Mensur Akgün
Devletler birbirleriyle olan ilişkilerinde bazen ceza, bazen mükafat vadederler, bazen de sahip oldukları kozları pazarlıklarında, hepsinden önemlisi de algılarının oluşmasında, ikna güçlerinin pekişmesinde kullanırlar. Coğrafya bu kozların başında gelir, bulundukları konum başkaları tarafından önemli addedilince güç çarpanları artar, pazarlık şansları yükselir. İstedikleri bir şeyi yaptırmaları, istemediklerini yaptırmamaları daha kolay olur.
Ancak bu kozun kullanılabilmesi için bulunduğunuz konumun dünya siyasetinin ana ekseni açısından anlam ifade etmesi gerekir. Mesela 20.yüzyılın başında olduğu gibi İngiltere ile Rusya iyi geçinirken, onlar için tehdit Almanya’dan gelirken Boğazlara sahip olmak siyasi sonuç doğurmaz. Türkiye’nin jeopolitik kavramıyla özetlenen coğrafi öneminin idrak edilmesi devrin Akdeniz-Karadeniz dengesini önemseyen büyük güçleri arasında gerilim yaşanmasıyla olur.
Soğuk savaşlar, krizler, gerilimler Türkiye gibi ülkelerin kendilerinden daha güçlü ülkelerle olan ilişkilerinde fırsatlar sağlar. Çünkü büyük devletler, aslında bütün devletler çıkarlarını dengeleyecek dayanak noktaları ararlar. Önce hiç fedakarlık yapmadan, bulundukları konumdan, siyasi duruşlarından taviz vermeden muhataplarından kendilerine, çıkar ve beklenilerine saygı ve uyum beklerler. Sonra da durumlarını tartıp kendileri için neyin önemli olduğuna karar verirler.
Eğer coğrafi konum önemliyse pazarlığa girişip o konuma sahip olan ülkenin beklentilerini karşılayacak adımlar atarlar. Değilse zaten çok şansınız yoktur. İstediklerinizi elde etmek ya da caydırıcı olmak için başka kozlarınızı devreye sokmanız gerekir. Etkilemeye çalıştığınız ülke ya da ülke gruplarıyla değerleriniz ortaksa, sizi farklı nedenlerle önemsiyorlarsa, diyelim ki bundan 10 yıl kadar önce olduğu gibi dünyaya bir emsal sunabiliyorsanız şansınız biraz daha fazladır.
Hiç biri yoksa, son dönemde yaşadığımız gibi zorlanırsınız, ambargolara, müeyyidelere tabi tutulursunuz. Müttefikleriniz en temel çıkarlarınızı bile görmezden gelir. Teröre karşı savaşırken size zarar veren gruplarla, kendilerinin dahi terörist olarak gördükleri örgütlerle amaca özel ittifaklar kurarlar. Coğrafi değeriniz artana veya başka bir alanda onların algılarında yer edinene kadar pazarlık ettiğiniz konular havada kalır. Israrlı çabalarınız sadece not edilip bırakılır.
Siz de teselliyi içe kapanmada, yeni ittifaklar aramada bulursunuz. Bizim yaptığımız gibi Rusya ile hem rekabet edip, hem de işbirliği alanlarını geliştirirsiniz. Fakat etkilemeye çalıştığınız muhatap ya da muhataplarınızın gözünde öneminiz azaldıkça bu politikanız da işlevsiz hale gelir. İstediklerinizi elde etmek için başlattığınız süreç istedikleriniz daha az elde edebileceğiniz bir sarmala dönüşür. Muhataplarınız sizi tehdit olarak görmeye başlar.
Algınızı değiştirecek bir şey olmadığı ya da yapmadığınız takdirde hedeflediğiniz amaca ulaşmaktan uzaklaşırsınız. Belirsizlik içinde yaşarsınız. Güç kullanmak ya da güç kullanma tehdidinde bulunmak zorunda kalırsınız. Değişimi ise bazen bir kitlesel göç krizi tetikler, mesela Almanya sizi AB projesinin kurtarıcısı olarak görür. Bazen siz değişir, yumuşarsınız, komşularınızla iyi ilişkiler önerirsiniz.
Bazen de çok uzak bir yerde, diyelim ki Afganistan’da oynadığınız rol takdire şayan bulunur. Ama asıl kırılma noktası coğrafyanızın takdir edileceği andır. Ne de olsa coğrafya ABD, Rusya başta olmak üzere dünya siyasetinde ağırlığı olan pek çok devlet için ana değişkendir. Ukrayna’da olanlar Boğazların önemini ticari trafiğin, yalılarının ve manzarasının ötesinde hatırlattığı anda dengeler değişmeye başlamış demektir.
Şimdi yavaş yavaş böyle bir döneme giriyoruz. Etkilemeye, çıkar ve beklentilerimize karşı hassas olmaya teşvik ettiğimiz Amerika Türkiye’nin coğrafi konumunu, Boğazlarını ve hepsinden öte Montrö Sözleşmesi’ni tartışmaya ve konuşmaya başladı. Foreign Affairs’de çıkan Angela Stent’in “Russia’s Battle for the Black Sea” makalesi konusunun öncülerinden sayılabilir. Stent Rusya’nın bu denizde artan ağırlığından söz ederken Türkiye’nin önemine de değiniyor.
Eminim bunu diğerleri takip edecek, Putin’in genişleme stratejisinden rahatsız olan Amerikalı yazarlar, kanaat önderleri ve gazeteciler Türkiye’nin önemine atıfta bulunacak. Montrö Sözleşmesi engel olarak görülecek. Ya da Stent’in yaptığı gibi Kanal İstanbul ile birlikte Montrö kısıtlarından kurtulunulacağı varsayılacak. İnşaat bitince savaş gemilerinin Karadeniz’e kısıtsız geçebileceği söylenecek.
Ben Türkiye’nin içeriğine katılsa da katılmasa da bu tartışmadan fayda üretmesi gerektiğini düşünüyorum. Tartışmanın derinleşmesinde, daha da önemlisi Türkiye’nin coğrafi konumundan yararlanmanın karşılıksız olmayacağının anlatılmasında yarar var. Türkiye hem Montrö’yü korumalı, hem de coğrafi konumunun önemini tescil etmeli. Boğazlar, Karadeniz ve Montrö üstüne mümkün olan en kısa zamanda yarı akademik toplantılar düzenlenmeli.
Angela Stent’in bağlantılı olduğu Brookings, Brookings’in kapı komşusu Carnegie ya da Washington’un bir başka etkili düşünce kuruluşu Center for American Progress bu tür toplantıların düzenlenebileceği yerlerin başında geliyor. Biliyorum diyeceksiniz ki coğrafyaya atfedilen önem insan haklarına verileni azaltır. Haklısınız ama bu kısır döngünün, Türkiye’nin en etkili müttefikinin Türkiye’nin çıkarlarını görmezden gelme sorununun aşılması gerekiyor.
Onlar bizden uzaklaştıkça biz onlardan daha çok uzaklaşıyoruz. Demokrasi ve insan hakları başta olmak üzere ortak olduğu söylenen değerler değer olmaktan çıkıyor. İçimize kapanıp dünyadan soyutlanıyoruz. Kaldı ki çözülmesi gereken sorunların çoğu da AK Parti iktidarının sorunları değil. Nihayetinde Suriye’den, Kıbrıs’tan, Doğu Akdeniz’den, iktidara kim gelirse gelsin korumaya çalışacağı dünyanın farklı bölgelerindeki askeri ve siyasi varlığımızdan söz ediyoruz…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024