Namık ÇINAR
Sanırım hiç kimse bana, gazeten zor durumdayken alıp başını çektin gittin, diyemez!
Eskilerden bir ben kalmış, gemiyi terk etmemiştim.
Ama artık benim için de gitme vakti!
Taraf’a, kadim dostum Mehmet Altan’ın yüreklendirmesi, efsanevi gazeteci Ahmet Altan’ın da güvenmesiyle, bundan tam altı sene önce başlamıştım.
Eğer bu zaman zarfında, tıpkı ilk günkü yazımda söylediğim gibi, “bildiklerimi, gördüklerimi, düşündüklerimi ve önerilerimi dile getirebilmeyi” azıcık olsun becerebildimse, bunu önce onlara borçluyum.
Yazıcılığa kalkışırken, sataşmalara, suçlanmalara, saldırılara uğramayı zaten göze almıştım. Satılmışlığımdan tutun da hainliğime kadar, demediklerini bırakmadılar.
Oysa bütün bunlara katlanırken gönlüme su serpecek tek şey, geleceğin demokratik Türkiye’sinin inşasına bir damlacık da olsa katkıda bulunmaktan başkası değildi.
Lâkin ne gezer!
Yetmezmiş gibi, her şey eskisinden daha da beter oldu.
O yüzden mutsuzum.
Ama bu mutsuzluğun beni sadece kamçıladığını da belirtmeliyim.
Bu ülkede ne kolay oldu ki, bu da olabilsin!
Kaldı ki, ömrüm, bu coğrafyada yaşanılan ve inanılanlara başka türlü bakmanın mümkün ve gerekli olduğuyla; bu yanlış toplumsal hayattan kurtulmanın, daha iyiye daha güzele kavuşmanın ancaközgürlüklerle gerçekleşebileceğinin mücadelesiyle geçti.
O yüzden düşünsel dünyamdaki çoğu siyasal beklentilerimin hüsranla sonuçlanmasına alışığım.
Hep iflah olmaz bir Don Kişot oldum.
Henüz teğmenken, saf saf, daha düzgün bir ülke, daha düzgün bir orduyu düşlerdim.
Onlarsa, bırakın dinlemeyi, beni apar topar atmayı seçmişlerdi.
Yılmadım, bu sefer bacadan girdim.
Ama neticede gene onlar kazandılar, gene ben kaybettim.
Kendimi daima, toplumsal “büyük kısmın”, yoluna devam edebilmesi için gerektiğinde sırtına basılarak aşılacak bir bedeni dikenli tellerin üstüne atabilen fedakârlıkta bir “uç mangası” neferi gibi gördüm.
Oysa zekiydim, becerikliydim; ne zaman risk alarak kişisel girişkenliğimi konuşturduysam, başarılı olup paralar kazanmak benim için işten bile sayılmıyordu.
Adlarını devletin maaş bordrolarına yazdırarak ömürlerinde sülüklükten öteye gidememiş çevremdeki kimi yeteneksizlerin, bir dönemde ticarette kotardıklarımın çalışmakla olabileceğine ihtimal dahi vermeyip, fesatlıklarından çatladıkları dahi olmuştu.
Neyse, gönülleri ferah olsun; çünkü battım ve artık tığ teberim.
Böylece, kendi ölçülerimde de olsa, paranın pulun verebileceği hazzı da görmüş, tatmış vaziyetteyim.
Ama hayatımda hiçbir şey beni “düşünce üretmek ve yazmak” kadar tatmin etmedi, doyurmadı.
Son yıllarımda çok parasız kaldım ama hiç paracı olmadım.
Taraf’ta yazarken, en sıradan ihtiyaçlarımı bile karşılayamadım.
Ama gene de, gazeteden ayrılarak havuz medyasına geçenler gibi, şimdilerde bir elleri yağda bir elleri baldaki o kimselerin çağrılarına uyup da aralarına katılarak kalemimi satanlardan olmadım.
Bana doğru dürüst ödeme yapamadığı için, pek Taraf’a da içerleyemedim.
Nasıl içerleyeyim ki?
Bu gazetenin patronu, despotik bir rejime muhalefet eden gazete çıkarmanın bedelini, işyerlerine kadar kapatmak suretiyle en ağır şekilde ödedi.
Despotun gazabına bir de ben mi katılayım?
Sadece bunlar değil, tabii.
Taraf için neler neler söylemediler.
Bütün bunların yalan ve iftira olduğunu uzun uzadıya anlatacak değilim.
Eğer benim gibi bir adamın, ahlâksızlığın yanında yer tutacağına ihtimal veriyorsanız, inanmaya devam etmenizde herhangi bir sakınca yoktur!
Çünkü siz de başkalarınca kimbilir nasıl birilerisiniz ki, diye sorgulamak da artık benim hakkımdır!
Ben de, bunu iddia edenler bakımından, bundan sonra işin biraz da bu yanına bakılmasını önereceğim.
Böyle sürdürürsem uzayıp gidecek, hiç ayrılamayacağız.
Nihayet bu bir “veda yazısı”.
Peki, ne yapacağım; yoksa yazmayı bırakıyor muyum, nedir?
Dünya yıkılacak dense inanın da, buna inanmayın!
Mümkün mü hiç?
Hiçbir şey yapmasam, sabahın köründe kalkar şehrin ne kadar boş duvarı varsa o duvarlara yazarım da, gene yazarım!
Okursunuz, okumazsınız, orasını bilemem; ama söyleyecekleri henüz bitmemiş biriyim ben.
Şunu da bilesiniz ki, sesimi kısacak bir zorba da, daha anasından doğmadı.
Bir de ben, nerede olsa yazarım.
Özgürlüğüme düşkünüm, kimsenin adamı değilim.
Ne oldum, ne de olurum.
Demem o ki, mümkün olsa Sözcü’de de yazarım ben, Yeni Akit’te de.
Yeter ki kalemime karışmasınlar!
Çünkü “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” bir yazarım ben; o kadar!
Taraf’ta tek muhatabım, yazarlar editörü Tamer Kayaş’tı.
Ne başka kimseyi bilirim, ne de birini sokakta görsem tanırım.
O da herhâlde telefonda en çok benimle münakaşa etmiştir.
Saman alevi gibi tutuşur, sonra da çabucak söner.
Ben de biraz öyleyimdir.
Ona teşekkür etmeliyim.
Onca sıkıntıya rağmen gazetesine sahip çıktığı için.
Sizlere de beni okuduğunuz için teşekkür ediyorum.
Ama öyle kolayından kurtulmak yok benden!
Birkaç güne kalmaz, bir yerlerde buluşuruz yeniden.
twitter@cinarnamik
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016