Zulüm söz konusu olduğunda, Türkiye'de gerçek hep hayal gücünü aştı.

Cezaevlerine “şefkat” operasyonları yapıldığında vücutları yanık içinde mahpuslar gördük.

***

Köylerde, cezaevlerinde insanlara dışkı yedirilmesinin hikayelerini dinledik.

Ağızlarına bulaşan dışkının kokusundan kurtulmak için bütün dişlerini çektiren insanların yaşadığı bir ülke burası.

***

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'de yaşanan hak ihlalleri ile karşılaştığında önceki içtihatlarında, ülkemizde tanık olunanlara uygulanacak kriterler bulmakta epey zorlanmıştı.

O yüzden Türkiye'ye ilişkin bazı kararlarında Latin Amerika'daki hak ihlallerine atıfta bulunduğunu görürsünüz.

Köy yakmalar, sakat bırakan işkenceler, güpegündüz kaçırılıp öldürülen insanların yol kenarlarına, köprü altlarına bırakılan, işkence görmüş cesetleri…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bütün bu olup bitenleri karşılayacak yeni kavramlar üretmekte epey zorlanmıştı.

***

AKP'nin askerleri geriletmeye, AB'ye yakınlaşmaya çalıştığı yıllarda sistematik insan hakları ihlallerinde ciddi bir gerileme oldu.

Ama AKP kendisinin devlet olduğunu düşünmeye başladıkça, ilk önce yavaş yavaş, sonra da büyük bir süratle eski günlere dönmeye başladık.

Roboski katliamından sonra hükümetin gösterdiği reaksiyon bu trendin işaret fişeğiydi.

Gezi protestolarına yönelik polis şiddeti koşar adım geriye gittiğimizi gösteriyordu.

Barış masasının yıkılmasından sonra Güneydoğu'da olup bitenler ise korkunçtu.

***

Birkaç gün önce BM İnsan Hakları Komiseri Zeid Ra'ad Al Hussein'in basına yaptığı açıklamalar ise Türkiye'de insan haklarına, demokrasiye, zerre inanan herkesi teyakkuza geçirmesi gereken nitelikte.

Al Hussein, 100'den fazla insanın Cizre'de bodrum katlarında canlı canlı yakıldığına dair raporlar var elimizde diyor.

Bu kelimeleri, şimdilik, kullanmıyor belki ama, Al Hussein Türkiye'de devletin insanlığa karşı suçlar işlediğini ima ediyor.

***

Dikkatinizi çekerim, aynı basın bildirisinde Al Hussein PKK'yı da eleştiriyor. Onların yaptıklarının da kabul edilemez olduğunu, onların yaptıklarından da büyük kaygı duyduklarını söylüyor.

***

Ama bir devletin insanları diri diri yaktığı iddiası, artık orada devlet diye bir şey olmadığını, devletin kendisinin vahşi bir terör örgütü gibi hareket ettiğini iddia etmektir aynı zamanda..

***

Benzer iddialar Türkiyeli insan hakları örgütleri tarafından dile getirildiğinde, devletin en tepelerinden azarlayıcı ve tehditkar bir tonda bu iddialar reddedilmişti.

***

Şimdi aynı iddialar BM'den geliyor; Türkiye belki de tarihinin en ağır insan hakları ihlali iddialarıyla karşı karşıya kalıyor…

***

Bu iddialar Türkiye'nin kendi hukuk sistemi tarafından layıkıyla soruşturulmazsa, uluslararası yapılar tarafından soruşturulacak ve Türkiye 90'lı yıllardan bile daha itibarsız bir konuma gerileyecektir.