Mehmet Ocaktan
Son dönemde dinin siyasetle, iktidar olgusuyla birlikte anılır olması, hatta siyasi iktidarlar tarafından adeta bir sponsorluk unsuru olarak kullanılır hale gelmesi siyasetin tabii istikametini bozduğu gibi, dini de hayli yıpratmış bulunuyor.
Kuşkusuz dinin iktidar mücadelelerinde bir araç olarak kullanılır olması sadece bugünün meselesi değil elbette. Ortaçağ Hristiyan toplumunda da Müslümanların tarihinde de karşıtlarını oyunun dışına itmek isteyen taraf, başarıya ulaşmak için hiçbir ahlaki kuralı dikkate almaksızın dini kullanmakta bir beis görmemiştir.
Çağdaş İslam düşüncesinin önemli isimlerinden birisi olan Nasr Hamid Ebu Zeyd’in İslam tarihi boyunca dinin iktidar mücadelesinde araçsallaştırılmasıyla ilgili tespiti son derece dikkat çekicidir: “İslam tarihinde tevarüs yoluyla elden ele geçen hilafetin güç ve iktidar çıkarlarının hizmetinde olan bir dini anlayış ve yorumu ortaya koyduğunu görebiliriz. Onlar bu amaçlarına ulaşabilmek için dini kendi çıkarları doğrultusunda anlayıp tefsir edecek olan bir saray uleması istemektedirler. Bu yüzden ben hilafet ve iktidarın yanında ve gölgesinde şekillenen dini akla güvenmiyorum.” (1)
Meseleye Türkiye bağlamında baktığımızda, dini siyasetle adeta eşitleyen vahşi bir görüntünün olduğunu açık yüreklilikle belirtmek gerekiyor. Aslında zaman zaman darbeler ve darbe girişimleriyle zemini tahrip edilmiş olmasına rağmen Türkiye iyi kötü demokratik geleneği olan bir ülke. Ama son rejim değişikliği ile birlikte bu gelenek de maalesef tümden yok edilmiş bulunuyor, neyse ki sandık hala kurulmaya devam ediyor, o da bir şeydir…
Aslında din-siyaset bağlamında hepimizi kaygılandırması gereken; hatırı sayılır bir demokrasi müktesebatına sahip bir ülkede siyasi iktidarın bunca tecrübeye rağmen, 21. Yüzyıl Türkiye’sinde hala dini argümanları kullanarak oy hesabı yapıyor olmasıdır. Kuşkusuz sadece oy hesabı yapmıyor, aynı zamanda “AK Parti kaybederse ümmet parçalanır”, “AK Parti kaybederse Kudüs, İslam ve Mekke kaybeder” benzeri ucuz sloganlarla iktidar ve bileşenlerini kuşatan ahlaki çürüme ve yozlaşmaya meşruiyet oluşturma hesabı yapıyor. Çünkü AK Parti iktidarı yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet, liyakatsizlik ve akraba kayırmacılığı ile öylesine birlikte anılır hale geldi ki bu kirli fotoğrafı kitlelere pazarlayabilmek için muhtemelen dini en kullanışlı araç olarak görüyor.
İşte esas tehlike de bu… Zira din üzerinden siyaset üretmeye başlarsanız, artık sizi tutacak hiçbir güç yok demektir. Bütün davranışlarınızın ya da söylemlerinizin önünü “Halife”, “ümmet”, “İslam’ın zaferi” gibi bir takım sloganları yerleştirip her şeyi mubah görebilirsiniz.
Mesela “Dünyada şu anda halifelik makamı olmadığı için ümmet lidersizdir. Ve bu makamı dünyada hak eden bir kişi varsa o da Tayyip Erdoğan’dır” cümlesini kurduğunuzda, hiçbir hukuki ve ahlaki kurala ihtiyaç duymadan hakkınız olmadığı halde ihaleler alabilir, “Ormanlar, insanlar, canlılar yandı, neden bir adet bile yangın söndürme uçağı almadınız” diye eleştirenleri rahatlıkla ‘hain’ ilan edebilirsiniz… Hatta iktidara zarar verecekse ‘yalan’ söylemeye cevaz veren fetvalar bile bulabilirsiniz.
Bu ahlaki çürümenin öylesine zirve yaptığı bir haldir ki isminin önüne AK Parti etiketi ekleyen, adı sürekli mafyayla, uyuşturucu baronlarıyla, cinsellik öyküleriyle anılan bir kadın, hayatına bir de Umre ziyareti sıkıştırıp “Reis sevdalısıyım, teşkilattan yetişmiş bir insanım” dediğinde bütün kapıları açmayı başarabilmektedir.
Eğer din eksenli argümanlar üzerinden siyaset üretmeyi doğal bir hak olarak kabul ederseniz, belli bir süre sonra her türlü hukuksuzluğu, adaletsizliği, başkasının hakkına tecavüz etmeyi, devlet kurumlarını akraba kayırmacılığı ile liyakatsizlere teslim etmeyi de “ümmetin birliği” için meşru bir davranış olarak görmeye başlarsınız ki bir ülkenin felaketi tam da böyle bir zihniyet kirlenmesiyle başlıyor.
Yeni Mutezililer, Muhammed Rıza Vasfi, (Nasr Hamid Ebu Zeyd’le söyleşi, s.47, mana yayınları)
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
14.04.2025
9.04.2025
4.04.2025
31.03.2025