Hilâl KAPLAN
Şimdiye kadar biri polis memuru olmak üzere hayatını kaybeden beş kişinin ardından bu yazıyı yazmak zor. Zira sağduyunun yok olduğu, her cümlenin 'ya bizdensin ya devletten' faşizmine maruz bırakıldığı ve bunun özgürlük diye pazarlandığı günlerden geçiyoruz. Ancak yazmalıyım çünkü hem 'Gezi direnişi'nin geldiği noktanın anlamsızlığı ve en çok gelen ölüm haberleri bu yazıyı zorunlu kılıyor.
Önce Gezi'nin meşruiyet kaynağı olarak gösterdiği toplantı ve yürüyüş hakkıyla alakalı anayasa maddesine bakalım:
'Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.'
Maddenin bu hali, bizim de tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ndeki ilgili maddeyle nerdeyse birebir örtüşüyor:
'Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, demek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir.
Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, millî güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir.'
İlgili maddeler, özgürlük-güvenlik ikiliği arasında bir hak kullanımını öngörüyor. Bu bağlamda devletin uzun yıllar güvenliği bahane ederek özgürlüklere set çektiği, toplantı ve yürüyüş hakkına saygı göstermediği, eskiden yerli yersiz cop sallayanların yerini artık biber gazı atanların aldığı doğrudur. Ak Parti hükümeti de, son 1 Mayıs tartışmalarında, güvenliği özgürlüğün önüne koymuştur. Taksim'i 1 Mayıs'a açıp, üstelik 1 Mayıs'ı resmî bayram da yapan hükümet, sadece bu seneye mahsus değil, diğer 1 Mayısların da Taksim'de kutlanamayacağını ima etmiştir.
Bizdeki sol gibi 1 Mayıs 77 acısını üzerinden Taksim'e artı bir değer yüklendiği için kitleleri bu çağrıya ikna etmek zordur. Kaldı ki Taksim'de gösteri yapmak anayasal bir haktır. Üstelik yılda bir gün, kalabalık kitlelerin, Taksim'e akın etmesiyle kamu düzeni de alt üst olmaz.
Bu noktadan itibaren Gezi'ye gelelim. Son bir ay içerisinde polisin haksız müdahalesi ardından kitleselleşen eylem sırasında, polis çekilince önce Taksim Meydanı işgal edildi, barikatlar kuruldu, devletin değil, göstericilerin ilan ettiği bir olağanüstü hal durumuna geçildi. Devlet de tam 14 gün bu işgale müsaade etti. Anayasal hak kullanımına aykırı olan buydu. Lakin şimdilerde yürüyüş hakkını anayasaya dayandırıp savunan Taksim Dayanışma'dan bir kişi de çıkıp 'Anayasaya aykırı hareket ediyoruz. Bu hal ilelebet süremez' demedi. Yakılıp yıkılan özel ve kamu mülkiyetine karşı da 'dur' diyen olmadı; bilakis 'ibreti alem' için sergilendi. Taksim Dayanışma ve bileşenleri Başbakan Erdoğan'la yapılan toplantıda verdikleri sözü tutmayıp alanda kalmaya ve 'diren'meye devam etme kararı aldıktan sonra, kademeli olarak devlet müdahalesi geldi. Göstericilerden bazıları molotof kokteyli, taş ve bilyelerle 'direndi'. Bir polis memuru yanmaktan zor kurtuldu.
Şimdilerde, Taksim'de haftada en az bir toplantı ve yürüyüş yapılıyor. Zaten iki hafta işgal edilmiş olan meydan ve çevresi, bu toplantılar sebebiyle bir türlü normale dönemiyor. Polis, göstericilerin tekrar parkı işgal etmeyeceğine emin olamıyor. Zaten bilenmiş olan göstericilerin bir kısmı da polisle çatışmaya fırsat kolluyor. Böylelikle bir kısırdöngünün içerisinde debeleniliyor. Taksim rahata ermediği için, ülkenin geri kalanında da benzer tablolar yaşanıyor. İş yeri zarar görmüş esnaf sabır çekiyor ve hayatın normale dönmesini bekliyor. Otellerin doluluk oranı %80'lerden %10'lara düşüyor. Vatandaşların yanı sıra turistlerin de büyük kısmı, çok gerekli olmadıkça Taksim'e uğramıyor. Sizce bu durum, yasada belirtildiği gibi, başkalarının hak ve özgürlüğünü ve kamu düzenini ihlal eder bir noktaya gelmemiş midir?
Üstelik Gezi'ye dokunulmayacağı kesinleşmişken, hatta bunu fark eden yetkililer Gezi'yi güzelleştirme çalışmaları yapmışken, Taksim Dayanışma gizlese de mahkeme yürütmeyi iptal kararı almışken, hükümet bariz geri adım atıp yargı lehte karar alsa referanduma gidileceğini ilan etmişken, polisin biber gazı kullanımına ilişkin İçişleri Bakanlığı sınırlandırma getiren bir genelge yayınlamışken, bunların hepsini 'Gezi kazanımları' olarak yorumlamak mümkünken, bu 'direniş' neye karşıdır?
Çözüm süreci başladığında, iki ay içerisinde gayrimüslimlere ve kiliselere yönelik sistemli saldırıları, Ak Parti Genel Merkezi ile Adalet Bakanlığı'na yapılan terör eylemlerini hatırlayın. Sizce hâlâ 'derin' odakların iş görmediği bir ülke miyiz? Bu eylemler sürdüğü müddetçe faili meçhule daha fazla gencimizi kurban edebileceğimizden korkuyorum. Çünkü ölüme karşı iştahı kabaranları, daha ilk günler '100 ölü var' diye 'yol gözleyenleri', 'Birkaç ölüm olsa' dileklerinde bulunanları biliyoruz.
Şimdiye kadar beş insanımızı kaybettik. Ancak Ethem Sarısülük ve polis memuru Mustafa Sarı dışında, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş ve Ali İsmail Korkmaz'ı kimin öldürdüğü meçhuldür. Soruşturmanın takipçisi olmak ve sorumluların bulunması için çabalamak nasıl ki hepimizin üzerine vazifeyse, daha fazla kara haber gelmemesi için sorumlu davranmak da hepimizin vazifesidir. Çünkü malum, ölüme 'diren'ilmiyor…
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019