesadüfün ürünü olan) 1917 Ekim Devrimi, işte böyle yorumlandı, bilhassa Sovyet Marksizmi tarafından. Marx’ın öngörüsünün; kapitalizmin hareket yasalarına ve kaçınılmaz çöküşüne ilişkin tahlilinin zaferi sayıldı.
Oysa bütün gösterdiği, böyle bir teoriye yaslanan bir partinin, yıllar yıllar boyu inancını muhafaza edip hedef kitlesi olarak tanımladığı emekçilere (ve emekçi kökenli askerlere) gitmekte ısrar ettiği takdirde, (çok büyük bir ülke ile bir dünya savaşının bir araya gelmesi gibi) olağanüstü koşullarda belki eşsiz bir fırsatı yakalayıp iktidarı zorla ele geçirebileceği ve koruyabileceğiydi. Başka bir deyişle, (spesifik bir) teorinin içeriğinin doğruluğunu değil, (genel olarak) teorinin maddî bir güce dönüşme potansiyelini yansıtıyordu (ki aynı şey, zafer yıllarında İtalya’da Faşizm, Almanya’da Nazizm için de pekâlâ söylenebilir/di). Öyle veya böyle; Marksizmle ve sonra Sovyet Devrimiyle sübjektif boyut, değişik ve eskisinden çok daha masif bir biçimde girdi insanlık tarihine. Tarihin yönüne ilişkin bir Büyük Anlatı oluştu. Bu Büyük Anlatı, yer yer kendi kendini doğrulayan bir kehanet niteliğine büründü. Dolayısıyla determinizm kisvesi altında volontarizme, iradeciliğe geniş bir alan açıldı. “Devrimler kimse istediği için olmaz” türü, ancak yarım-doğru materyalist muhalefet şerhlerine karşın, tarihin akışını (yanlış bilinç, false consciousnessdahil) bilinç ve kasıt boyutlarının yüzde yüz dışında gibi tasavvur etmek imkânsız hale geldi.
Bu bilinç abartısının -- isterseniz, komünist partilerde somutlanan “bilinç hegemonyası”nın diyelim -- çok başka sonuçları da oldu. Marksizmi bir an için devreden çıkarın, koyun bir kenara. Tabii kapitalizm de dahil insanlığın tarihsel gelişmesinin ortaya çıkardığı yığınla sorun vardı (ve var), 19’uncu, sonra 20’nci, sonra 21’inci yüzyılda. İşçi sınıfının yaşama ve çalışma koşulları; kentleşme, konut ve altyapı; evlilik ve aile; kadın-erkek eşitsizliği; okullaşma ve eğitim; doğa ve çevre; kolnyalizm ve emperyalizm; milliyetçilik ve ırkçılık… Saymakla bitmez. Her biri kendi içinde büyük bir süreç-dâvâydıve gene her biri, bir dizi ülkede kendi içinden somut kamusal dâvâlar doğurdu (Fransa’da militarizm ve anti-Semitizm ile Dreyfus Vakası arasındaki ilişki, bunun basit bir örneğini oluşturur).
Siyasette ve kamusal alanda bir yaklaşım, böyle her meseleyi kendi ölçüleri içinde ele almak olabilirdi. Bu, o somut çerçevede, o sorunun kendi yanlış ve doğruları, kendi haksızlık ve haklılıkları üzerinden mevzilenmek ve mücadele etmek anlamına gelirdi. Gelebilirdi. Eğer bütün sorunları enlemesine kesen ideolojik çatılar olmasaydı. Fakat heyhat! Vardı ve çok kuvvetle bağlayıcıydı böyle çatılar. En güçlüsü de Marksizmdi. Salt bir “talepler paketi” değildi sorun. Sosyalist akımlar güçlenmeden önce, siyaset sahnesinin büyük kısmını işgal eden (merkez-sağ) Muhafazakârlık ile (merkez-sol) Liberalizmin de karşılıklı vardı böyle platformları ve “talep paketleri.” Ne ki, söz konusu paketlerin içindekiler mutlak surette hiyerarşileştirilmiş değildi; tek tek sorunlar ve her birine özgü pozisyonlar göreli özerkliklerini koruyabiliyordu.
Marksizm, derken “bilimsel sosyalizm,” derken Leninizm ve komünizm açısından ise durum farklıydı. Bir, sonunda her şeyi çözecek olan devrim ve sosyalizm mecrası vardı, bir de bütün diğer şikâyetler, spesifik eşitsizlik ve haksızlıkları insanlık halinin. İkincilerin, göreli özerkliklerine saygı gösterilmesi ve her birinin kendi içinde bir mücadele alanı olarak görülüp ona göre yürütülmesi şöyle dursun, sımsıkı ilkine, devrim ve sosyalizm dâvâsına bağlanması gerekiyordu. “Proletarya partisi” bütün bu özgül konu ve alanlar etrafında patlak verecek kitle mücadelelerinin başına geçerek kuvvet toplayacak ve sonra devrime kanalize edecekti. Bu da, olası rakip ve alternatifleri elimine ederek kendi hegemonyasını kurması demekti. Başka bir deyişle, fikir planında Marksizmin meta-anlatısının bütün diğer konu, alan ve anlatıları yutmasına, örgütsel planda partinin bütün diğer akım ve mücadelelerin özgüllük ve özerkliğini yokedip kendine bendetmesi denk düşüyordu. Tersi, derece derece oportünizm ve revizyonizm demekti; burjuva düşüncesine teslim olmak demekti; limitte, en korkuncu, likidatörlük, tasfiyecilik demekti.
Gerçek ve özgün bir barış ve silâhsızlanma mücadelesi mi dediniz? Ya da keza, kadınların maruz kaldığı karmaşık ve çok boyutlu eşitsizlik ve ayrımcılıklara karşı, gene özgün ve bağımsız bir feminizm mücadelesi mi? Özellikle Fransa ve İtalya gibi, komünist partilerinin muhalefette ama (İkinci Dünya Savaşı sonrasında) çok güçlü olduğu ülkelerde, mümkün değildi böyle şeyler. Nitekim bu partilerin tarihi bu yüzden (kendi dışındaki bir özgünlük ve özerkliğe el uzattı diye) “anti-parti” olmakla suçlanarak aforoz edilip atılmış yüzlerce, binlerce namuslu militanın trajik öyküleriyle doludur. 1970’lerin Türkiye’sinde de, sırf TKP’nin değil, hemen bütün sol örgüt ve fraksiyonların rekabetçi, parçalanmış hegemonyacılıkları yüzünden mümkün değildi. Kaldı ki, “Uluslararası Komünist Hareket”in manevî ağırlığı ve intelligentsia’nın değer yargılarını yoğurma, biçimlendirme kapasitesi, tek tek KP’lerin toplamını çok aşan bir şeydi.
Araya 80’ler, 90’lar, 2000’ler girdi. Sosyalizmin büyük ideolojik çatısı çökse de, bazı dâvâlar münhasıran sağın dâvâları, bazıları da münhasıran solun dâvâları olmaya devam etti. Rudyard Kipling, “Doğu Doğudur, Batı da Batı ve ikisi asla bir araya gelemez” (Oh, East is East and West is West, and never the twain shall meet) diye başlamıştı ünlü bir şiirine. Bu ilk dizeye aldanmayalım; Kipling çok daha esnekti, nitekim daha üçüncü ve dördüncü dizelerinde bir ölçüde çürütüyordu kendi fikrini. Ama bizim solcularımızın çoğu için gerçeklik “Sol Soldur, Sağ da Sağ ve ikisi asla bir araya gelemez”le sınırlı kaldı. 1980’lerin ikinci yarısında bir Demokrasi Kurultayı yapıldı, TKP, TİP ve TSİP’in (ya da TBKP’nin) kuvvetle desteklediği. Ön plandaki isimler Sadun Aren ve Aziz Nesin’di. Maalesef arkası gelmedi ama aslında çok önemli bir girişimdi. Ama düşünün; Aziz Nesin’e çok zor kabul ettirildi, 141-142’nin yanı sıra 163’ün de kaldırılması talebi. Demek kendisine kalsa, İslamcı partilerin Kemalist ideoloji ve askeri-bürokratik vesayet eliyle yasaklanıp siyaset dışında tutulmasının arkasına saklanmayı sürdürecekti. Aynı yıllarda başörtüsü yasağı da canalıcı bir sorundu. Ne rezillikler yaşadık bu yüzden! Ama pek az sol çevre ve pek az laik-feminist, kültürel Çin Seddinin ötesine geçerek Müslüman kadınların bu yüz bin kere haklı mücadelesine dahi destek vermeye cesaret edebildi.
En son, 15 Temmuz darbe girişimi karşısında solun tavrı kınama söylemiyle sınırlı kaldı.Serbestiyet’te Ertuğrul Başer ve Atilla Aytemur’un dikkat çektiği gibi, solcular burunlarının dibine kadar gelen muazzam bir kitle mücadelesine esas olarak seyirci kaldılar ve sokağa çıkıp içine girmeye cesaret edemediler. Zira kendilerini orada, o kültürün, o kitlenin ve o mücadelenin içinde göremediler; korktular yabancı bir dünyaya adım atmaktan. Tersine, katılanların özsel niteliği itibariyle bunun o kadar da demokrasi mücadelesi sayılamıyacağı (belki sırf AKP taraftarlarının, belki bir İslamcı gruba karşı diğerinin mücadelesinden ibaret olduğu) gibi mazeretlere tevessül ettiler.
Bu tavırlar, 1848-1917-1990 sürecinde doğan, büyüyen ve sönen devrim ve sosyalizm projesi çökmüş, “tarihin yönü” Büyük Anlatı’sından geriye hiçbir ciddî düşünsel miras kalmamış da olsa, eski ideolojik çatısı ve mahalle aidiyetine bağlı “benim değil onların dâvâsı” anlayışının, belirli bir sol kesim açısından, bir tür sol mahallenin sâkinleri açısından hâlâ ne kadar bağlayıcı olduğunu bir kere daha ortaya koydu.
Peki, aynı sol mahalle sâkinleri Ermeni soykırımına el atınca ne oluyor acaba?
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024